Koalisyon görüşmeleri kapsamında birinci tur müzakerelerde öne çıkan Ak Parti – CHP hükümeti ihtimali bayram ziyaretlerinin bir numaralı gündem maddesiydi. Herkes kurulması muhtemel hükümet senaryoları konusuna odaklaşmış durumda zaten: Ne olacak bu hükümet işi?
CHP ile ilgili toplumsal algı genel manada olumsuz. Tek Parti dönemi uygulamaları ve takip eden dönemde halk iradesi hilafına eylem ve söylemleri eleştiriliyor. 70’li yıllarda toplumsal değerlere saygı temelli politikaları öncelediği düşünülen ‘Karaoğlan’ dönemini saymazsak halkın oylarıyla tek başına iktidar geldiği vaki değil.
Parti adı zikredildiği durumlarda belli yaşın üzerindeki insanlar birden ciddileşiyor, bakışları donuklaşıyor, yüzleri geriliyor hoşnutsuzluklarını jest ve mimikleriyle ortaya koyuyorlar. Akıllara gelen karneyle dağıtılan ekmekler, vergi ödeyemediği için zorla çalıştırılan insanlar veya Varlık vergisi ile belleri bükülen gayrimüslim tebaa yürekleri burkuyor.
Son deneyimleri olan Ecevit hükümeti ve 1991’de kurulan DYP – SHP koalisyonu gibi uygulamalarla ortaya konulan düşük performans ve 28 Şubat dönemi hak ihlallerini savunan CHP halk nazarında sicili bozuk bir parti konumunda.
Vesayetçi görüntüsünden kurtulması için gündeme gelen türlü fırsatları iyi değerlendiremeyen parti genel anlamda milliyetçi muhafazakâr seçmeni rahatsız ediyor.
Henüz dimağlarda taze olan ve bugün bir ruha sahip olduğunu söyleyebileceğimiz Gezi Parkı olayları toplumun geniş kesimlerini korkutuyor. Ne olduğunu, niçin ortaya çıktığını ve nereye doğru evrildiğini anlayamadığı bu garip ittifaktan çekiniyor.
O gün birkaç ağaç bahane edilerek çıkarılan ayaklanma ve devlete ve otoritesine karşı kalkışmanın arka planı, görünmeyen yüzü toplumu geriyor.
Gezi Parkı olayları bahane edilerek gündeme getirilen taleplerle 6 ay sonrasında topluma karşı kurulan komplonun ikinci basamağı olan 25 Aralık sürecinde hedef tahtasına oturtulan müteşebbislerin uyuşması toplumun dikkatinden kaçmıyor.
Gezi ruhunun karşı çıktığı Havaalanı, 3. Köprü ve büyük bayındırlık projeleri ve uygulayıcıları aleyhine başlatılan 25 Aralık soruşturmaları aradaki ilintiyi açıkça ortaya koyuyor.
Koalisyon görüşmeleri benim gibi siyasi ve sosyal olayları değerlendiren gözlemciler şu sorunun cevabını arıyor: Gezi Parkı savunucuları olduklarında şek ve şüphe bulunmayan CHP iktidara gelirse acaba Gezi Ruhu iktidara taşınmış olacak mı? Gezicilerin savunduğu şeyler CHP tarafından hangi ölçüde uygulamaya konulmak istenecek?
Meseleyi takip etmek ve kanaatlerimizi açıkça ortaya koymakla birlikte bu soruları aklıma düşüren bayram ziyaretime gelen devlet tecrübesine sahip üst düzey bir bürokrat ağabeyim oldu.
Hakikaten de doğru: Ne olacak bu Gezi Ruhu bağlantısı? Arkasındaki güçler karanlık olduğu için ve yöntemlerini tasvip etmediğimiz için eleştirdiğimiz Gezi Ruhu Ak Parti eliyle hükümete getirilirse 4+4+4 sistemi nasıl etkilenecek? Memur ve öğrencilerin elde ettikleri demokratik haklar zafiyete uğratılacak mı?
Olumlu cevap veremeyeceğim bu soruları artırmak istemiyorum. Sonuç vahim. Şahsi kanaatim huylu, huyundan vazgeçmez. CHP düne kadar hararetle karşı çıkıp, tavırlarını net bir biçimde ortaya koydukları politikalardan kısa dönemde sapmaz.
Bu politikalarını çok yücelttiler. Koalisyon da olsa iktidar gelirler. Altına düşemeyeceğini düşündükleri % 25’i aldılar. Bundan sonrası ‘diyet yok, bundan sonraki ömrünü dilediğince yaşa’ önerisine geldi.
Ak Parti tabanındaki kaygı bütün bu nedenlerden kaynaklanıyor. Parti tabanı bunu istemiyor. MHP ile koalisyon da olmayacaksa ‘tek yol seçim’ olarak görünüyor. Seçmenden korkan, kaybeder. ‘MHP ve HDP ile koalisyon olmayacaksa veya olmaması gerekiyorsa CHP ile de olmasın’ diyenler güçlü bir şekilde fikirlerini ortaya koyuyorlar.
CHP ile hükümet, Milli Şef İnönü’nün deyimiyle ‘Ayı ile aynı yatakta uyumak gibi’.
Gezi Ruhu tarafından esir alınan CHP ortağını sıkıntıya sokar…