Aşk, terkedilmiş, metruk bir han gibi, suyu kesilmiş, ıssız tarihi bir çeşme gibi, kullanılmayan eski bir kale gibi şurasına burasına ayıp sözcükler yazılmış bir kavram günümüzde. Çiğnene çiğnene çürümüş bir sakız misali geçtiğimiz yollara, oturduğumuz parklara, yaşadığımız yerlere adeta tükürülmüş bir nesne! Aşk deyince artık Leyla'lar, Şirin'ler, Aslı'lar gelmiyor aklımıza. Artık yaz aşkları, okul aşkları, gençlik aşklarımız var.
Ve aşk bir duygunun adı değil, bir eylemin adı olmuş.
Mecnun olmak aptallık; Ferhat olmak enayilik, Kerem olmak saflık çağımızda. Bir belik saçın, ucu yanmış bir mektubun, kenarı işlenmiş bir mendilin karşılığı yok modern insanın maddeye teşne dünyasında.
Yitik bir duygu nihayetinde aşk.
Peki, gerçekten aşkı içinde hisseden, duyan, yaşayan kimse yok mu bugün? Var elbet ama bunu dile getirmeye bile çekiniyorlar. Söyleseler de çerin çöpün içinde kaybolup gidiyor. Oysa dünden zamanı aşıp gelen nice aşk hikâyeleri var bizim kültürümüzde. Türkülerimizin hikâyelerinde dahi sayısız aşklar dillendirilmiş. İşte onlardan biri: Hekimoğlu İsmail.
Ordu dolaylarında yaşayan Hekimoğlu, yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik annesinden başka hiç kimsesi yok. Çevresinde dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan bir gençtir. Yörede egemenlik kurmuş bir Gürcü Beyi vardır. Bu Gürcü Beyi, Ayşa adında güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ne ki, bu kız Gürcü Beyini sevmemekte, Hekimoğlu’nu sevmektedir.. Bu, dostlukla, arkadaşlıkla karışık bir sevgidir. Üstelik Hekimoğlu’yla görüşmeye başlamıştır. Bey iki gencin ilişkisinin bu noktaya vardığını duyar duymaz Hekimoğlu’na düşman olur ve ona savaş açar. Hekimoğlu’yla teke tek görüşüp, hesaplaşmayı önerir; bir de yer belirtir. Hekimoğlu, gözü pek, mert bir gençtir. Aynalı mavzerini kuşanıp, tek başına buluşma yerine gider. Gitmeye gider ama Bey sözünde durmamış adamlarıyla gelmiştir. Üstelik adamlarından biri, buluşma yerine varır varmaz, sabırsızlanıp Hekimoğlu’nu yaylım ateşine tutar. Ötekiler de çevresini sararlar. Hekimoğlu’yla Beyin adamları arasında yaman bir çatışma olur. Hekimoğlu, çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Olaydan hemen sonra, Bolu da tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve artık şehir yerinde duramayacağını bildirir. Anasıyla helalleşip, yanına Mehmet adlı iki amcaoğlunu alarak dağa çıkar. Çıkış bu çıkıştır ve ölünceye kadar Hekimoğlu artık dağdadır.
Hekimoğlu’nun dağa çıkış nedenini ve biçimini bilen, duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü köylüleri daha da etkiler ve her açıdan kendisine yardım ederler. Özellikle yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarıyla onlara yardım eder.
Hekimoğlu, artık Gürcü Beyinin korkulu rüyası olmuştur. Bu yüzden Bey, kendisini sürekli jandarmaya şikâyet eder ve kesintisiz takip ettirir. Hekimoğlu’nu ihbar etmeleri için çeşitli yörelerde adamlar tutar. Fakat halk koruduğu için, Hekimoğlu’nu bir türlü ele geçiremezler. Hatta bir defasında, Beyin adamlarından birinin ihbarı üzerine Hekimoğlu’nun kaldığı evi jandarmalar basarlar. Bütün çevre kuşatılmıştır. Evin altında bir fırın vardır. Hekimoğlu fırıncının yardımıyla fırının ekmek pişirilen yerini arkadan delip kaçmayı başarır. Hekimoğlu, kaçmaya kaçıyor ama Beyin, iki amcaoğlunu öldürttüğünü haber alıyor ve doğru Çiftlice köyüne iniyor. Gittiği ev muhtarın evidir. Bu Muhtar, Hekimoğlu’ndan yana görünüyor, oysa gerçekte Beyin adamıdır ve onunla işbirliği içindedir. Nitekim adamlarından biri aracılığıyla ihbarda bulunur ve Hekimoğlu jandarmalarca sarılır. Hekimoğlu, Muhtarın oyunu yüzünden kıstırılmıştır. Büyük bir çatışma çıkar taraflar arasında. Adeta namlular kurşun kusmaktadır. Özetle yaman cenk olur orada.
Hekim oğlu derler benim de aslıma
Aynalı martin yaptırdım narinim kendi nefsime
Konaklar yaptırdım döşetemedim.
Ünye de Fatsa bir oldu narinim baş edemedim
Konaklar yaptırdım mermer direkli,
Hekimoğlu sorarsan narinim demir yürekli
Bahçe armut dibinde kaymak yedin mi
Hekimoğlu’nu görünce narinim budur dedin mi
…………………………..
Hak arasında olayın sonucu hakkında iki söylenti şöyle:
1-Hekimoğlu, çatışma sırasında. Çemberi yarıyorsa da, aldığı yaralar yüzünden fazla uzaklaşamadan ölüyor.
2 -Atına atlıyor, elini karın bölgesinden aldığı yaralara basarak Ordu’ya
kadar geliyor ve burada ölüyor.
Evet, insan aşkı için dağı bile göze alabilmeli. Günün aşkları düzde üşüyor oysa.
Sevgiyle kalın.