Kült kelimesi dilimize Fransızca ibadet usulü, dini töre ve törenler demek olan culte kelimesinden geçmiştir. Kelimenin Latince kökü ise cultus işleme, ekip biçmeden gelmektedir. Cultus sözcüğü anlam olarak “tapınma” karşılığı kullanılmaktadır. Köken anlamı din ve tapınma olsa da sosyolojide tapınma derecesinde aşırı saygı ve tutku içinde olmayı ifade eder.
Modern toplumlarda Atalar kültünün bir uzantısı olarak Kişi kültü gelişmiştir. Tabi bunlar derinlemesine analiz edilmiş, üzerinde kitaplar, makaleler yazılmış konulardır. Ben burada çok kısa ve sathi olarak belirtmekteyim. Lider, kişi kültü ise; liderin mükemmel insan olarak görülmesi, hata yapmaz kabul edilmesi, başarılarının ulaşılmaz olmasıdır. Özellikle modern dönemde Stalin, Hitler ve Mussolini gibi liderler kişi kültünün en bariz örnekleri olarak kabul edilmişlerdir.
Türk toplumu hem tarihi göçebe geçmişi hem de bulunduğu ve vatan bellediği coğrafyanın zorlamasıyla her zaman için güçlü liderleri sevmiştir. Daha doğrusu bu şartlar güçlü liderliği/merkezi otoriteyi doğurmuştur. Batıda yaşanan aristokratlar zümresi, kilise gibi devlete rağmen otorite inşa eden küçüklü büyüklü otorite adacıkları oluşmamıştır. Bunun sosyolojik açıklamaları bu köşenin sınırlarını ziyadesiyle aşmaktadır.
Güçlü lider ve merkezi büyük otorite ile ilk bakışta bağdaşmayan demokratikleşme ve çok partili hayata geçişten sonra da bu talep devam ede gelmiştir. Bugün de Erdoğan güçlü bir liderdir. Türk toplumu kendisini sevmektedir. Bu durumdaki bir lidere yaftalanan özellikle Batılıların anladığı manada bir “diktatör”, “Tek adam” sıfatları doğru değildir. Ancak liderler doğaları gereği yalnız insanlardır. Liderleri lider yapan sezgilerinin kuvveti ve akil adamların riskli gördüğü olaylara karşı hislerine güvenerek karar almalarıdır. Bu kararlar isabet ederse kişi lider olur. Bu süreç devam ettikçe lider karar alırken akil adamlara danışmamaya başlar ve giderek yalnızlaşır. Ancak devlet idaresinin de kılı kırk yaran bir incelik istediğini, bu sebeple ortak akla önem verilmesi gerektiğini de akıldan çıkartmamak gerekir. Sezgileri kuvvetli lider ile en ince detayları ve riskleri dahi hesap eden akil adamlar arasında uygun bir denge kurulduğunda devletin ve toplumun çok kısa zamanda ilerleyeceği ve başarı kazanacağı muhakkaktır.
Türkiye’nin kişiye bağlı olmadan düzgün işleyen bir devlet mekanizmasını kurması gerekmektedir. Bugün Tayyip Erdoğan’a verilen desteğin bir sebebi de Tayyip Erdoğan harici bir siyasi denklemde birçok kesimin temel hakkı olan kazanımlarını kaybetme korkusudur. Türkiye günlük siyasi çekişmelerden uzak, milli ve manevi değerlerinin devlete hakim olduğu, devletinin milletine rağmen değil milleti için var olduğu, temel haklarının güvence altında olduğu bir devlet olduğunda, başka partiler, başka hükümetler işbaşına geldiğinde de ülkenin asgari devlet mekanizması doğru dürüst işleyecektir. Asgari devlet mekanizması derken, başta adliye ve eğitim teşkilatlarının siyasi iktidarlardan etkilenmeden işini iyi yapacak şekilde örgütlenmesi gerekmektedir. Burada siyasi iktidardan kastettiğimiz ise sadece seçimlerle işbaşına gelen siyasi partiler değil, daha önemlisi seçilmeden işbaşına gelen/gelmeye çalışan siyasi iktidarlardır. Bunun yanında devlet işlerinde en küçük hataya dahi mahal vermeyecek şekilde detayları inceleyen bir bürokrasi, siyaset, devlet adamları üstüne de güçlü bir liderin istikrar ve güven telkin etmesi halinde Türkiye 2023 hedeflerine ulaşma yolunda en önemli yol kat edecektir.