GÜNÜN BAŞROLÜ GAZETECİLER

Gülşen Yılmaz
Meslekte yeni olduğum için bugün ile alakalı büyük büyük laflar söylemem yersiz olur diye düşünüyorum. Bu sebepten ötürü size daha iyi bildiğim bir şekilde Çalışan Gazeteciler Günü’nün tarihçesinden bahsetmek istiyorum.
 
Öncelikle bugünün adının Çalışan Gazeteciler olmasının en büyük sebebi birazdan da bahsedeceğim üzere, meslekleri için canla başla çalışan gazetecilerin başrol oynuyor olması… Aslında ortada mücadeleci ve emekçi bir ruh var. “Çalışan” kelimesinin tamamen bununla alakalı olduğu kanaatindeyim.
 
Bugünün kutlanmasına sebep olan olay, tarihe “Dokuz Patron Olayı” olarak geçti. Tarihler 1961’i gösterirken, dönemin anayasasının basın hakkında içerdiği ayrıcalıklar olayların fitilini ateşledi.
 
Anayasada gazetecilik mesleğinde çalışanlarla alakalı bazı maddelerin değiştirilmesi, hakların iyileştirilmesi ve sosyal haklarının güvence altına alınması konusunda değişiklikler yapılıyor. Ve bu değişiklikler 4 Ocak 1961’de kabul ediliyor.
 
İşte Türk Basın tarihine kazınan olayda bu aşamada başlıyor. Çalışan gazeteciler kendilerine verilen bu haklardan yararlanmak isteyince, işine gelmeyen gazete patronları bu isteklerini reddediyor.
 
Gazeteciler ile patronlar arasında ipler gerilince, patronlar nasıl olsa bunlar bize muhtaç bakalım ne kadar dayanabilecekler diyerek gazetelerini üç gün süre ile kapatıyorlar. Yaşanan gerginliğin ertesi günü gazetelerini ellerine alan, vatandaşlar “Gazetemizi üç gün süre ile kapatıyoruz” yazısı ile karşılaşıyorlar.
 
Tabi yazının altında da dokuz patronun imzası…
 
Peki, bu patronlar hangi gazetelerin sahibiymiş diye bir soru gelirse aklınıza şöyle sıralayabilirim.
 
‘Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah’
 
Dönemin gazete sahiplerinin savundukları tez aslında yasaların mesleki sakınlar doğuracağı yönünde.
 
Tabi çalışanlar hiç de aynı fikirde değil!
 
Hep birlikte toplanıp bir yürüyüş düzenleyerek, halka; “Gazetelerin kapatılmasını biz istemedik dokuz patronun inisiyatifinde bir karardı” diye açıklamada bulunarak, aynı gün bütün çalışan gazeteciler yürüyüş düzenliyorlar.
 
Patronlar boykotlarından geri adım atmayınca da tüm eylemciler toplanıp “Basın” adını verdikleri bir gazete çıkarmaya başlıyorlar.
 
Tabi bu gazete büyük ses getirdi. Dönemin patronlarına aslında büyük bir gövde gösterisiydi.
 
Emekçi gazeteciler gazetede çıktıkları başyazı ile mücadeleye sonuna kadar devam edeceklerini yazdılar. Böylelikle dokuz patron 14 Ocak’ta geri adım atmak zorunda kaldı.
 
Tüm bu olaylardan sonra 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak kutlanmaya başladı. Fakat 12 Mart 1971 tarihine gelindiğinde askeri müdahale ile her şey kısıtlandığı gibi gazetecilerin bu hakları da kısıtlandı.
 
Bu duruma tepki olarak da 10 Ocak bayram olmaktan çıkarılıp “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak hatırlanmaya başladı.
 
Ne diyelim, umarım 21. yüzyılda artık, gerçekten gazeteciliği aşkla yapan, emek veren, hak eden gazetecilerde hak ettiği değeri alır.