Terör acı ve hain yüzünü yine ve yeniden gösteriyor. Güven duygusunun kaybolduğu yerlerde anarşi kendine çok daha elverişli alanlar buluyor. Terörün, üzerine en çok yatırım yaptığı alan da bu nokta olsa gerek; güven duygusunun toplumda oluşturduğu muhkem yapıyı ortadan kaldırmak.
İşinde gücünde evinde barkında yolda sokakta hayatına devam eden insanlar güven içinde olmak, güvende olduğunu hissetmek ister. Teröristin, amacına ulaşmak yolunda hedefine koyduğu bu güven duygusu, kaybolduğu andan itibaren korku, tedirginlik, çaresizlik belirir.
Terör gruplarının, büyük oyunun sahneye konulmasında bir nesne olarak kullanıldığı kuvvetli oranda kabul görmektedir. İsrail, ABD, Almanya gibi suyun başını tutma hevesinde olan devletlerin bu nesneyi şartlara göre birer alet olarak kullandığı gizli saklı değildir. Örgütün işi bitince ortadan kaldırdığı ya da şeklini değiştirdiği malum olmuştur artık.
Adı geçen devletler ve benzerleri, politik, siyasi, ekonomik, sosyal alanların hepsinde güç, hegemonya, statü, menfaat sağlamak amacıyla gerektiğinde açıktan açığa, çoğunlukla istihbarat teşkilatlarıyla, örgütlerle çıkar odaklı ilişkiler kuruyorlar. Ben bu alanların üstüne bir de tarihsel geçmişten kaynaklanan batı zihniyetinin ürünü olan kültürel, dini kaynaklı bir intikam ve yok sayışın da olduğunu ekliyorum.
Batı, kimden ve neden intikam almak peşindedir? Sorumun kimileri tarafından garip ve peşin hükümlü olduğu yönünde itirazla karşılanacağının farkındayım. Bu farkındalığın bilincinde olarak “bunca örgütün neye tekabül ettiğini” de soruyorum. Birbirine zıt gibi görünen ama takip ettiği metot ve yol bakımımdan tıpkıbasım örgütlerin kaç tane olduğunu bilen var mı acaba?
Bölünme ve parçalanmaların kime yaradığını tarih ansiklopedileri yazıyor bir bir. Kendi içinde bölünme, parçalanma ve iç savaşını tamamlayanlar ortak bir menfaat etrafında “görece” ulusal birlik sağlayanlar ilerlerken zirvede yalnız olmayı gaye edinmişlerdi. O yüzden sen, ben yani doğunun mazlum çocuğu o zirvede yer alabilecek değildik. Bu yüzden tüm yollarımız tıkanmalı, değil koşmaya yürümeye bile mecalimiz kalmamalıydı.
Güven duygusundan söz açarak geldik buraya, gündelik hayatın bozulması ve güven ortamının zedelenmesi örgütün işine geliyor. Kıyıda köşede gördüğümüz bir paket boşsa bile moralimizi, huzurumuzu bozuyor. Cenaze törenleri, şehidi için ağlayan gözü yaşlı ana baba, içimizi burkuyor. Bu durum güven duygumuzu iyice örseleyip zayıflatıyor.
Güven duygusu sadece gündelik hayatımızla ilgili değil. Bugünden yarına bitecek ve sonuna varılacak bir hedef de değil. Bilakis terör örgütlerinin ve yaslandıkları güçlerin en büyük tahribatı atiye ait güven duygusunun yok edilmiş olmasıdır. Büyükler, sonraki nesiller için güven duygusuyla örülmüş huzurlu bir ortam bırakamayacak olmanın ıstırabını hissediyor olmalı. Bu ıstırap bugün yaşadığımız acıyı çoğaltıyor.
Yarına dair umut ve beklentilerimiz var, çoğunu muhtemelen kendimiz göremeyeceğiz. Göremesek de onlara köklü bir miras bırakmak niyetindeyiz, umut; ülkemiz için, bu topraklar ve bu toprağın evladı için. Bu umudun kaybolması, atiye dair güven duygumuzun şehit olması için debelenip duruyor birileri.