En çok sevdiğiniz koku nedir? Sorusunu bir Türk’e sorarsanız alacağınız cevaplar değişmekle birlikte en çok beğenilen kokular şunlar olacaktır. Kahve kokusu, yeni basılmış kitap kokusu, yeni doğmuş bebek kokusu, fırından yeni çıkmış ekmek kokusu, temizlik kokusu, iğde çiçeği ya da lavanta kokusu. Belki listenin en başına yazılması gereken yağmurdan sonraki toprak kokusu olur.
Fakat bir Türk vatandaşına, vatanın ve bayrağınla birlikte gururla taşıdığın nedir diye sorarsanız alacağınız güzel dilimiz Türkçemiz cevabı olmalıdır.
Türklerin ilk yazılı belgelerinin bulunduğu Göktürkçeden beri binlerce yıldır süregelen dilimiz tıpkı yağmurdan sonraki toprak misali gönüllere işlemiştir.
Bu konu hakkında ünlü Türk bilim insanı ve Türkiye’nin en genç profesörü Oktay Sinanoğlu şöyle der: “Gönlü yüzdüren dildir. Toplumun diline de kültür denir” “Şahıs için gönlü yüzdüren dildir, tarzanca değildir”
Binlerce yıldır eskimeden, yıpranmadan adeta zamana meydan okuyarak varlığını dünyanın dört bir yanında devam ettiren Türk dili nice ülkelere ve hatta imparatorluklara anadil olmuştur.
Konuyu biraz daraltarak, kardeş Türk dillerinden ayrı olarak Türkiye Türkçesi üzerine birkaç kelam muhabbet etmek isterim.
Büyük Türk mutasavvıfı Yunus Emre 13.yüzyıldan biz günümüz insanına Divan’ında arı duru Türkçesiyle şöyle seslenir:
Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz
Söz, güzeli bilen kişinin yüzünü ak etsin, öyle ki sözü düşünerek, yoğurarak söyleyenin işini yoluna koysun. Nice sözler vardır, savaş bitirir, nice sözler vardır sahibini darağacına mahkum kılar. Nice sözler de vardır ki zehirli yemeği bal ve yağ eder.
Söz güçlüdür güçlü olmasına ama Türkçemiz maalesef son zamanlarda hepimizin de üzülerek fark ettiği gibi yabancı dillerin fazlaca etkisi altında.
Sokaklarda tabelalara baktığımızda Türkiye sınırlarında bulunduğumuzdan şüphelendirecek kadar yabancı dillerin etkisi altında kaldığımızı hissederiz. Öyle ki lokantalarımız restauranta, kahvehaneler cafelere, takı dükkanları accessorieslere, ucuz giyim mağazaları dahi outlet centerlere, berberler ise kuaförden de öte ne idüğü belirsiz birtakım harfler yığınına dönüşmüş durumda.
Unutmayalım ki dilimizi kaybetmek kültürümüzü kaybetmek; kültürümüzü kaybetmek de kimliğimizi kaybetmektir.
Gençler arasında yapılan bir araştırma sonucuna göre gençlerin günlük hayatta en çok kullandıkları 3 kelime şunlarmış: yani, aynen ve tabii ki. Düşünen ve üreten bir toplum olmanın anahtarı gençlerdedir desem beylik laf etmiş olmam zannımca. Bu bahiste düşünen,üreten gençlerin dili kullanma becerisi yani iletişim kabiliyeti en büyük katkıyı sağlayacaktır.
Yine bu konuda söylemeden edemeyeceğim bir mevzu varsa o da anasınıflarında İngilizce eğitimin başlaması. Ne gariptir ki henüz ona kadar saymasını bilmeyen çocuklara seven, eight, nine öğretiliyor. Maviyi sarıdan ayırt edemeyen çocuğa blue, yellow öğretiliyor.
Sizce bu anadile yapılan bir haksızlık değil de nedir???
Öğrencilerime sürekli tembihlediğim bir konu var. Anadilinizi hakkıyla öğrenin. Gece uyuduğunuzda rüyanızı Türkçe görüyorsunuz değil mi? O halde isimleri fiillerden ayırt edemeyen biri bunun İngilizcesini de farklı bir dildeki halini de öğrenemeyecek, öğrendiği zannedilse dahi bu ezberde kalacak dilin mantığı zihinlerde oturmayacaktır.
Dili öğrenip kendini en güzel şekilde ifade etmenin yolu da şüphesiz okumakta gizlidir. Bir de sözlük karıştırmakta. Sözlüğe dayılık olmaz derdi hocalarım. Ne kadar haklı olduklarını zamanla daha iyi anladım. Bilmediğin kelimenin anlamına bir kez bakarsan bildiğin kelimenin anlamına en az iki üç kez bak ki kelime senin olsun.
Bye bye Türkçe kitabıyla tanıyacağımız Profesör Oktay Sinanoğlu, kendini Türkçe bilinci oluşturmaya adamış ve Türkçenin yabancı dillerin istilası altında olduğunu vurgulamıştır. Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmuştur. Türkçede bulunan yabancı kökenli olduğunu söylediği bazı kelimelere çeşitli karşılıklar önerdi. Bunlar:
Hızlı Katar | Tren | Yakıt yağ | Fuel oil | Dirilbilim | Biyoloji | Teknikbilim | Teknoloji |
Tezyemek | Fast Food | Çay Evi-Kahvehane | Cafe | Neft | Petrol | Basın-yayın | Medya |
Gezim | Turizm | Gezgin | Turist | Ruhbilim | Psikoloji | Hekim | Doktor |
Bölümce | Fakülte | Orta Okul | Rüştiye | Örütbağ | İnternet | Evrenkent | Üniversite |
Türk Dil Kurumunun, vatandaşlardan gelen önerileri değerlendirerek, "kendi fotoğrafını çekmek" anlamına gelen "selfie"ye Türkçe karşılık olarak "özçekim"i seçmesi de bunun güzel bir örneği olmuştur.
Bizden sonraki nesillerin tıpkı bayrağımıza ve vatanımıza sahip çıkar gibi dilimize de sahip çıkması duasıyla efendim. Selametle kalınız.