*Ekonomi güzel olunca konuşulmayan, birazcık bozulmaya başladı mı çokça konuşulan gini katsayısıdır. Gini endeksi veya gini oranı, bir ulus ya da bir sosyal grup içindeki gelir eşitsizliği veya servet eşitsizliğini temsil etmeyi amaçlayan bir istatistiksel dağılım ölçüsüdür. Gini katsayısı istatistikçi ve sosyolog Corrado Gini tarafından geliştirilmiştir. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir sayıdır, mükemmel eşitlik yani herkes aynı gelirde ve nerede 0 karşılık, mükemmel eşitsizliğe değeri 1 karşılık. Gini endeksi 1 yerine maksimum 100 referansıyla ifade edilen gini katsayısıdır ve gini katsayısının 100 ile çarpımına eşittir. Gini katsayısı öncelikle gelir eşitsizliğini ölçmek için kullanılsa da, servet eşitsizliğini ölçmek için de kullanılabilir.
** Gelir eşitsizliği Türkiye ve dünya için her geçen gün daha kritik bir sorun haline geliyor. Dünya uzun vadede büyüme eğilimini sürdürse dahi bu büyümenin etkisi, geniş kesimlere refah artışı olarak etki etmiyor. Maalesef Türkiye de bu durumdan nasibin alan ülkelerden bir tanesi. En yüksek hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip %20’lik dilim toplam gelirin neredeyse yarısına sahipken en düşük %20’lik dilime geldiğimizde bu oran %6,1 seviyesine kadar düşüyor. Bu toplumda refah seviyesi en yüksek dilimle en düşük sınıf arasında yaklaşık 8 katlık bir fark oluştuğu ifade edilebilir. Türkiye’de yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir geliri % 28,3 artarak 2022 yılı anket sonuçlarına göre 98.416 TL oldu. Türkiye’de yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri bir önceki yıla göre %30,1 artarak 37.400 TL’den 48.642 TL’ye yükseldi. Bu artışın enflasyon oranının hayli altında kalması, toplumun büyük çoğunluğunun gözle görülür bir refah kaybı yaşadığını kanıtlar nitelikte. Yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirlerinde en yüksek gelir, geçen yıla göre 13.257 TL artarak 62.554 TL ile tek kişilik hane halklarının oldu. En düşük yıllık ortalama eşdeğer kullanılabilir hane halkı fert gelirine sahip hane halkı tipi ise 36.210 TL ile en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hane halkları oldu. Toplam gelir içerisinde en yüksek payı, %46,2 ile bir önceki yıla göre 0,9 puan azalan maaş ve ücret geliri aldı. İkinci sırayı %21,0 ile önceki yıla göre 3,5 puan artan müteşebbis geliri alırken üçüncü sırayı %20,2 ile önceki yıla göre 3,7 puanlık azalış gösteren sosyal transfer geliri oluşturdu. Tarım gelirinin müteşebbis geliri içindeki payı %19,8 olurken, emekli ve dul-yetim aylıklarının sosyal transferler içindeki payı ise %89,8 olarak gerçekleşti. Yıllık ortalama esas iş gelirleri sırasıyla yükseköğretim mezunlarında 87.451 TL, lise ve dengi okul mezunlarında 62.835 TL, lise altı eğitimlilerde 46.916 TL, bir okul bitirmeyenlerde 34.755 TL ve okur-yazar olmayan fertlerde 25.406 TL olarak hesaplandı. Geçen yıla göre yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış %34,1 ile bir okul bitirmeyen, en düşük artış ise %28,1 ile okur-yazar olmayan fertlerde oldu. Esas iş gelirleri sektörel ayrımda incelendiğinde; en yüksek yıllık ortalama gelirin 66.072 TL ile hizmet sektöründe, en düşük yıllık ortalama gelirin ise 46.106 TL ile tarım sektöründe olduğu görüldü. Bir önceki yıla göre; yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış %41,3 ile tarım sektöründe gözlenirken, bunu %35,5 ile inşaat sektörü izledi. Diğer taraftan sanayi sektöründe %32,1, hizmet sektöründe ise %29,1 artış gözlendi. Yıllık ortalama esas iş gelirleri sırasıyla işverenlerde 220 bin 482 TL, kendi hesabına çalışanlarda 58 bin 697 TL, ücretli maaşlılarda 56 bin 899 TL ve yevmiyelilerde 25 bin 632 TL olarak hesaplandı. Geçen yıla göre en yüksek artış %61,8 ile işverenlerde, en düşük artış ise %21,5 ile ücretli maaşlılarda oldu. Son yapılan araştırma sonuçlarına göre P80/P20 oranı Türkiye’de 7,9 iken, bu değerin en düşük olduğu İBBS 2. Düzey bölgeleri 4,5 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) ve TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) olurken bu bölgeleri 4,9 ile TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgesi izledi. P80/P20 oranının en yüksek olduğu İBBS 2. Düzey bölgeleri ise 8,1 ile TR10 (İstanbul), 7,9 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) ve 7,4 ile TR52 (Konya, Karaman) oldu.
***** Sonuç olarak; Eğitimsizliğin cezasını eğitim görenler çekmektedir. Belirli bir seviye zeka ve oryantasyon herkese lazım. Gelir dağılımındaki eşitsizliğe etki eden eğitimdir. Eşitsizliği gidermek için de çeşitli eğitim politikaları belirlenmelidir. Doğuştan gelen yeteneklerini eğitim sistemi aracılığı ile geliştirerek iş yaşamında kullanması elde edeceği geliri ve dolayısıyla gelirden alacağı payı belirlemektedir. Beşeri sermaye, ülkeler için oldukça önemlidir. Beşeri sermaye ülkelerin ekonomik büyümelerine etki edeceği gibi diğer ülkelerle de rekabetini güçlendirecektir. Beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişki vardır. O halde ülkeler beşeri sermayelerini geliştirmek için eğitim politikalarına ağırlık vermeli ve bunları geliştirmelidir. Doğal olarak eğitim seviyesi yükselen kişilerin gelir seviyesinde de artış beklenmektedir. Bu durum eğitimin yaygınlaştırılması ile gelir seviyesi artarken aynı zamanda gelir durumundaki eşitsizliklerin de düzeleceği anlamına gelmektedir. Elde edilen verilere göre hesaplanan Gini katsayısı beşer yıllık periyotlar ile düşmektedir. Tüm ülkeye ait bilgiler elde edilemediği için örneklem üzerinden elde edilen bu bilgiler ülke geneli hakkındaki genel durumu anlama imkânı vermektedir. Gini katsayısı üzerindeki yorum ülkedeki en yüksek gelirli kişiler ile en düşük gelirli kişilik arasındaki oranın giderek düştüğü ile de görülebilmektedir. Her ne kadar gelirler arasındaki oranın ve Gini katsayısının düştüğü gözlenmiş olsa da gelir dağılım eşitsizliği ve gelirler arasındaki oran halen çok yüksek düzeydedir. Lisans ve yüksek lisans düzeyindeki eşitsizliğin diğer gruplara göre daha yüksek olmasının nedeni ise bitirilen eğitim seviyesi sonrası başvurulan özel veya kamu kurumları tarafından istenilen bilgi ve beceri ile eğitim sonucu elde edilen bilgi ve becerilerin farklı olması nedeniyle olabilir. Aynı şekilde bu durum kamu ile özel sektör arasındaki ücret farklılıklarından da kaynaklanabilir. Genel açıdan bakıldığında ülke genelinde eğitim seviyesinin yükseltilmesinin ve eğitim seviyesinin yükselmesi ile elde edilen bilgi ve becerinin ekonomik büyümeye katkı sağlamasının önemi bilinmektedir. Eğitim seviyesinin yükselmesi o ülkenin gelir dağılımı üzerinde olumlu etki yaratacağı gözlenmektedir. Eğitim seviyesinin yükseltilmesinin yanında bireylere verilecek ve bireylerin bilgi, beceri ve deneyimlerini geliştirecek çeşitli eğitim veya sertifika programlarının gelir dağılımındaki eşitsizliğe olumlu katkı sağlayacağından uygulanması önerilmektedir.