Dün ekonomi verilerinin geldiği gündü.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ekim ayına ilişkin TÜFE ve Yİ-ÜFE verilerini dün açıklandı. Buna göre, aylık bazda TÜFE yüzde 1,90, Yİ-ÜFE yüzde 0,92 artarken, yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 8,96, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 10,10 olarak gerçekleşti.
Ekim ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalara göre enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 8,65, yurt içi üretici fiyatlarında ise yüzde 10,11 artış gösterdi.
Tabi bir zamanlar enflasyonun en büyük nedeni olarak gösterilen petrol fiyatlarında ise geçtiğimiz son 3 ayda düşüş yönünde bir hareket varken bu artış gerçekleşmiş oldu.
Bunun nedenini elbette ki mevsimsellik olarak ifade edebiliriz, yaz bitti, meyve sebze doğal olarak pahalandı ve doğal olarak da enflasyonda bir artış gerçekleşti.
Bu olabilir mi? Olabilir ama ben tehlikenin mevsimsellikle sınırlı olmadığını düşünüyorum öncelikle bunun altını çizeyim.
Gelelim ihracata…
Dün Ticaret Odasındaydım, tabi en önemli konumuzda ihracattı. Biliyorsunuz, Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk Konya ihracatını çok önemsiyor.
Daha doğru bir ifade ile Selçuk Başkan Konya’daki ekonominin başarılı görünümünün yolunun ihracat verilerinde metropol şehirler kategorisine çıkmamızda olduğunu görüyor. Onun için Konya Ticaret Odası da bu yıl bir hedef koydu, ihracatta 2 Milyar bandının aşılması için gerekli çalışmaları yaptılar.
Ve geçtiğimiz Haziran ayında yine Konya Ticaret Odasında dostlarımızla ihracatı konuştuğumuzda çok olumluyduk, “Konya bu yıl 2 Milyar Bandını aşacak” diye seviniyorduk.
Fakat Ekim ayı verilerine baktığımızda ise bugün için ne yazık ki biraz moralimiz bozuluyor. Güzel olan taraf geçen yılı ciddi oranda ihracat rakamları aşacak.
Ama ne yazık ki Kasım Ayı itibariyle de, Ekim-2014 aynın ihracatı Ekim-2013 ayına göre % 2,75 azalış göstermiş. İşte bu veriler bize biraz tehlike bandında olduğumuz korkusu yaşatıyor.
Evet, ilk defa bu yıl geçen yıldan daha kötü bir ay geçirdik.
2014 yılı ilk on aylık ihracat rakamımız ise 1.268.010.210 USD olarak gerçekleşti. Geçen yıl ilk 10 ayda 1.116.078.823 USD olarak gerçekleşmişti.
Yıllık bazda baktığımızda ihracatta % 14,19 artış kaydedilmiş.
Kesin olan şu, Ekim Ayı ekonomi açısında hiç iyi bir ay olarak geçmedi.
Burada resmi tatillerin çokluğu da önemli olabilir, fakat biz yine de ekonominin artık kesinlikle en önemli gündem haline gelmesinin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.
Ve gelelim asıl tahlilimize, burada asıl kötü olan Ortadoğu’daki savaşın ne yazık ki ülkemizi ciddi oranda etkiliyor olmasıdır.
IŞİD ya da diğer ismi ile DEAŞ terörünün Irak’ta oluşturduğu kargaşa, belirsizlik ne yazık ki en fazla ülkemizi etkilemektedir.
Ve PKK – HDP – BDP’nin Kobani terörizmi ekonomiyi ne yazık ki ciddi oranda olumsuz etkilemiş, görünen bu…
Ne yazık ki Gezi eşkıyalığında ya da paralel ihanet çetesinin iğrenç kumpasında olduğu gibi PKK – HDP – BDP’nin Kobani terörizmi de Türkiye’nin kolunu bükmek isteyen güçlere hizmet ediyor ve etmiş.
Türkiye’nin bu kargaşadan mutlaka kurtulması gerekiyor, PKK – HDP – BDP’nin terörizmini mutlaka yok edecek operasyonel aktiviteyi oluşturması gerekiyor.
Nasıl olacaksa, Kandil mi vurulacak, Türkiye’deki terör elebaşlarımı derdest edilecek bilemiyorum, bildiğim PKK – HDP – BDP terörizminin ülkemiz açısından ciddi milli güvenlik sorunu haline geldiğidir.
Kesinlikle Suriye’den, Irak’tan ülkemize yönelik sızıntılar da önlenmelidir.
Ve asıl önemli konu ise şu güvenli bölge konusunu mutlaka Türkiye çözerek, bir an önce Türkiye ile Suriye arasına güvenli bir bölgeyi oluşturmalıdır.
Bu süreç kolay geçmeyecek, Türkiye çok kolay ve sıkıntısız bir süreçten geçmiyor. Fakat şunu da bilmeliyiz, Türkiye tekleyemez de, buna tarih müsaade etmez, Türkiye duramaz, Türkiye büyümek, gelişmek ve ideallerine yürümek zorundadır.
Türkiye üzerindeki bu bulutu dağıtmalıdır, Türkiye biran önce gerekirse yeni pazarlar bularak ihracat hamlesine devam etmelidir.
Tabi bütün bunları yazarken konu ekonomi olunca işadamlarımıza da bir tavsiyemiz var. Sürecin sıkıntılı olduğunu hiç kimse yok saymamalıdır. Elbette gazdan ayağımızı çekmeyelim, çarkları durdurmayalım ama şu anda piyasa biraz Konya trafiğini andırıyor, tehlikenin nereden geleceği pek belli değil, savruk araç kullanan çok fazla, zekâ sorunlu insanların lüks araç aldığı bir dönemde yaşıyoruz, çevremizde sonradan görme dolu…
İşte ekonomi de aynen böyle.
Sonradan piyasaya giren ve ciddi anlamda borçlanan insanlar var, kurumlarını iyi yönetemeyen, kurumsallaşamayan insanlar var ve bu insanlar küçük sarsıntı dönemlerinde yıkılırlar, yıkılırken de kendileri ile birlikte başkalarına da zarar verirler.
Bunlar iç sıkıntılar, bunlarla birlikte dünyadaki, bölgemizdeki sıkıntılı süreç var ve bu sürecin oluşturduğu tehdit var.
İşte buna göre çok temkinli hareket edilmesi gerekiyor.
Ciddi anlamda bir sıkıntı olmadığını bilelim, sadece sonu görünmeyen keskin bir virajda olduğumuzu da bilelim. Buna göre sakin, buna göre kontrollü, buna göre temkinli hareket etmemiz gerekiyor.
Bir de dürüst olarak size şunu ifade edeceğim, son 5 yılın en sıkıntılı sürecini yaşıyoruz, birçok bileşeni ile farklı alanlarda sıkıntı olabilecek tehditler duruyor.
Bunu da unutmadan hareket etmeliyiz.
İhracata, üretime devam ama daha fazla temkinli, daha fazla dikkatli olarak…
Bu arada bana ekonomide en büyük sorun ne diye sorsalar, insanlarımızın tasarruf yapmamasıdır derim, biraz da tasarrufa yönelmek lazım, ifade etmiş olalım…