GİTMEM LAZIM

Sezai Keskin

‘’Yeryüzünü dolaşın ve Allah’ın nasıl harikulade yarattığını görün.’’ (ANKEBUT/20)
*
19 Ocak 2000, Konya…

Gri bir sabah… Hayatın henüz evinden çıkmadığı an; otobüsün sağ camından sokak lambaları altından geçen ıslanmış iri kedileri seyre dalarken anonsla birlikte son durağa yaklaştığımızı anlıyorum. Tüm yüküm ufak bir el çantası ve mavi bir şemsiye. Belli ki niyetim barınmak için değil, bir müddet kalıp tekrar geldiğim yere Amerika’ya geri dönmekti. Mevlana olsa gerek ya da Şems hangisi bilemedim. Tuttu beni, bırakmadı. Gidemedim, kaldım… Şimdi geriye dönüp baktığımda 14 sene olmuş, 14 saniye kadar kısa şimdi. Başkent bir şehirdeyim, mazisiyle iftihar ettiğimiz, bugünüyle hemhal olduğumuz, yaşamaktan hizmet etmekten onur duyduğum.  Takatim oranında emek sarf etmeye çalıştım,  ekonomisinin kalkınması yönünde hizmet etmeye çalıştığım kutlu şehir... Birkaç ay evvel hayatımın yarısını kaybetmiştim. Doğrusunu isterseniz, her şey bir rüya şimdi.  O geri dönecek diye hep hayal kurduk. Işığı tükenen gözlerimiz yol gözleyemeyecek hale geldi. Artık biliyoruz ki O dönmeyecek. Yanımıza sakladığımız umut kırıntılarıyla yaşamaya devam edeceğiz. Ben bu şehre aşığım, içindekilerle birlikte.. Güzel hatıralarım oldu burada. Kalbimi bu kadim şehirde bırakarak gidiyorum. Şimdi tek başıma geldiğim Konya’dan oğlumun elinden tutarak ayrılıyorum. Sanıyorum bizim için Konya’da mühlet doldu. Kalem yazdı mürekkep kurudu, kalem ne yazdı ise odur. Yol uzun, imtihan zor. Kalp kuşu kalmaktan yana, ayak gitmekten. Ama gitmem lazım, kaderimiz böyle imiş. Allah’ın dediği olur. Her şeyin başı ve sonu Allah’tır. Her yağmur damlası bir yeşil içindir. Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük. Kaleminden aşk akan, mürekkebinde gül kokan bu muazzes gazetede yazarlık yapmama vesile olan Hamdi Bağcı kardeşime, tertemiz pırıl pırıl kalbini ve bu köşeyi açan Genel Kaptanımız Lokman Koyuncuoğlu kardeşime can-ı gönülden şükranlarımı sunarım. A'mâl-i Hasene dostlarımdan Allah (cc) razı olsun. Eğer bir gün Konya’da tekrar yazarsam, sadece Yeni Haber’de yazacağımı müjdelerim. Burası benim ailem gibi, kendimi hep buranın bir parçası hissettim. Herkese hakkımı helal ediyorum. Siz de haklarınızı helal edin efendim…

Konya. Belde-i Muhayyara; Aşıklar kıblesi nazlı şehir…14 sene ekmeğini yedik, suyunu içtik. Hakkını helal et. Yaşadıkça kalbim hep sende kalacak. Bana hep bir sevgili, bir öğretmen, bir kadim dost oldun. Bir gün belki başka yönlerden gelip tekrar buluşacağız onun için sana veda etmiyorum. Sende kimi zaman gönle huzur veren sevinçleri, kimi zaman kalbi yakan hüzünleri yaşadık. Seninle güzel hatıralarımız oldu. Kah beraber güldük, kah beraber ağladık. Hoşça kal Konya! Allah’ın nuru seni kuşatsın ey Konya!. Cebrail’in (a.s.) geniş kanatları seni kaplasın ki sana bela ve musibet isabet etmesin. Evliyâ-yı Agâh ve Arifân-ı Billâh, Ey Mevlana!, Ne demeli ki sana? Bir ekmeği ortadan böler gibi böldün beni de, hayatı da. Artık senden önce ve sende sonra var bende. Hakkını helal et.

Sırr-ı Cenâb-ı Ey Şems-i Tebrizi!  Ben seni nasıl incitebilirim? Ayağına bir öpücük kondurayım desem, kirpiklerimin dikeni ayağına batar da rahatsız eder diye korkarım… Sen de hakkını helal et ve Beni unutma!. Aşıklar Gülistan’ın Biricik Gülü Ey Sadreddin-i Konevi!, Huzur Pınarı Ey Ateşbaz-ı Veli! Hoşça kalın. Hoşça kalın Konya’nın güzel insanları, Allah’a ısmarladık…