Yaz tatili ve Ramazan Bayramı vesilesi ile, gurbetçiler içemize (KULU) akın ettiler. Cadde ve sokaklarda nerede ise Türkçe konuşmalara rastlayamıyorsunuz.
İsveç, Alman, dilleri yanında İngilizce, Fince, Fransıca, Arapça (Suriyeli Mülteciler) konuşmalara da şahit oluyorsunuz. Kürtlerin de yoğun olduğu ilçe merkezinde, Kürt dilinin çeşitli lehçelerini yılın her gününde duyarsınız.
Çok dilli, çok kültürlü, renkli bir ilçe görünümünde olan KULU, Türkiye’nin beşeri gerçeğini görmek isteyenler için önemli bir merkez.
Finlandiya’dan gelen tanıdıklarımızla sohbet ederken, kendi aralarında Fince konuşmalarında iki kelime dikkatimi çekti.
“Suom” ve “Suomi” kelimeleri beni 45 yıl öncesine, “İlk Öğretmen Okulu” yıllarına götürdü.
Öğretmenlerimiz, biz öğretmen adaylarının mutlaka okumamızı istedikleri kitapların başında; “ Beyaz Zambaklar Ülkesinde”, “Kara Musa”, “Kalk Borusu” vardı.
Defalarca okuyup faydalandığım bu kıymetli kitapçıkların, üniversiteli gençler tarafından okumasını sağlamak gerekir.
Rus Yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitap,Finlandiya ile igili önemli bir eserdir.
İskandinav ülkelerinden olan Finlandiya; 1811 yılına kadar İsveç egemenliğinde yaşamış, Rus-İsveç savaşından (1808) sonra, içte özerk idare sistemi ile, Rus hakimiyetine girmiş.
Kitapta, Fin kültürünü yükseltmek isteyenlerin başında bulunan Johan Wilhelm Snelman (1806-1881) adında bilim adamı, filozof ve siyasetçinin çalışmaları anlatılıyor.
“Bir zamanlar yoksulluğun pençesinde bataklıklar ülkesi olan Finlandiya’nın ve bir avuç insanın destansı mücadelesidir, Beyaz Zambaklar...” (kitaptan)
“Ülkesini yüceltme davasına gönül vermiş din adamı, öğretmen, doktor, asker, işadamı, köylülere kadar bir millettin kenetlenip topyekün verdiği millet olma savaşını bulacağınız bir eser.” (kitaptan)
Finler kendilerine SUOM, çok sevdikleri ülkelerine de SUOMİ diyorlar. SUOMİ Fincede bataklık arazi anlamındaymış.
Snelman; hayatının son dönemlerinde Finlandiya’nın ilk ve son durumunu,- kitapta yazıldığı gibi- şöyle ifade ediyor:
“Büyük harabe bir ev var...Bütün Pencereleri örtülü...Dışardan bakıldığında terk edilmiş bir ev görünümünde...İçerisi ise karanlık...Büyük bir mezarlığı andırıyor...Fakat bir kısım genç, korkusuz ve güçlü insanlar çıkıp geliyor...Hemen perdeleri kaldırıp pencereleri açıyorlar...Evin içinde her şey canlanıyor...Bir taraftan da binanın dışı onarım görüp yenileniyor...”
Başta Snelman olmak üzere, ülkenin idealist insanlarının gayreti ile, kendilerine özgü kültür ve medeniyetlerini oluşturdurdular.
Kitapta kullanılan bir tabirle, “ sessiz saman yığını halınde bulunan halkı, ateşleyen aydınlar, güçlerinin kaynağı olan halkı asla unutmadılar.”
Askeri kışlaların okul haline getirilmesi sağlandı. Köylülere, işçilere iyi işin nasıl yapılabileceği konusunda örnek uygulamalar yapıldı.
Ülkenin her tarafında konferanslar verilerek, insanların ülkeleri için neler yapabilecekleri konusunda aydınlatıldı, rehberlik yapıldı.
Okumuş kesimin, halka daha iyi yaşayabilmenin örnekliğinde olmaları için çalışmaları istendi.
Ülke çapında “Halk Üniversitesi” kurulmuş oldu. Bu çalışmaların neticesinde bataklıklar ülkesi - “SUOMİ”- Finlandiya’yı Beyaz Zambaklar Ülkesi haline getirdiler.
Günümüzde eğitim sistemi üzerinde konuşulurken, eğitimde yapılması gereken değişiklikler tartışılırken, Fin Eğitim Sistemine dikkat çekilir.
Eğitimin başarılı olması, olumlu neticelere ulaştırılabilmesi için, elbette ki uygulanan sistemler raştırılarak uygulama metotları ortaya konması önemli.
Ancak; unutulmaması gerkeken önemli bir gerçeklik var. O da, her milleti ayakta tutan değerlerin farklılılığ, bu değerleri yetişecek olan çocuklara/gençlere öğretebilme, benimsetebilme gayreti.
Yazımı “Fin Milletinin Bahçivanı” Johan Wilhelm Snelman’ın sözü ile noktalamak istiyorum.
“İnsan bağımlı ve mantıksız doğar. Eğitim ise bu ikisini de düzeltmek için tek yoldur.”
Kendimize özgü, herkesi kucaklayıp ileri götürebilecek, hiçbir dönemde siyasi anlayışlara kurban edilemeyecek eğitim sistemine kavuşmak dua ve dileğimiz olsun.