İstiklal Harbimiz sırasında ve sonrasında pek çok antlaşma yaptık. Bunlardan biri de tam 101 yıl önce 3 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Antlaşması olmuştur. İmzalanan antlaşmaların hepsinde geçmişte yaşanılan olayların etkisi ve hepsinin günümüze yansımaları görülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Devleti ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasında imzalanan Gümrü Barış Antlaşması’nın mazisi aynı şekilde çok eskilere dayanmaktadır.
Türkler ile Ermenilerin tanışmasının hikâyesi çok eskilere dayanmaktadır. Bu tanışmanın Kimmer Türkleri dönemine ait olduğu bilinmektedir. Tabi en yoğun ilişkiler ise Türklerin Müslüman olduktan sonra Anadolu’yu vatan edinmemizle birlikte olmuştur. İşte Büyük Selçuklu, Anadolu Selçukluları ve Ermeniler; Müslüman Türklerin egemenliği altına girdiler. Ermenilerin Türk hâkimiyeti altında en uzun yaşadıkları Türk devleti de Osmanlı İmparatorluğu olmuştu. Osmanlılarla altı asır boyunca aynı topraklarda “sadıka-ı millet” unvanıyla yaşadılar. Ancak özellikle 19. yüzyıl başlarından itibaren ise bu “millet-i sadıka” emperyalist devletlerin kışkırtmaları ile “millet-i fasideye” dönüştüler.
Cihan Harbi’nde Ermeniler Çarlık Rusyası’nın da etkisiyle asırlarca huzur ve refah içinde yaşadıkları devletlerine karşı ihanete başladılar. Kafkas Cephesi Dönem’indeki 1915 Olayları ile Ermeniler bölgedeki Türk ve Müslüman ahaliye insan onuruna yakışmayacak vahşetleri reva gördüler. Rusya’da 1917 Şubat ve Ekim aylarında çıkan Bolşevik İsyanı sonucu Çarlık Rusya yıkılıp yerine Sovyet Rusya’sı kuruldu. 3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile Sovyetler savaştan çekildi. Bunun üzerine Kafkas coğrafyası üzerinde oluşan bu otorite boşluğundan faydalanmak isteyen Ermeniler, bağımsız bir Ermeni devleti kurmak istediler. Bunun içinde Mondros Mütarekesi’nin 24. Maddesini (Vilayet-i Sitte’de herhangi bir karışıklık çıkarsa müttefik devletler bu bölgeyi işgal edecek), Wilson İlkelerini (Osmanlı ülkesindeki azınlıklar çoğunlukta oldukları bölgelerde kendi geleceklerine kendileri karar vermeli) ve Sevr Barış Antlaşmasını (Osmanlı, Ermenistan’ı bağımsız bir devlet olarak tanıyacak ve bu devletin sınırlarını ABD Başkanı Wilson çizecek) kendilerine dayanak alarak İstiklal Harbi Dönemi’nde yine Doğu Anadolu’da katliamlara başladılar. Kazım Karabekir Paşa komutasındaki 15. Kolordu, Ermenileri ağır bir yenilgiye uğrattı. Ermeniler bu yenilgi üzerine TBMM Hükümeti’nden barış istemek zorunda kaldı. Böylece Milli Mücadelemizin dönüm noktalarından olan Gümrü Barış Anlaşması imzalandı. Ermeniler bu antlaşma ile Anadolu’daki toprak isteklerinden vazgeçtiler. Ayrıca da TBMM aleyhine olan bütün antlaşmaları tanımayacaklarını kabul ettiler. Kazım Karabekir Paşa’mızın da dediği gibi, “Ermenilerin Sevr Barış Antlaşması’ndaki imzaları geri aldırdık. Bugünü, bu uğursuz antlaşmanın yırtıldığı gün olarak kutladık”.
3 Aralık 1920 tarihinde Yeni Türk Devleti ilk askeri ve siyasi başarısı olarak ulusal ve uluslararası alanda itibarını arttırdı. Lakin Ermenilerle sorunlarını çözüme bağlayamadı. Bir asır önce imzalanan Gümrü Barış Antlaşması ile Ermeniler, Anadolu’daki toprak talebinden vazgeçeceklerdi. Askeri güç ile elde edemedikleri isteklerini bugün siyasi oyunlar ile emperyalist devletlerden medet umarak gerçekleştirmeye çalışılıyorlar. Bunun içinde hiçbir fırsatı kullanmaktan geri kalmıyorlar. Rusların desteği ile Ermeniler, 1991 yılında Hankendi’ni, 1992 yılında Şuşa ve Hocalı’yı işgal etti. Daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere'yi de ele geçiren Ermeniler, 1993 yılında Ağdam'a girdi. Ağdam'ı, Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi. Ermeniler bu süreçte Azerbaycan Türklerine karşı katliamlar yaptı. Kısacası Ermeniler geçmişte yaptıklarını bugünde yapmaya çalışıyorlar. Bir kez daha Türklerden tokat yiyince barış isteğinde bulundular lakin imzaladıkları anlaşmanın şartlarını yeniden ihlal etmeye başladılar. Tarih tekerrürden ibarettir sözünü boşa çıkarmadıkları için kendilerine teşekkür ediyoruz…