Selamlar
Sevgili dostlar, uzun zamandır yazmıyordum. Yazacak bir şey olmadığından değil, yazacaklarımın keskinliğinden, fayda yerine zarar vermesinden kaygılanıyordum. “kol kırılır yen içinde kalır” atasözü beni hep frenledi. Ama şimdi genel manada bazı gerçekleri hatırlatma gereği doğduğu için yeniden kapsamlı ve gerekli konularda ara ara yazmaya çalışacağım.
Son dönemlerin tartışma konularından birisi Trump-Biden ve ambargo süreci;
Öncelikle ABD’yi ve arkasındaki yapıyı iyi kavramız lazım.
Amerika her ne kadar bir devlet gibi görünse de, aslında bir devletten ziyade, bir misyonun, bir amacın aracısı olan bir organizasyondur.
Amerika, dış politikalarını vahşi kapitalizm üzerine tesis etmiştir.
Bu politikalarını uygulayıcısı ise Pentagondur.
Pentagon, bu işlevini organize ettiği “özde sahip olduğu” uluslararası şirketler vasıtası ile gerçekleştirir.
Politikalarının temelini ise Amerika’nın menfaati her şeyin üzerindedir prensibi oluşturur.
Amerikan çıkarları ile örtüşmeyen tüm politika uygulayıcıları, ister ülke ister siyasi lider olsun, Amerika’nın düşmanıdır ve hemen meşhur kara listeye alınır.
Bu muhalif unsurlar önce diplomatik tehditler ile, fayda sağlamaz ise ekonomik yaptırım, darbe, suikast, hibrit savaş gibi alternatif yöntemler ile yola getirilmeye çalışılır.
Mücadele, sonuç alana kadar devam eder.
Tüm bu plânlarını ise “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri senaryo ile gerçekleştirmeye çalışırlar.
Nasıl ki, tarihte sanki bilimsel bir faaliyet olarak göstermeye çalıştıkları “Coğrafi Keşifler” aslen, yerli halkların mallarının ve canlarının gaspı ise,
Nasıl ki, ajitasyonlar ile din kisvesi altında plânladıkları “Haçlı Seferleri” aslen, zulüm, işkence, gasp, tecavüz gibi faaliyetleriyle gittikleri yerlere kan ve gözyaşı götüren ülkeleri harabeye çeviren terör seferleri olmuşlar ise,
Nasıl ki, eşitlik ve insan hakları kavramlarını kullanarak “Demokrasi Getireceğiz” dediklerinde aslen, Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve daha nice üçüncü dünya ülkelerine büyük yıkımlar, katliamlar ve tecavüzler getirerek, bu ülkelerdeki mevcut tüm değerli servetleri sömürmüşler ise,
Şimdi de, “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri senaryo ile dünyayı ele geçirmek ve topyekûn bir şekilde hükmetmek istiyorlar.
Görünürdeki taşeron, Amerika olsa da, Amerika’yı kullanan ve bu sayede Dünyaya hükmetmeyi amaçlayan asıl güç, Siyonistlerdir.
The Pilgrims of Great Britain, Trilater Komisyon, Bilderberg Toplantıları, Chatham House, Rand, Tavistock ve Think-tank kuruluşları da bu amaçlarını gerçekleştirmede kullandıkları ve özel olarak oluşturulmuş organizasyonlardır.
Günümüz “Yeni Dünya Düzeninde” topla, tüfekle bir toplumu kontrol altına almak mümkün olsa da, uzun vadede sonuç alınabilen bir durum olmaktan çıkmıştır. Afganistan, Irak v.s. gibi ülkelerin istikrasız ve zulüm altında olsalar da tam bir itaat içerisinde olmayışları, buna en güzel örnektir.
Onun için bunlar artık toplumları ve ülkeleri anlamlı bir birliktelik halinde tutan din, örf, adet, gelenek ve göreneklerinden kopararak, toplumu sahip olduğu değerlerden vazgeçirme çabası içerisine girmişlerdir.
Toplumsal yozlaşma ve bölünmüşlüğü demokrasi; özgürlüğü ise dinsizlik ve ahlâksızlıkla eşdeğer bir hale getirmeyi amaçlamaktadırlar.
Ülkemizde son dönemde gerçekleşen toplumsal kırılmaların ve hayretle karşılaştığımız olayların temel sebepleri de işte bu plânların kısmi başarılarından kaynaklanmaktadır.
İnsanın kendisine ve nesline yapacağı en büyük kötülük; hiçbir inanca, değere, düşünceye sahip olmadan yaşaması, atasını, ecdadını, ülküsünü ve yaşama gayesini unutması ve unutturmasıdır.
Yeni Dünya Düzeni dedikleri şeyde tam olarak; materyalist ve ben merkezli, egoist bir yaşantının toplumlara sahip olmasını sağlayarak, onlara kolayca PARA gücü ile hükmetmeyi amaçlamaktadırlar.
En acil bir şekilde, ülke olarak suni çekişmelerden ve bölünmelerden korunarak, enerjimizi ve az da olsa var olan kıymetli kaynaklarımızı “Robotik”, “Biyoteknoloji”, “Yapay Zekâ”, “Nanoteknoloji”, “Uzay” ve “Stratejik Hizmetler” konularına ayırmalı, dinimizin de bir gereği olan akledip düşünüp çalışmayı ve tüm bu Siyonist plânları bozarak, önce ülkemize sonra da Dünya’ya adaleti ve özlediği kardeşliği getirmek için çabalamalıyız.