Geçtiğimiz cumartesi günü Ankara’da meydana gelen terör saldırısı ülkemizi derinden yaralayarak tarih sayfalarında yerini aldı, bu saldırı 97 masum canın ölmesine mal oldu ve bizi milletçe yasa soktu. Ölenlere Allahtan rahmet ve yakınlarına baş sağlığı dilerim. Ancak ölenlerin ne etnik kimliği ne ideolojileri bizim için önemli değil sadece insan olmaları bizim için önemlidir. Terörün alçakça ve kirli yüzünü gösterdiği kara bir tablo ile karşımıza çıktığı bu dönem zamanlama olarak manidardır. Bu hafta ki konumuz hızla değişen ülke gündemimize bir başka açıdan bakarak gelinen son durumu gözler önüne sermektir.
Yüz yıl önce parçalanan koskoca bir imparatorluğun küllerinden doğan Türkiye dünya devletlerinin oyunları ile elinde kalan son vatan toprağını da harita üzerinde pay eden yabancılara sesini çıkaramayan bir ülke durumunda iken batının dostu ve müttefiki idi. Türkiye IMF’ye borcunu ödediği gün Batı’nın müttefiki olmaktan da çıktı. Geçtiğimiz yıl ilk kez Halk Cumhurbaşkanını kendisi seçerek demokrasi sınavını verdi. Milli çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başlayan Türkiye Davos’ta, Avrupa birliğinde ve Birleşmiş Milletler de sesini yükseltmeye başlamış Balkanlarda , Orta Doğu’da ve Orta Asya’da sempati kazanmış bir lider ülke konumunu kazandı .Özellikle Müslüman coğrafyada İslam’ın kalesi haline gelmesi birilerini rahatsız etti. Son otuz yılın en güçlü iktidarı tarafından yönetilen Türkiye’nin artık gelecek on , elli ve yüz yıl sonrasının planlarını yaparken yine birileri rahatsız oldu. Niye rahatsız olmasın ki otuz yıldır PKK terörü ile uğraşan Türkiye Çözüm süreci ile hayli mesafe almış ve çözüme az kalmıştı. Çözerse gücü on kat artacak bir ülke haline gelecekti. Gezi olaylarından bu zamana kadar ülkemizde yabancı ajanların faaliyetlerini artırması hem içeride hem de dışarıdaki faaliyetlerle iktidarı yıpratarak Türkiye’nin önünü kesme isteklerinde Ankara’da patlayan bomba gelinen vahşet boyutunu göstermektedir. Haziran seçimlerinden önce Diyarbakır’da yapılan bombalı saldırı ile Ramazan bayramından hemen sonra PKK ve DAEŞ in aynı günlerde Türkiye’ye karşı terör eylemlerini yapmaya başlamaları ülkemiz üzerinde oynanan oyunların tek merkezden idare edildiğini göstermektedir. Bazı partiler ve medya organları temmuz ayından bu zamana kadar gelen şehitler üzerinden Milletimizin milli duyguları ile iktidara ve dolayısı ile devlete baskı kurularak aslında terörün değil, hükümetin ve devletin güç kaybetmesine hizmet ediyor olmaları gerçekten manidardır.
Ankara’daki bombalı eylem hatırlayın son iki yıl içerisinde ülkemiz üzerine artan baskı ve şiddetin geldiği doruk noktayı gösteriyor. Böyle bir terör saldırısında dahi birlik olmayı başaramayan bir siyasi tablo ile karşı karşıyayız.Bütün muhalefet partileri teröre karşı tek yürek olması gerekirken biri patlamadan bir gün sonra o meydanda bunu devlet yaptı diyerek oy isteyecek kadar alçalıyor,bir diğeri bu patlamadan dış politika ve iç politika hataları diyerek yine iktidara yükleniyor bilerek veya bilmeyerek dış güçlerin işini kolaylaştırıyor . Gezi,17-25 aralık , Mit tırları , Suriye DAEŞ , PYD , PKK , İsrail derken şimdi Rus uçaklarının sınır ihlalleri ile Türkiye’ye bir yönden saldırmıyor , her yönden saldırıyorlar. Bu yüzden her tarafta bir gedik açmak istiyorlar.
Bombayı kimin patlattığı değil arkasındaki karanlık güçlerin tespiti oynanan oyunların halka izahı ve ülke olarak seçim kaygısı olmadan teröre karşı tek ses olabilmek dileğiyle.