HAFIZ İSMAİL  (3)

Osman Uzunkaya
                                          
   Okulların açılmasına bir haftadan az bir zaman kalmıştı. Cemal öğretmen, hademe İhsan efendi ve okula yeni atanan Sinan öğretmen el ele vermiş, okulun eksikliklerini açılışa yetiştirebilmek için hummalı bir çalışmanın içine girmişlerdi. Her gün sabahın erken saatlerinde okula geliyor ve akşam hava kararıncaya kadar çalışıyorlardı. Hafız İsmail okul açılmadan bir gün önce, talebeleriyle birlikte okuldan emanet aldıkları sıraları tekrar okula taşımış, daha sonra da okulun bahçe duvarını onaran İhsan efendiye yardım etmişti. Akşam saatlerinde eve dönen Hafız İsmail’in üzerindeki çamur lekelerini gören hanımı, şaşkın bakışlarıyla onu süzmüş ve ardından; “Ah bey, senin yükün zaten sana yetiyor, amelelik yapmakta nereden çıktı.” Diye söylenmişti. Hafız İsmail hanımının söylediklerine; “Öyle deme hanım, bu uğurda yapılan hiçbir şey boşa gitmez. Gün gelir eğitim için yapılan harcama ve sarf edilen emek yüz misliyle sana geri döner.” Diye karşılık vermişti.
                Hafız İsmail, okul açılmadan önce Kuran-ı Kerim’e geçecek olan talebelerinin “Fergap” merasimini yetiştirmek için yoğun bir çaba harcıyordu. Bu köyde bir ilki başarmak onu müthiş derece de heyecanlandırıyordu. Köye geleli henüz iki ay olmuştu. Hiç bir şey bilmeyen, elif’i görse öğendire sanır diye tabir edilen çocukları tıpkı bir kuyumcu titizliğiyle işleyip, yüreklerini Allah sevgisiyle doldurmuştu. Onlara sadece Kur’an okumayı öğretmekle kalmamış, bazı dini bilgilerin yanında İslam ahlak ve faziletini de aşılamıştı.
 Bugün sıra dışı bir gündü. Birazdan “Fergap” kutlaması yapılacaktı. Talebelerin çoğu “Elif ba” Cüzünde “Fergap”  kelimesinin olduğu sayfaya gelmişti. Artık “Elif ba” Cüzünü bitirip Kuran-ı Kerim’e geçeceklerdi. Sırayla bu sayfayı okumaya başlamışlardı. “Fergap” diyenin takkeleri diğer talebelerce kapılıyordu. Bir curcunadır başlamıştı. Hareketlenen ortam nedeniyle içeriyi kesif bir toz tabakası bürümüştü. Hafız İsmail arada bir talebeleri; “Çocuklar yerlerinize oturun, sessiz olun! Diye uyarsa da kimse kulak asmıyordu.“Fergap” merasimi için helva, börek, kurabiye ve çeşitli nevalelerle mektebe gelen ana ve babalar, sıranın kendi çocuklarına gelmesini heyecanla bekliyordu.  Her“Fergap” sonrası, “Ben kaptım, ben kaptım” diye bağrışan çocuklar, bir birlerinin takkelerini kaparak işi oyun oynamaya vardırmışlardı. Hoşça vakit geçirilmiş, nevaleler yenilip ayranlar içilmiş ve yapılan dua ile “Fergap” merasimi sona ermişti.
Ertesi gün davul ve zurna ile okul açılışı duyurulmuş, köy ahalisi bu davete icabet ederek okulunun önünde toplanmıştı. Muhtar Recep ağa, Hafız İsmail ve köyün ileri gelenleri, Cemal öğretmeni okulun açılışı nedeniyle kutlamıştı. Güzel sesiyle bir Aşrı Şerif okuyan Hafız İsmail, dinleyenlerin yüreğini mest etmişti. Ardından kaymakam bey bir konuşma yapmış, orada bulunan coşkulu kalabalık kaymakam beyi var gücüyle alkışlamıştı.
 Dün, talebelerinin Kuran’a geçmesini sevinç ve heyecanla kutlayan Hafız İsmail ile aileler, bugün de okulun açılış töreninde buluşmuşlardı. Muhtar Recep Ağa Hafız İsmail ile Cemal öğretmenin boynuna sarılıp, yanaklarından öpmüş ve teşekkür etmişti. İki ayrı gün de farklı iki güzellik yaşayarak mutluluğuna mutluluk katan Hafız İsmail, ellerini Sema’ya açarak; “Ey Rabbim bu başarı benim değil senin eserindir. Bana ilham ettiğin aşk ve gayret için sana ne kadar şükretsem azdır.” Diyerek dua etmişti.
Selam ve sevgiyle…