Konya Şeker Fabrikası geçtiğimiz günlerde Altınekin’de bulunan Tohum ve Ham Yağ Fabrikası’nda biz basın mensuplarını ağırladı. Geçtiğimiz ay içerisinde benzer geziyi, Seydişehir’de bulunan Patates Üretim ve İşleme Fabrikası’na da yapmıştık.
Daha önce bu kadar ayrıntılı ve modern fabrikaları yerinde inceleme fırsatı hiç nasip olmamıştı. Yapılan yatırımların büyüklüğü ve kullanılan teknoloji çağın önünde, çok etkileyici.
Pankorbirlik Başkanı Recep Konuk önderliğinde yapılan bu yatırımlar hem Konya’ya hem Konya çiftçisine hem de ülke tarımına adeta çağ atlatmış.
Düşünebiliyor musunuz; tohum fabrikası saatte 750 kilogram işleme yapabiliyor. Bu bence çok ciddi bir rakam. 16 farklı türde hem Türkiye için hem de uluslararası pazar için tohum üretimi ve satışı gerçekleştirebiliyorlar.
Türkiye’nin ilk özel sektör tohumculuk kuruluşu olan ve Konya Şeker bünyesinde üretim gerçekleştiren BETA Ziraat ve Tohum Fabrikası, yerli olması nedeniyle de nereden bakarsanız bakın çok stratejik bir öneme sahip.
Stratejik diyoruz çünkü ne yediğimizi bilmek istiyoruz.
Şu anda Türkiye’de genetiği ile oynanmış GDO’lu üretim yok. 2010 yılında çıkarılan Biyogüvenlik Yasası’na göre Türkiye’de GDO’lu tohumların üretilmesi ve ithalatı yasak.
Ama ne olursa olsun, bu konu hayati öneme sahip. İş şansa bırakılamayacak kadar ehemmiyetli. Genetiği değiştirilmiş veya oynanmış ürünleri biz vatandaşların ayırt etmesi çok zor.
Bu güveni sağlamanın yolu da hem üreticiyi tanıyacaksınız hem üretim şeklini göreceksiniz hem de kullandığı tohumu, ham maddeyi, ektiği tarlayı bileceksiniz.
İşte Konya Şeker bu safhaların hepsinde yerliliğe ve sağlığa çok önem veren bir kuruluş. Bu yüzden de sadece tohum konusundan bile ele alsak ‘Ne yediğimizi bilmemiz noktasında ilk anahtar.’
Tohum meselesi yüzlerce çerçeveden ele alınabilir. Stratejik önemini anlatacak bir sürü argüman sıralanabilir. Şimdilik burada bir virgül koyarak biraz da Altınekin Yağ Fabrikası hakkındaki düşüncelerimi de ifade etmek istiyorum.
Yıllardır önünden geçtiğim ama bir türlü içeriye girip inceleme fırsatı bulamadığım Konya Şeker Fabrikası Altınekin Kampüsü ile ilgili ‘Altın Madeni’ benzetmesi yapmıştım. Bu benzetmeyi gazetemizde manşet olarak da kullandık.
Bu benzetmeyi yapmamın sebebi çok açık aslında.
Altınekin ismini çağrıştırdığı için ‘Altın Madeni’ demedim sadece, yapılan üretimin ve bölgeye sunulan ekonomik katkının büyüklüğü bana bu manşeti attırdı.
Altınekin Kampüsü neden mi Altın Madeni?
Bölgede bir altın madeni bulunsa ancak bu kadar katkı sunabilirdi de ondan.
Ham yağ fabrikası yılda 150 bin ton ayçiçek, 100 bin ton soya ve kanola işleme kapasitesine sahip. Yıllık 50-60 bin ton ham ayçiçek yağı ile 70-80 bin ton ayçiçek küspesi üretebiliyor. Aynı tesiste ayçiçek, soya, kanola yağı ve çekirdeği de işlenebiliyor.
Yani ayçiçeği bitkisinin yağının yağı bile ekonomiye kazandırılıyor. Kabuğu, küspesi, sapı, samanı hepsi ekonomik girdi olarak ülkemizin faydasına kullanılıyor.
Anadolu’nun en büyük, Türkiye’de ise ilk ve tek ham yağ tesisi olma özelliğini elinde bulunduran tesis sadece kendi bünyesinde değil, bölgesel anlamda dolaylı ekonomik girdilere de vesile oluyor.
Altınekin Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı İhsan Ünal’ın verdiği bilgiye göre, sadece bölgede ikamet eden nakliyecilere bile 15-20 milyon lira gelir sağlıyor. Yine Altınekin ve bölgesinde azımsanmayacak sayıda vatandaş bu fabrikada çalışıyor. İş istihdamını artırması açısından bile hayati öneme sahip.
Konya Şeker tarafından yapılan bu işletmeler öte yandan çiftçiyi başkalarının insafına bırakmıyor. Piyasayı regule etme anlamında da çok kritik role sahip. Çiftçinin maliyetlerini azımsanamayacak derecede düşürüyor. Çiftçiyi ellere muhtaç etmiyor.
Yani nereden bakarsanız bakın, Konya Şeker’in yatırımları hem Konya için hem ülke tarımı için hem de geleceğimiz için önemli.
Konya Şeker Fabrikası’nın böyle büyük yatırımları Konya merkezine değil de Seydişehir, Çumra, Altınekin gibi bölgelere yapmasını da ayrıca önemsiyorum.
Konya Şeker Fabrikası Konya Organize Sanayi Bölgesi’ne fabrikalar yapmayı bilmez miydi? Elbette daha makul ve risksiz bir yatırım planlaması olurdu.
Fakat o zaman ne gelir adaleti olurdu ne köyden kente göç önlenebilirdi ne çiftçi para kazanabilirdi ne de tarımsal üretim ayakta kalabilirdi. Bu mantıkla kimse çiftçilik yapmaz, herkes sanayilerde ara eleman olurdu.
Bu pencereden bile ele alsak yeterli.
KOP gibi kuruluşlardan ya da Tarım Bakanlığı’ndan beklediğimiz tarımsal kalkınmaya yönelik yatırımlar için örnek ortada aslında. Sadece Konya Şeker modeline baksalar köyden kente göçün önüne de geçerler, kaliteli tarımsal üretim artışı da sağlarlar.
O yüzden hem Konya Şeker’e hem Recep Konuk’a hem de bu yatırımlarda emeği olanlara ve bizleri çok iyi ağırlayan Bekir Kağnıcıoğlu, İhsan Ünal, Yusuf İnanç, Süleyman Çelik, Hamdi Bağcı, Erdoğan Nesimioğlu, Gökhan Altay, Niyazi Aslantaş ile Altınekin Kampüsü çalışanlarına teşekkür ediyorum.