Her gün aynı şeyi yaşamak seni mutsuz mu ediyor?
Saatinin akrebi öylece duruyor ve yelkovanı da hem öyle bilindiği gibi işlemiyor, akrebi falan kovalamıyor. Zaman kavramını benliğinde yitirmiş, monotonluk seni içine hapsetmiş.
Bilgisayar başında oyalanmakta nereye kadar…
Ağaçlar bugün hiçte ahenkle dans etmiyor. Çiçeklerin flu rengi de yok nedense.
Arabamı da değiştiremedim bir türlü! Keşke şu karşı sitelerde otursaydık, oturduğum muhiti de sevmiyorum!.... Tatile de gidemedim zaten…!
* * * * * * *
Bu örneklerden binlerce sıralayabiliriz. Eften püften saçma sapan, insanın kendi kendine yaratmış olduğu sorunlar. Şöyle bir düşündüm de hakikaten ne kadar şanslıyım-şanslıyız… Her şeyimiz eksiksiz bir şekilde sunulmuş yüce yaradan tarafından. Allah’a çok şükür! Şükretmek için o kadar çok fazla şeyimiz var ki. Tüm azalarımız yerinde ve hepsi de işlevlerini gayet iyi şekilde yerine getiriyorlar. Ama biz ahiret’ de onların hakkını verebilecek miyiz, muamma. Çünkü hepsi tek tek hesap soracaklar.
Bugün işitme engelli bir gurup öğrenciyle tanışma fırsatım oldu.
Hiç bilmediğim yönlerini öğrenmek biraz utandırdı açıkçası.
Neden şimdiye kadar engelli insanlarla yakından ilgilenmek aklımın ucuna bile gelmedi ki? diye hayıflanmadan da edemedim tabii. Çok başka dünyaları var. Ötelenmeleri, önemsenmemeleri, toplumda fazlaca yadırganmaları onları bir hayli üzmüş ve hayata karşı biraz ürkek biraz tedirgin ve içlerine kapalı bir durum oluşturmuş bu insanlarda. Evet onlar engelli, bizler sağlıklıyız. Ama şu anda… Unuttuğumuz bir şey var; hepimiz engelli adayıyız aslında...
KOMEK’ bu konuda çok güzel bir hizmet veriyor. İşitme Engelliler Eğitmeni ile görüştük ve derinden etkileyen sözleri manidardı:
''Şu anda kış dönemi yirmi beş bayan öğrencilerimizle devam ediyoruz. Her yıl sayımız biraz daha artıyor. Belediye çok güzel imkanlar sunuyor bize, KOMEK çok destek veriyor. Besmele ile başlıyoruz ve her yıl iki veya üç hatimle kursumuzu kapatıyoruz. Bu hep bu şekilde devam etti. Dersimiz çok güzel, Kuran’ı Kerim dersimiz, din dersimiz, adabı muaşeret derslerimiz var. Ömürlerinde namaz kılmamışlar. Nedenini sorduğumda ‘’ biz namazı kılmıyoruz sadece dudaklarımızı kıpırdatıyoruz, namazda illa okumamızda gerekecek’’ diyorlar. Namazda çok zorlanıyorlar çünkü dilleri dönmedikleri için illaki eksikleri var tabi onlara da hüküm düşüyor. Bildikleri ve yapabildikleri kadar yapıyorlar. Yirmi beş öğrencimiz var, bu öğrencilerimizin yedi tanesi yarı işitme engelli. Bizi biraz duyabiliyor, birazda konuşabiliyorlar ve onlara işaret yaptırmıyoruz. Dudaklarını kullandırıyoruz. Nedeni ise konuşma seviyeleri yükselsin ki , işaret yapamasınlar. Bu şekilde eğitim veriliyor. Buraya geldiklerinde bana ilk zamanlar güvenemediler öğrenciler. Nedeni ise, küçükken ilkokulda hep dayakla eğitim almışlar. Aradan otuz sene, otuz beş sene geçmiş ve tekrar bir eğitim hayatına başlıyorlar benden korkmaları çok normal. Bende eğitmenim onlarda eğitmendi. Benimde dayakla eğitim vereceğimi düşündüler. Haklılar hep ezmişler bundan dolayı da hep korkuyla yaşamışlar. Güven problemleri çok fazla. İlk karşılaştıkları birine hemen güvenemiyorlar çünkü hep darbe yemişler''.
Eğer yaşadıklarınızdan, yaptıklarınızdan, amellerinizden, hayallerinizden, beklentilerinizden, isteklerinizden birazcık “utanmak” isterseniz bir gün bu seçilmiş insanlara birazcık vakit ayırmanızda fayda var diye düşünüyorum…
Bu şekilde hem hayatınız hem inancınız daha güçlü temeller üzerine oturacaktır…
Selam ve Dua ile.