Bazı sorunları görmeyerek, görmezden gelerek üstesinden geleceğimizi sanıyoruz ama her seferinde yanılıyoruz. Nüfusumuzun azalması, aile yapımızın bozulması ile ilgili neredeyse şikâyetçi olmayan yok ama iş çözüme gelince herkes topu birbirine atıyor. İsmi sürekli değişen kısacası Aile Bakanlığı diyebileceğimiz bakanlık aileden çok kadının tarafını tutuyor. Nüfusun artması, aile kurumunun ayakta tutulması noktasında yıllardır dile getirilen, bir kısmının uygulanmasına rağmen her hangi faydasını görmediğimiz beylik çözüm önerilerinden ileriye nedense gidilemiyor.
Satır aralarında kalan alternatif gündemi takip etmeye bu hafta da devam edelim. TÜİK’in 2023 yılına ilişkin hane halkı verileri çok şey söylüyor. Fakat nedense sıradan bir habermiş gibi yoğun gündemin arasında kaynayıp gitti. 85 milyon civarında resmi nüfusumuz var. Beş milyon 200 bin kişi tek başına yaşıyormuş. Bunun bir kısmı karıkocaları vefat etmiş yaşlı insanlarımız. Büyük bir kısmı ise kendi ayaklarımın üzerinde duracağım diye ailesinin yanından ayrılanlar. Beş milyon 200 bin rakamını en az iki ile çarpabiliriz de fazlasını bilmiyorum. Çünkü bu veri de akrabalık ilişkisi önemli değil. İstanbul başta olmak üzere gerek okul, gerekse de iş nedeniyle yüksek kira fiyatlarından dolayı akraba olmamalarına rağmen aynı evde yaşayanları işin içine dahil ettiğimiz zaman bu sayı ciddi oranda artacaktır. Bu insanlarda bireysel bir şekilde aile, akraba ilişkilerinden uzakta yaşıyorlar.
TÜİK’in açıkladığı istatistikten ilgi çekici bir diğer veri ise boşanmış ailelere yönelik sayılar. Ailelerin dağılması sonucu 2 milyon 164 bin anne ve çocuk bir arada yaşarken, 629 bin küsur de baba ve çocuk aynı evde bulunuyormuş. Bu sayılara anne ya da babaları başta olmak üzere diğer akrabalarıyla bir arada yaşayan boşanmış insanları ekleyin ortaya felâket bir sayı çıkar. Aile kurumu göz göre göre dağılıyor, nüfus artış hızımız giderek düşüyor. Yetkililerimiz ise izlemekle yetiniyor. Beylik laflarla, icraata geçirilmesi zor çözüm önerileriyle günü kurtarmaya çalışarak bugünlere geldik.
Aile içerisindeki iletişimsizlikten, anne ve babaların çocuklarından bihaber olmasından, çocukların ebeveynlerin düşüncelerine önem vermemesinden falan daha bahsetmiyorum. Önce aileyi, nüfusu artırarak aynı çatı altında bir araya getirelim sonra diğer sorunlara bakalım. Aile içerisinde yaşanılan sorunlardan dolayı insanlar aile kurmaktan, çocuk yapmaktan kaçınıyor. Bu etkeni de göz ardı etmeyelim ama bu mevzu derin. Biz bugün daha sığ da yer almasına rağmen çözülemeyenlerden gidelim. Malum ekonomik şartlardan dolayı gençler evlenmekte zorlanıyor. Hükümet bu konuda bir destek paketi oluşturmuştu. Çok fazla detayın olduğu pakette, bütün kriterleri karşılasanız bile alacağınız destek 150 bin lira. Bu paraya mobilya ancak alınabilir(!) Bu noktada kriterlerin azaltılarak rakamın güncellenmesi gerekiyor.
Annenin çalışmadığı ailelerde babaya ödenen eş yardımı, çocuk yardımı miktarı da çok komik. Özellikle nüfusumuzun artması isteniyorsa ikinci, üçüncü çocuğu olan ailelere ciddi yardımlar yapılmalı. Elbette rızkı veren Allah. Her çocuk kendi rızkıyla doğar. Lakin insanoğlu azalı, rızık kavramı değişeli maalesef çok oldu(!) Çok değil çeyrek asır önce hayatımızda olmayan o kadar çok yeni masraf kalemi var ki saymakla bitmez. Aileden sorumlu bakanlığın aklına nedense anne deyince ilk önce çalışan kadınlar geliyor. Kreş yardımı, bakıcı yardımı, esnek çalışma saatleri gibi çözümler üretilmeye çalışılıyor. Çalışmayıp, kendisini çocuklarına, ailelerine adayan kadınlar görmezden geliniyor, önemsenmiyor. Nedense onlara herhangi bir destek sağlanmıyor. Bu da mı küresel, dış güçlerin bir oyunu yoksa? Çalışmayan annelere destek noktasındaki çözüm önerilerimizi 21 Mayıstaki “Anneler Çalışmak Zorunda Kalmamalı” başlıklı yazı da detaylı bir şekilde ele almıştık, merak eden bir zahmet baksın.
Ülkemiz maddi manevi her türlü badireyi atlatırken en önemli itici gücümüz aileydi. Aile üyelerinin birbirlerine olan destekleriyle ayakta kaldık. 90’lı yıllarda başlayan değişim furyası, internet teknolojisi, sosyal medya derken bugünlere geldik. Her şey ailenin aleyhine işliyor. Hükümet ise kadın haklarını ön plâna çıkarayım derken bilerek veya bilmeyerek aileyi baltalıyor. Ülkenin geleceği için nüfus, nüfus içinse aile gerekli. Topu daha fazla çevirmeden bu konuda net, sağlam, kararlı adımlar atılmalı. Yoksa bireyselleşip, hanelere bölünerek yok olacağız…