Değişen ve gelişen bir dünyamız var. Bundan mutlu mu olmalı, ümitsizliğe mi kapılmalı? Son model arabalarımız, modern ve konforlu evlerimiz, tarihini yazamadığımız teknolojik el aletlerimiz, cep telefonlarımız, hızla bizi taşıyan araçlarımız var. Sabah gideceğimiz bir iş, öğlen yiyeceğimiz envaiçeşit yiyeceğimiz, arta kalanları saklayacağımız derin dondurucu dolaplarımız var. Yetmiyor, daha çoğu vaat ediliyor…
Şimdi birilerine “ben daha fazla neden kazanmıyorum, beni niye daha çok zengin yapmıyorsun” itirazı ile karşı geliyoruz, muhalefet ediyoruz. Hep daha çok rahat hep daha çok konfor bizim olmalı savaşı, içimizi ve sanırım tüm saf duygularımızı köreltmeye başladı.
Eşyalara düşkünlüğümüz eşyanın kendisini bile şaşırtacak halde. Halıyı perdeye, sehpayı koltuğa, avizeyi duvarlara, sandalyeyi masaya uydurmak uğruna girdiğimiz çıkmazın daha çok eşya ile çözülebileceğine olan inancımız, kavileşiyor. Elimizin altında olsun dediğimiz birçok alet edevatın beni nasıl mutlu edeceğine dair net bir bilgimiz yok, bahsi geçen alet, eşya, malzeme olmadan da “hayatımı idame ettiremez miyim” sorusu aklımıza hiç düşmüyor.
Etrafımızı, üstümüzü başımızı, evimizi barkımızı, kapıdaki arabamızı, yolumuzu parkımızı, sahildeki yazlığımızı ve bilumum eşyalarımızı düzeltip, yenileyip, modernleştirip nereye varacağımız ile ilgili gelebilecek her soruya ve her hatırlatmaya iş yoğunluğumuzdan dolayı kulak kabartamıyoruz. Halimizi sorana, sıradanlaştığımızı, rutin bir hayat sürdürmekten bunaldığımızı söylerken aslında sahip olduğumuz hiçbir konfor ve düzenimizin, bozulmasına razı olmayacağımızı gizliden söylemiş bulunuyoruz.
Düz bir hayatı normal haliyle yaşamaya öyle alışmışız ki ufak tefek bir yalpa bizi derinden sarsıyor, korkutuyor, isyana kadar götürüyor. Kendi ellerimizle oluşturduğumuz bu konforlu ve düzenli hayatın nasıl bir netice vereceği hakkında çok az kafa yoruyoruz.
Bize daha fazla konfor, daha fazla para, daha fazla harcama vaatleri yarışındalar. Modernleşince, para işleri düzelince her şey yoluna girecek, diyenler beni daha fazla tüketme daha fazla kazanma hırsıyla besliyorlar. Böylelikle daha sıradan daha ehlî daha kontrol edilebilir yapma telaşındalar. Ben de nasıl hazırmışım, kandırılmış olmayı modernlik sanmaya!
Bunca imkân ve eşya, bunca fırsat ve konfor Müslüman’ca yaşamın niteliğini arttırmaya daha fazla insanı İslam’la tanıştırmaya vesile olabiliyor mu? Cihat edebilme arzusu, niyeti ve çabası hangimizde daha çok artmıştır? Birileri bizim yerimize konuşuyor ve koşturuyor vehmine ve kifayetine kapılmış olmayalım sakın!
Fedakârlık yapabilmeden, vefa gösterebilmeden, sabırla yoğrulmadan, sahip olduklarımızın şükrünü eda edemeden, acı ve çile çekmeden, netice beklemek ne kadar isabetli olacak?