İslam Dünyası’nda yaklaşık bir asırdır akan kan, dökülen gözyaşı hiç durmadı. Bugün hala dünyada gerçekleşen zulümlerin, katliamların, soykırımların çoğu İslam coğrafyasında yaşanıyor. Günümüzde “Allahu Ekber!” diye patlatılan bombalar, kelime-i şehadet getiren Müslümanları öldürüyor. Maalesef medya gücünü elinde bulunduran batı, her defasında “İslami Terör” diyerek İslam’ı ve Müslümanları hedef gösteriyor. Ancak biz biliyoruz ki bunların tamamının arkasında batı vardır. Terörün her türlüsüne karşıyız ama kendilerinde bir kişi öldürülünce dünyayı ayağa kaldıranlar, İslam Dünyası’nın farklı bölgelerinde her gün katledilen onlarca, yüzlerce kişiye dönüp bakmazlar bile. Onların “İnsan Hakları!” kendi insanları dışındakilere geçerli değildir.
İslam Dünyası’nın son 20 yılına göz attığımız zaman Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğuda, Türkistan’da, Müslümanların ne kadar vahim durumda olduğunu görüyoruz. Çoğuna da batı sözde “İnsan hakları ve Demokrasi!” getirmek için müdahile etmişti. Ancak, böyle giderse değil, demokrasi ve insan hakları, o, hakları yaşatacak insan kalmayacak.
Gelelim yazımızın asıl konusuna. Doğu Türkistan, pek ismi duyulmasa da dini, dili, etnik kökeni bizden olan Uygur Müslümanların yaşadığı bölgedir. Türklerin ata yurdu olarak kabul edilen bu topraklarda yaşayan Müslümanlar, Çin işgalinden sonra baskı, zulüm, asimilasyonun ve katliamın her türlüsünü yaşadılar. Tarihe “Gulca Katliamı” olarak geçen olay zulmün ve devlet terörünün doruğa çıktığı olaydır.
5 Şubat 1997 günü, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde, Kadir Gecesi için toplanan Uygur kadınların olduğu eve baskın veren Çinli polisler, ibadet eden kadınları hiçbir gerekçe olmadan tutukladı. Buna direnen kadınları da gözlerini kırpmadan öldürdüler. Olayı öğrenen kadınların aileleri, tutukluların derhal serbest bırakılmasını ve suçluların cezalandırılmasını talep ettiler. Çinli polisler ise bunun yerine demirle dövülerek öldürülen ve sürüklenen kadınların cesetlerini ailelerinin önüne attı. Artık bu bıçağın kemiğe direndiği andı. Zulüm karşısında ayağa kalkan halk sadece adalet istiyordu. Fakat Çin Hükümeti bölgeye acil asker sevk ederek silahsız Uygur Müslümanlarına karşı tarihte eşi benzeri görülmeyen katliam yaptı. Böylece bu hak arayışı kanlı bir şekilde bastırıldı.
Bugün Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı zulümler hala artarak devam etmektedir. Binlerce, milyonlarca Uygur Türkünü katleden Çin, hala yüz binlercesini de hapishanesinde işkence altında tutuyor. Yine milyonlarca Uygur Türkü toplama kamplarında zulmün her türlüsüne maruz bırakılıyor. Çin işkencesine dayanamayan birçok Uygur Türkü de hapishanede şehit oluyor.
“Müslüman’ın derdiyle dertlenmeyen, bizden değildir” diyen Rasullullah’ın (s.a.s) ümmeti olan bizler, Doğu Türkistan başta olarak İslam coğrafyasında yaşananlardan habersiz ve kayıtsızsak, Müslümanlığımızı sorgulamamız gerekmektedir. Bize gösterilmek istenen değil, bizim görmemiz gereken haberleri takip edelim.