Sosyal birlikteliklerde, siyasi tartışmalarda, hatta arkadaş toplantılarında gündeme gelen ancak yeterince ve sağlıklı biçimde değerlendirilemeyen gençler ve gençlik konusu aslında gündemimizin en başında olması gereken bir alan.
Konuyu herkes farklı biçimde ele alıyor. Kimileri ‘ne olacak bu gençliğin hali’ diye cümleye başlayıp, dünya kadar olumsuzluğu sıralıyor. Kimileriyse gençliği özel yaklaşım gerektirmeyen bir alan olarak değerlendiriyor.
Sorumlu insanlar olarak, gençlerle bireysel muhatap oluşlarımızda olumsuz bir kanaate sahip olmasak da genel değerlendirmelerimizde o kadar rahat kalamıyoruz.
Açık olan şu ki; mesele sağlıklı bir bakış açısıyla ele alınmıyor. Bilimsel ve tarafsız veri ile hareket edilmiyor.
Sadece şahsi gözlemlerden yola çıkılarak değerlendirme yapılıyor.
Olayın sosyal ve kültürel boyutunun çok önemli olduğu unutuluyor. Siyasetçiler oy kaygısıyla yaklaşsalar da sivil toplum mevzuyu bütüncül bir perspektifte değerlendirmek zorunda.
Bu kapsamda geçtiğimiz Cumartesi günü olayın kahramanı gençler başta olmak üzere farklı paydaşları bir araya getirdiğimiz bir çalıştay icra ettik.
Konya Büyükşehir Belediyesi ve Selçuk Üniversitesinin sağladığı destekle, Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından icra edilen çalışmada meselenin farklı boyutları ele alındı.
Gençlik kategorisinde sadece örgün eğitim kurumlarında bulunanlar değil, mesleki ve teknik eğitim alanında pratik olarak çalışma yürüten gençlerimiz de iştirak ettiler. Sanayide durumun ne olduğunu böylece görme imkânı elde ettik.
Siyasi açıdan gençleri sadece oy deposu olarak görmek ne kadar tehlikeli ve yanlışsa, depolitize olmalarını istemek de aynı derecede yanlış.
Siyaset olaya maalesef çoğu zaman oy kaygısıyla yaklaşıyor. Evet, konunun oy boyutu mevcut. Ama sadece bununla sınırlı değil.
Çalıştayda ihtiyaç ve sorunları dört başlıkta ele aldık: İletişim, kaygı, sanal boyut ve manevi talepler. Bu başlıkları yaptığımız geniş tabanlı bir anketle belirledik.
Katılımcılarımızın verdiği destek son derece önemli idi.
Önümüzdeki günlerde çalıştay bulguları ortaya çıkacak, somut plan, program ve projelere dönüşecek. Gençlik adına konuşanlara ışık tutacak veri paylaşılacak.
Böylece alanda çalışan STK’lar başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar bir rehbere kavuşmuş olacaklar.
Farklı kurumların birlikte çalışma kültürünü geliştirebilme potansiyeli de gelişiyor. Herkesin farklı bir yönüne odaklandığı gençlik konusunun ele alınışı ve sorunlarının çözüme kavuşturulması da aynı mantıkla olmalıdır.
Bir kamu politikası olarak gençliği çalışma konusu yapan bu türden programların yaygınlaşması en büyük dileğimizdir.
Türkiye’de özellikle 1960 sonrası dönemde başlayan planlı kalkınma döneminde kendisine yer bulan ancak, somutlaştırılamayan ihtiyaç ve sorunları müşahhas hale getirecek çok sayıda çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Gün boyunca ele alınan başlıkların her biri hakkında ciltlerce kitap yazılabilir. Ancak mesele sadece kitap yazmak değil, problem çözmektir. Hamasi nutuklarla, boş vaatlerle kaybedecek vakit bulunmamaktadır.
Evet, konu sivil toplumu birinci derecede ilgilendiriyor. Ancak sorun aslında, çözüm ortağı olma sorumluluğunu da tüm kişi ve kuruluşlara yüklüyor.
Gençliğe sahip çıkan, geleceğine sahip çıkmış olur. Bigâne kalan da ancak sorunları ve gençliğin ‘yozlaşmasını’ konuşmak durumunda kalır.
Mühim olan ‘atların’ arabanın önüne mi, arkasına mı koşulacağıdır.
Bizler doğru yerde konumlanmalarını istediğimiz için meseleye müdahil olduk.
Önümüzdeki dönemlerde gençlik konusunda pek çok yeni çalışmaya imza atacağız.