Tüm müşkül işerimizi, karmakarışık ilişkileri, kaybolanı, darp olanı, katili, maktulü, mutsuz olanı, kaçanı kovalayanı bulup çıkaran, çözüp yola koyan ekran uzmanlarınız var. Mutlu olalım diye bize günlük insanlık dozlarından veriyorlar.
İnsanoğlunun kadim değerleri vardı nitekim. Gelişim ve değişim bu insani değerleri dünden çok daha yüksek bir mevziiye ulaştıramaz mıydı? Yaşanabilir, katlanılabilir üzmeyen ve yormayan, tüm insanlığın ortak menfaatleri ve huzuru için var olan bir dünya hayali sadece çocukların mı olacak? Buna dair bilgilerimiz, hedeflerimiz ve ideallerimiz neden eksik ve natamam.
Bilgi demişken, “bilgi” kendisine çok kolay ulaşılabilir bir meta olmadı mı? Uğruna çaba sarf edilen, bir üstada talebe olmayı gerektiren, emekle kazanılan bir hazine olmaktan çıktı. Bilgiye kolay ulaşmaktan şikâyet edecek değiliz lakin bilgi “hikmet” olma yolunda çok yara aldı. Şimdilerde bilgi sahibi olmak yetmiyor, o bilgiyi nasıl kullanacağın ve hatta o bilgiyi silah olarak kullanabilme gücün merak ediliyor. Bilmekle, yaşantımız arasında kuvvetli bir bağ olmalı diye öğrenmiştik atalarımızdan. “Masum bir canlının hayatına kast etmek insanlığın ortak terekesinde hiç hoş karşılanmaz” bilgisi neden hayvan katliamlarını azaltmıyor?
İnsani tekâmül dediğimiz hedeflerin kimi ne kadar ilgilendirdiğini merak ediyor muyuz? İnsanı “insan” yapan temel değerlerin, modern çağda iğdiş edilip fesada uğraması asli bir mesele olarak modern dünyanın umurunda olacak mıdır? Bu kadar gelişim ve değişime rağmen kendini bulamayan hatta aramaya bile yeltenmeyen insanın, ruhunu teskin edecek bir yol bulur mu teknolojik çağ? Yolu kaybettikçe ekran uzmanları çıkıyor karşımıza. Gülen bir yüzün peşine takılıp sahte sevinçleri çoğaltma peşinde reçete yazanlar…
Ekran deyince konusunu etmeden geçmek en hafifi ile ekranın kendisine haksızlık olur. Hayatın nerdeyse tamamına teşmil etmiş bir sanal görüntüden bahsediyoruz. Ceplerde taşınanlardan evlerde olanlara, sokaklarda boy gösterenlerden ulaşım araçlarına kadar sürekli takip ettiğimiz çeşitli boyutlarda ekranlar… Kendi isteğimizle, bile isteye karşısına geçtiğimiz ve çoğunlukla teslim olduğumuzu kabul etmediğimiz köşegen aygıt. Sahi ne ara “ekran bağımlılığı” diye bir psikolojik hastalığımız oldu? Tıp ilmi daha çok çalışmalı.
Sınırsız, sonsuz ve mutlak özgür bir dünya umuyor şimdinin insanı. Sınırsız olmayı arzu ediyor lakin çok daha kısıtlı, takip edilebilir, her an gözlenen ve her yaptığı bilinen yığınlar olduğumuzu görmezden geliyoruz. Sahip olduğumuz imkanlar, kazandığımız hız, elde ettiğimiz güç bencil ve hodbin insanların sayısını çoğaltırken, diğerkam ve müşfik insan sayısını azaltmış olabilir mi?