Hepimizin bu hayatta arzuladığımız tek şey devinim. Başka bir şeyi istiyoruz. Başka bir yer, olmadığımız bir zaman, bambaşka insanlar, deneyimlemediğimiz bir iş… Başkalaşsın istiyoruz. Her an daha iyisi olsun istiyoruz. Hazıra konmak gibi yaşamı anlamsızlaştırmış, hastalıklı bir ruh halimiz yoksa, her yeni güne bunun için uyanıyoruz. Hayaller, hedefler, planlar ve tüm çabamız bunun için.
Sınav da bizi hayalimizdeki o başkalaşıma taşıyan eşiklerden biri. Başka bir hayat standardı, başka bir vizyon, bambaşka bir misyon, hayalini kurduğumuz insan olmak, belki de sadece üniversiteli olmak için çabalıyoruz. Şu son düzlükte zamanın ve mekanın bizi sıkıştırdığını hissediyor olabiliriz. Ruhumuz ve bedenimiz buruşturulmuş bir kâğıt gibi hareketsiz kalabilir. Çünkü yettiği ve gerektiği kadar yiyiyoruz, uyuyoruz. Uzun uzun dinlenecek boş vaktimiz de yok. Öyle bir vakit olsa bile daha fazla soru ve deneme çözerek, o vakti de dolduruyoruz. Sıkıştık, daraldık, bu kaba sığmıyoruz ve çarenin çalışmak olduğunu adımız gibi bilsek de çaresiz hissediyoruz.
Tam bu sırada bir hakikat, Mevlana’nın gönlünden imdadımıza yetişir. Vaiz Fatma Hale Sağım Hanımefendiden dinlemiştim: ‘GÜNEŞ YAKMADAN ŞU YER DEĞİŞTİRMEZMİŞ’. İster durgun bir suda olsun ister akarsuda, bir su damlasının coğrafyasının kederinden, toprağın ona uygun gördüğü sondan ayrılması, bir okyanusta bir su damlası olmaktan kurtulması ancak ve ancak buharlaşmasına bağlıdır. Güneşin yakıcılığında kavrulan, kaynamaya yüz tutan, çatlamak üzere, sıkışmış ve çaresiz hisseden su tanesini Rahmet’e dönüştüren şey çektiği o azap. Sadece, yanarak buharlaşan su tanesi bambaşka topraklara Rahmet olur. Bu çabaya istirdadı olmayan, ya da son düzlükte hissettiğin bu sıkışmışlığa yenik düşenler ya durgun suyunda toprağın kendisini içine almasını bekleyecek ve yahut toprağın ona çizdiği yönde ve toprağın belirlediği debiyle hareket eden bir su damlası olmaya devam edecek.
Seni anlıyorum, şuanki duygunu iliklerimde hissediyorum. Tam bu zamanlar kendimi en az senin kadar sıkışmış hissediyordum. Ama elimde son bir zaman dilimi vardı. Şu 6 haftada gerekeni yapmazsam, bir sene daha bu sıkışmışlığa mahkum olacaktım. Halbuki en artık devinmek için hazırdım. Son bir nefes programımı adım adım uygulasam yetiriyor. Uykusuz muyum? Sınavdan sonra uyuyan güzelle yarışabilir. Sosyal hayatımı, alemi ve arkadaşlarımı mı özledim? Bir ömür beraberiz. Fakat şu aşamada çalışmadan geçirilen hiçbir saniyenin telafisi yok.
Yanacağız, kaynamadan, çatlamadan, taşkınlığa tevessül etmeden… Tek yapmamız gereken kavurucu sıcağın bize gösterdiği yolda, hamaset ve kararlılıkla ilerlemek.
Unutmayalım, sınav dönemi başlı başına bir sınavdır. Isın, yan, yüksel ve başar!
NE YAPMALI? İnanmalı! Su damlasını rahmete dönüştürenin, inanmış bir kalbin bunca emeğini zayi etmeyeceğine inanmalı.