Gün bugündür…

Hayrettin Atak

Gün, tabutların karşısında, Hocafendi “Nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda “gömün şerefsizi, iyi bilmezüdük” diye cesurca haykırabilenlerin günü…

Gün, gencecik fidanlar darağaçlarına gönderilirken, insanların hakları göz göre göre gasp edilirken sesini çıkarmayanların, zalimler güçten ve iktidardan düşünce onları cehennemden cehenneme sokup çıkaranların günü…

Gün, dün, “asker bizim de –Vakfı, Derneği, Dükkanı- kapatır Allah korusun” diye, mescitlerinin içine kadar Atatürk büstü koymayı göze almış fedakarların günü… Ve gün bugün Recep Tayyip Erdoğan var nasılsa diye efelenebilenlerin günü… 

Gün içlerinden o ya da bu şekilde bir sanatçı çıkaramamışların, karşıdakilerin sanatçılarına sövebilme zamanı…

Yani gün aslında benim günüm…

Tüm bunlar bir tarafa ölümünüze ülkenin en zıt kutuplarını bile aynı sevinçte birleştiriyorsanız, yıllarca başkanlık ettiğiniz cumhur ölümünüze seviniyorsa, ardınızdan beddua edenler, küfür edenler, hakaret edenler ve dalga geçenlerden başka kimse yoksa, bundan daha kötü bir ölüm şekli yoktur herhal…  

Bende isterim, bir kamyon pamuk alıp bize o günleri zindan edenlere hediye etmeyi, yada öldüklerinde güne Ankara havasıyla başlayıp Konya havasıyla sonlandırmayı…

Misyonumuz bırakmıyor… İşimiz yaşayan zalimlerle…

Meram Belediyesi

Belediyeye bir kadın eli değdiğini en çok kültürel ve sanatsal faaliyetlerinden anlıyorsunuz…  Bu alanda büyük bir eksikliği gideriyor Konya’da, Meram Belediyesi… Eleştirilere kulağını kapatıp yoluna aynı hızda ve yoğunluğu artırarak devam etmeli…

Yoksa müziğin de boynu bükük kalacak şehirde…

Söyleyeceklerim vardı ama…!

Az sonra yazacaklarım yanlış anlaşılmasın…  Köşeyi kendimi ifade etmek için değil benim durumumda olan milyonların anlatmak isteyip de anlatamadıkları, söylemek isteyip de söylemedikleri için kullanacağım… Karakter meselesi midir yoksa yetişme tarzımızın bir sonucudur bilemiyorum; ama şu var ki hissettiğini anlatamayan o milyonlardan biriyim bende…

Şu koca kötü dünyada, sizi ‘gerçekten’ seven, sizi ‘gerçekten’ özleyen, yanlış bile olsanız sizi ‘gerçekten’ anlayan, hatalı bile olsanız sizden vazgeçmeyen tek insana bile anlatılamaz mı hissettikleriniz diyen var mıdır bilemiyorum? Anlayan, bilen, yaşayan anlar…

Hakkıyla anlatamaz, hakkıyla söyleyemez, hakkıyla sarılamadığınız olur çoğu zaman, o sizin için yaşayanlara… Ama bu sizin onu dünyadaki her şeyden daha çok sevdiğiniz gerçeğini de asla gölgeleyemez… Kelimelere dökemeseniz sevginizi…  En büyük mutluluğunuzdur onun mutluluğu, hatta tek bir gülüşüdür, sizin en büyük arzunuz… Ancak bunu bir tek siz bilirsiniz… Hiç söyleyememişsinizdir onu ne denli çok sevdiğinizi… Söyleyemeyen herkes adına şimdi ben söyleyeyim… Sizi çok seviyoruz, hem de sizin tahmininizden ve bildiğinizden çok daha fazla…     

En büyük mutluluğu çocuklarının mutluluğu olan Anneannemin, hayatta en büyük yaşama sevinci çocukları olan Annemin, çocuklarının tek bir gözyaşına dünyayı yakacak Eşimin, hayatını çocuklarına adayan Kız kardeşimin, çocuğu olsun olmasın, yüreğinde ve gözlerinde tüm çocuklara sevgi şefkat merhamet taşıyan tüm kadınların “Anneler Günü” kutlu olsun... Bir kadına Annelikten ve bu duygulardan daha çok yakışan bir şey yok…  

Dünyayı sizin hissettikleriniz ayakta tutuyor…