Türkiye’de demokrasi mücadelesi ve hak ve özgürlükler sorunu ülkenin inişli, çıkışlı tarihinin belki de en karmaşık mevzusudur. Bu topraklarda, Osmanlının son yüzyılından itibaren hep aynı meselelere kafa yorma, hep benzer sorulara cevaplar arama mecburiyeti hâsıl olmuştur.
Bu mücadelede son otuz beş yıllık dönem hassaten önemli, zira bir taraftan toplumun büyükçe bir kısmı bu dönemin canlı tanıklarıdır diğer taraftansa mücadele ve neticeleri günümüzü de doğrudan biçimde etkilemektedir.
Üzülerek söylemeliyiz ki ülkemizde demokrasi ve hak – hukuk mücadelesinde kahraman sayısı o kadar da fazla değil…
O nedenle bu puslu havada, zor zamanlarda, kritik dönemlerde kimin hangi tavrı aldığına bakmak en doğru yol olarak görünüyor. Yoksa, iyi günlerde, toplumsal ve ekonomik istikrar ve refah dönemlerinde herkes demokrat, herkes pozitif, herkes yapıcı görünüyor.
Son on küsur yıllık dönemde bu gelgiti beraberce yaşadık. Kimler savrulmadı ki siyasetin o şaşaalı rüzgârında. Kimler kaybetmedi ki dengelerini. Savrulmalar sağda da oldu solda da; İslamcılarda da milliyetçilerde de.
Kimler geldi, kimler geçti…
Bu rüzgâra dimdik direnen ve milli hassasiyetleri olan değerlerimizden biri kuşkusuz Hasan Celal Güzel’dir. Mutlaka hataları, yanlışları ve eksiklikleri olmuştur. İnsandır, nihayetinde. Lakin kritik dönemlerde tarafını hep millet cenahında, düsturunu da hep milletin mutluluğu cephesinde belirledi.
Bizler buna şahidiz…
ANAP tecrübesinden sonra siyasetten kopmadı, ama kurduğu partisini iktidar getirme gibi bir hırsı da olmadı. Siyaseti bir araç olarak gördüğünü söylemek doğru olur. Söylenemeyenleri söyleme ve dillendirilemeyenleri dillendirme vasıtası olarak, yani.
Siyasetçi kimliğinin yanında kanaatimce Türk Tarihine ve Milli Kültürümüze yaptığı çok değerli katkılarla anılması kendisi açısından çok önemli bir artı.
Bu nedenle, geçtiğimiz günlerde Necmettin Erbakan Üniversitesi Senatosu tarafından, daha önce alınan karar doğrultusunda, kendisine Fahri doktora unvanı tevdi edildi.
Parlak bürokratik geçmişi ve siyasette kat ettiği mesafeler merhum Özal’ın Köşk’e çıkmasından sonra birilerinin karanlık senaryoları ile akamete uğratılmıştı.
Hasan Celal Güzel, namı diğer Tank Hasan 28 Şubat döneminde tankın önüne çıkacağını beyan etmesiyle hatırlanır. Kendi diliyle: ‘Vatanı ve milleti için savaşan tankın arkasında, bunlara karşı mücadele veren tankınsa önünde’ duracağını söyler.
Alkışlanacak bir tutum yani. Herkeste yok tankın önüne çıkma cesareti ve cesameti, sonuçta.
Sayısız davada yargılandı. Millet tarafında yer aldığı için kovuşturmalara uğradı.
Yurtiçi ve dışından pek çok ödül aldı. Gönüllerde taht kurduğunu söylemek doğru olur. Türkiye’de Necmettin Erbakan dışında bir üniversiteden fahri doktorası var mı, bilmiyorum.
2015 – 2016 Akademik Yılı Açılış ve Doktora Tevdi Töreninde yaptığı konuşmada Çanakkale’ye yaptığı vurgu kayda değer miktarda alkış aldı. Çanakkale hassasiyeti sadece düne değil, bugüne ve yarına da hitap ettiği için değerli.
Fahri doktora tevdi edilen şahıslar bu unvanı resmi bir derece gibi kullanamıyorlar. Sadece kadirşinaslık, sadece manen takdir anlamına geliyor.
Hasan Celal Güzel tarih ve kültür meselemize yönelik, binlerce sayfalık eserlerin üretilmesi için çok ciddi derecede çaba sarf etti. Türk tarihi ve milli kültürümüzün tozlu sayfalarını temizleme yolunda çalışmalar yürüttü. Türk tarihi, Osmanlı tarihi ve Cumhuriyet tarihi başlıklarındaki eserleri ciddi bir çığır açtı.
Necmettin Erbakan Üniversitesi bu çalışmaları ve katkıları sadece hatırladı ve hatırlattı. Kırk binlere yaklaşan öğrenci nüfusu ve personel kadrosuyla vefa borcunu ödedi.
Borç ödeme merasimi, aynı zamanda meseleye karşı bir hassasiyet oluşması için de gerekliydi.
Bugün bu hassasiyete her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu konusunda kuşkumuz bulunmuyor.