Türkiye 14 Mayıs 2023’e kilitlenmiş durumda. Tüm gündem seçim üzerine. Hükümet deprem, depremin yaralarının sarılması, afet yönetimi, EYT, borç yapılandırması, Kızıl Elma, Karadeniz Doğalgazı gibi hükümet olmanın gereği çalışmaları gündem etmeye çalışsa da gündemi seçim esir almış durumda.
Masa, gündemi gerçek bir gündeme dönüşmesine izin vermeyen bir gündem yönetimini başarmıştır. 2022’de deprem için 450 milyon lira ayırırken 850 milyon lirayı medyaya tahsis eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu bütçelemenin karşılığını almaktadır.
Gerçek gündem konuşulduğunda ‘Erdoğan gitsin’ diyenlerin yerine gelecek kişinin kapasitesinin sorgulanacağını, programının ne olacağı sorusunun sorulacağını biliyorlar.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na böylesi soru bir kere soruldu. Ayasofya’yı merkeze alan bu soruya, kimliği Ayasofya’nın ibadete açılması üzerine oluşmuş bir misyonun temsiline soyunmuş bir siyasal kimliğin verdiği cevabın ürettiği infialdan sonra gerçek gündeme dair soru asla bir daha sorulmadı.
HDP’nin masaya müdahelelerinin yeterli olmaması üzerine, PKK’nın doğrudan devreye girerek Başterörist Murat Karayılan tarafından 14 Mayısın altının çizilmesi dahi Masa’nın milliyetçi(!) unsuru görmezden gelinilebiliyor.
O sırada Masa’nın mütedeyyin ve muhafazakar unsurları Yeniden Refah Partisi’ne çakmakla uğraşıyorlardı.
Amme vicdanı HDP diyor, PKK diyor, Karayılan diyor…
Verilen cevap Fatih Erbakan oluyor…
Geçen haftanın bir gündemi de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve başörtüsünü serbest bırakan düzenlemeye yönelik ‘TBMM bahçesinde bikini ile güneşlenme’ tweeti atan Canan Kaftancıoğlu’nun seccadeye ayakkabı ile basan fotoğrafı üzerine oldu.
Şu bir gerçek;
Osmanlı’nın eğitim alsın diye Fransa’ya gönderilip ancak batı tarafından devşirilen aydın tipinin bir numunesi olarak ressam Osman Hamdi Bey'nin 'mihrab' tablosu örneğinde olduğu gibi batılı olmayı İslamın değerlerine saldırıda bulan bir aydın tipolojimiz var. Bu aydın tipinin fırsatını bulduğunda islama ve onun değerlerine saldırmakta terddüt etmediklerine dair yüzlerce vaka kaydımız var. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun böylesi bir tavır ile seccadeye bastığına inanmıyorum. Diğer fail Canan Kaftancıoğlu ise aydın değil eylemcidir. O daha somut hedeflere daha doğrudan yönelir. Bu nedenle Canan Kaftancıoğlu’nun da böylesi bir tavır içinde olduğunu sanmıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasında olduğu gibi ‘görmediğini farketmediğini’ değerlendiriyorum. Ama bu fotoğraf;
Kemal Kılıçdaroğlu ve yakın çalışma ekibinin islamın değerlerine ne kadar uzak olduğu da deşifre etmektedir.
Seccade fotoğrafı ile ilginç bir nokta da Masa’ya kabul edilmeyen ancak Masa’ya destek vermediği için mahallesinden linç yiyen Muharrem İnce’nin açıklamasında saklı. Muharrem İnce açıklması ile CHP içindeki seküler yapılara selam çaktı. Bu;
14 Mayıs sonrası ‘Erdoğan gitsin’ stratejisi başarılı olmazsa CHP içinde büyük bir hesaplaşmanın başlayacağına işarettir.
2018 seçimleri ile ilgili yapmış olduğumuz analizde 2018 seçimlerinin Türkiye’nin muhalefet sorununu çözmesi gerektiğini, Türkiye’nin etkili, gerçek bir muhalefete ihtiyacı olduğunu ifade etmiştik. 2018 seçimleri bu sorunu çözemedi. Muhalefeti dizayn eden üst akıl 2018 seçimlerinin hemen ertesinde 2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara gibi şehirlerdeki seçim başarısı üzerine muhalefete ve Kılıçdaroğlu’na bir şans daha verdi. Değerlendirmemizi yenileyelim;
14 Mayıs 2023 seçimleri ‘Türkiye’yi kim yönetecek?’ sorusuna cevap verdiği gibi ‘Türkiye’nin muhalefetini kim temsil edecek?’ sorusuna da cevap verecek. Kim?
En güçlü ve en uygun aday Meral Akşener’di. Masa’nın cumhurbaşkanı adayı belirleme süreçlerinde Masa’dan kalkan sonra tekrar oturtulan ve etkisizleşen Meral Akşener’in, HDP ve PKK’nın seçim sürecinde aktif rol alması sonrasında parti bütünlüğünü korumak için kriminal süreçlerden bile medet ummak zorunda kalması, İYİ Parti ve Meral Akşener’in gözden çıkarıldığını göstermektedir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kişisel husumetinden başkaca bir temsil değeri kalmamış olan Babacan ve Davutoğlu gibi aktörler dizisinden kurumsal muhalefet üretilemeyeceği açık.
Partilerin içinde bulunduğu ittifak sisteminden memnuniyeti ölçen kamuoyu araştırmalarında en yüksek memnuniyetsizlik çıkan Saadet Partisi’nin ise tabanı ile yönetimi arasındaki çelişkiyi nasıl yöneteceğini zaman gösterecek. Saadet Partisi’ne özgül ağırlık katan Anadolu Gençlik Derneği’nin Erbakan Hocam zamanında genel başkanlığını, Mili Görüş Teşkilatları (MİLKO) genel sekreterliği, Saadet Partisi genel başkan yardımcılığı gibi üst düzey görevler yapan İlyas Tongüç Bey’in açıklamaları taban ile parti yönetimi arasındaki bu çelişkinin kolay yönetilemeyeceğini ortaya koyuyor.
14 Mayıs seçimlerinde muhalefet yeniden tanımlanacak ve biliyoruz ki;
Bir iktidarın kalitesini muhalefetinin kalitesi belirler. Veee;
‘Erdoğan Gitsin Stratejisi’ Türkiye’nin muhalefetini kalitesizleştirmektedir.