Son seçimlerde ‘’halkın’’ partisi olan Ak Parti’den İstanbul Milletvekili seçilen Hakan Şükür Ak Parti’den istifa ettiğini duyurdu. Bir millet vekili için istifası yada seçildiği partiyi bırakıp başka bir partiye geçmesi normal bir durumdur ve daha önce örnekleri ile de karşılaştık. Ancak açıklanan bu istifa haberi diğer vekillerin durumuna göre çok farklıydı bu yüzden uzun bir süre tartışılacağı kesin gibi gözüküyor.
Peki diğer istifalardan farkı nedir bu istifanın, Hakan Şükür’ün cemaate olan yakınlığını bilmeyen yoktur sanırım hatta bu yakınlığı daha iyi ifade etmek gerekirse, evliliğinde nikâh şahitlerinden biri Fethullah Gülen olmuştur, bu nikâhı kıyan kişi ise o dönem İstanbul Büyükşehir Başkanlığı yapan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Seçimlerde Ak partiyi destekleyen cemaat ve bu cemaate mensup bir kişi olan Hakan Şükür’ün Ak Parti’den adaylığı kimseyi şaşırtmamıştı o dönem. Milletvekilliği görevinde bir vekile göre çok pasif yürüttü görevini Hakan Şükür zaman zaman Lig TV yorumculuğu tartışmalara sebep olmuş ve Ak Parti’den uyarı’da almıştı bu konuda. Şimdi düşüncelerine uygun olduğunu veya cemaatin de destek olduğu için seçtiği Ak partiden yıllar sonra düşüncelerinin uymadığını söyleyerek istifa ediyor Hakan Şükür...
Görevde kaldığı süre içerisinde Ak parti ile herhangi bir fikir uyuşmazlığına düşmemiş farklı bir yol izlememiş birisi, mensup olduğu cemaatin çıkarlarına uygun hareket etmediği için millet vekilli olarak seçildiği partisinden istifa etmesinde vefa var mıdır? İstifa ederken yaptığı açıklamada bağlı olduğu cemaatin durumuna göre hareket edeceği anlaşılan Hakan Şükür’ün İstifasında sonra ‘bağımsız ’olarak Milletvekilliğine devam edeceğini söylemesi tamamen ironidir.
Ben Hakan Şükür’ün bağımsız Milletvekilli olarak uzun süre kalacağını düşünmüyorum. Nedeni seçimler yaklaşırken cemaatin ak parti yerine seçimlerde destekleyeceği partiyi açıklamasının ardından ‘cemaatin’ vekili olan Hakan Şükür’ün de o partiye transferi gerçekleşecektir. İstifayı yorumlayan bazı kişiler ise yorumlarken kullandığı ifadeler ‘halkın sesini dinlediği yönünde’ bu düşüncenin çok yanlış olduğunu anlamak için diğer olaylarda (gezi parkı) neden istifa etmediğini düşünmek gerekir. O yüzden Hakan Şükür için halkın sesini değil Cemaatin sesini dinlediğini söylemek daha doğru bir ifade olur.
Hakan Şükür’ün istifası ani gelişen bi durum gibi görünse’de ben dâhil birçok kişi Hakan Şükür’ün cemaate olan yakınlığından dolayı dershane konusunda somut bir adım atmasını bekliyordu. İlk açıklamasını yaptığı twitter’da önce Başbakan’a olan sevgisinden ve saygısından bahsetmiş ardından uzun yıllar hizmet ettiği cemaatin lideri Fethullah Gülen’e saygı ve sevgisini anlatmış dershane konusunda cemaatine destek vererek kapatılmasına karşı çıkmıştı. Ardından cemaat ile partisi arasında bir kavga yada savaş olmadığını ve olmayacağını söylemiştir. Ancak Hakan Şükür’ün umduğu gibi AKP hükümeti geri adım atmayınca her geçen gün büyüyen bir tartışma ortamı oluştu. Herkesin düşündüğü gibi bir uzlaşma olmadığı için Cemaat ile Ak Parti arasındaki ipler tamamen kopmuş oldu.
Bu konu dileriz diğer vekillerimiz için örnek olur ve bir gruba yâda cemaate bağlı olmayan kişilerden alınan oylarla vekil seçilenlerin, aldığı bu yetkiyi kendi grubu veya cemaatinin çıkarları doğrultusunda kullanmaz.