Ülkemizde üniversiteler açılmaya başladı. Hala çözümü bekleyen birçok sorunlar var. Bu yazımızda gurbette ve sılada eğitim yapacak olan üniversite öğrencilerimize yönelik bazı uyarı ve tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Elbette gurbette ve sılada yapılacak eğitimin avantajları yanında dezavantajları da vardır.
Gurbet, her ne kadar Arapça’da yakınlık manasına gelirse de bu kelimenin özünde “gariplik, yalnızlık ve yabancılık” da vardır. Gurbet, doğup-büyüdüğün evini, yollarını arşınladığın sokağını, sevdiklerini bir anda geride bırakmak ve uzaklaşmaktır. Tanımadığın bir şehir, tanımadığın çehreler, tanımadığın sokak ve çarşılar, tanımadığın kalabalıklarla yüzleşivermenin adıdır, gurbet. Bir nevi her şeye yabancı kalmak, hüzünle dolmaktır, gurbet.. İşte böyle bir atmosferde tahsil yapmak, insanın varlığa merhamet ve şefkatle bakmasını beraberinde getirir. Ruhları eritir, inceltir. Dostlukların değerini daha iyi kavratır, bize.. Gurbette talebe olmak, bir muhacirliktir de.. Dinimizde muhacire, ensar olmak gerekir. İktisadi yetersizlik, duygu ve sevgi yoksulluğu çekenlere yardım eli uzatmak, ensar olmanın hasletlerindendir
Diğer açıdan büyük şehirlerde okumak, insana tahsilin ötesinde medeniyet ve yeni kültürel değerler kazandırır. Bu durum birkaç fakülte bitirmeye bedeldir. Bir başka avantaj da, gurbetin insana verdiği yalnızlık hali, merhamet ve şefkat duygularının gelişimine, kalıcı dostlukların oluşumuna ve medeni cesaretin artmasına vesile olur. Ayrıca, aile bireylerine olan sonsuz özlem, aile bağlarının kuvvetlenmesine yarar.
Bilindiği gibi günümüzde, başta üniversite tahsili için zorunlu harçlar, giyim-kuşam, yeme-içme ve barınma giderleri büyük bir yekûn tutmaktadır. Onun için gurbette tahsile çıkmış olan Anadolu evlatlarına o şehirde yaşayan Müslümanlar evlerini ve yurtlarını açmalı, bu gençlerin kendi ruh kökünden kopmayacakları sıcak ortamları hazırlamalıdırlar.
Sılada üniversite eğitimi yapmanın da avantajları ve dezavantajları vardır. Avantajların başında, aileye barınma, yiyecek-giyecek giderleri gibi konularda ek maliyet getirmemek gelir. Ayrıca sıla özlemi, aile özlemi de yaşanmayacaktır. Türkçemizde “tebdil-i mekânda rahmet vardır” sözü, aslında maddi-manevi, ruhani yenilenmeyi ifade eder. Dolayısıyla sılada eğitim yapanlar için bu yenilenmeden bir mahrumiyet yaşanır. Donuk, statik ve olağan bir yaşam tarzı, bazen insana sıkıcı ve bıktırıcı gelebilir. Bir üniversite öğrencisi düşünelim, eğer doğup-büyüdüğü ortamdan hiç dışarı çıkmamış ve aileden uzak kalmamışsa böyle bir kimsenin ufkî zenginlik kazanması müşkildir. Çünkü gurbet hayatı, yeni değerler kazanma, insanlık alanında olumlu ve medeni gelişmelere zemin hazırlar. Aynı aile ortamında kalmak ise, yerine göre kişilik gelişimini sağlamada ve özgüven duygusu kazanmada bir takım sorunların yaşanmasına neden olabilir.
Gerek gurbette ve gerekse sılada eğitim alan öğrenciler şu söyleyeceklerimizin farkında olmaları gerekir. Artık yaşadığımız çağda, üniversiteye girmek bir dert, mezun olduktan sonra istihdam sorunlarıyla karşılaşmak da başka bir dert.. Her iki durum, bizden yeni bedeller istiyor. Maalesef sokaklarımız binlerce diplomalı işsizle dolu. Artık ekmek aslanın ağzında değil, karnında. Bu durumda yapmamız gereken şey, hangi fakültede okursak okuyalım, bugünün öğrencisi iki şeyi aklından çıkarmamalıdır. Bunlardan birisi, üniversite tahsili boyunca aralıksız yabancı dil eğitimini sürdürmek, ikincisi ise, kendi alanıyla ilgili akranları arasında “temâyüz” ederek öne geçmektir. Onun için mesleki kariyer şarttır. Kendi alanında bir numara olmaya odaklanmak ve bunun dışında da gerek dini, gerek felsefi, gerek ilmi, irfani alandaki eksiklikleri tamamlamaktır. Çünkü üniversite insana, sadece anahtar verir. Planlı-programlı çalışma yöntemleri alışkanlığı kazandırır. Doğrudan iş kapılarını açmıyor, olabilir. Bu sebeple üniversite eğitimine yeni adım atmış olan öğrencilerimiz bu avantajları ve dezavantajları dikkate alarak tahsil hayatına başlamaları geleceklerini kurmada yardımcı olacaktır, diye düşünüyorum.
Başarılı bir eğitim-öğretim yılı geçirmek dileğiyle.