Gençlik, bireysel olarak baktığımızda insan yaşamının en önemli zaman dilimini ifade eder. Toplumsal olarak da milletlerin ve devletlerin en önemli toplum tabakasına karşılık gelen bir süreçtir. Kültürün aktarılmaya başlandığı, bir milletin geçmişinden getirdiği önemli örf ve geleneklerin insanlara benimsetildiği en önemli dönemdir. Milli ve manevi değerler ışığında kişilerin kimliğinin, karakterlerinin ve kişiliklerinin oturması yine bu döneme rastlamaktadır. Arkadaşlık olgusunun geliştiği, insanların belki de uzun yıllar hayatlarını ve fikirlerini paylaşacağı, insanlarla dostlukların kurulduğu bir dönemdir gençlik. Bu sebeple gerek bireysel gerekse de toplumsal ilerlemenin temelini gençlik dönemi ve gençler oluşturmaktadır.
Ülkemizde 2021 yılı sonu itibarıyla genç nüfus yaklaşık 13 milyonu bulmaktadır. Çok zengin bir genç nüfus potansiyeline sahibiz. Bu potansiyel zenginliğimizin farkına varıp bu minvalde çalışmalar yapıp asrın idrakine uygun çözümlemeleri geciktirmeden geliştirmeliyiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurduğu gibi: Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilmek gerekir. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin.(Keşfü’l-Hafa,1,48(H.4369)).
İlk, orta ve lise eğitimi veren okullarımızın eğitime başlamasının arından önümüzdeki hafta da üniversitelerimiz eğitim öğretim yılına başlamaya hazırlanıyor. Milyonlarca gencimiz farklı şehirlerde yeni bir çevreyle tanışıp kültür alışverişinde bulunacaklar. Gerek sosyal hayatta gerekse de eğitim hayatlarında öğrendikleri bilgiler kendileri adına, gelecekleri adına büyük bir değişim meydana getirecek.
Bugün ülkemizde gençliğin çeşitli ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve dinsel sorunlarının olduğu gerçeğini inkâr edemeyiz. Maalesef değişen, gelişen şartlar ve teknoloji ile iletişim araçları dünyayı büyük bir köy haline getirdi. İletişim ağının her geçen gün etkisini artırması kültürel kirlenmişliğin önünü açmakta ve pek çok problemi beraberinde getirmektedir. Özellikle manevi değerlerin azalması, ahlaki çöküntü, uyuşturucu, fanatizm ve kötü alışkanlıkların kazanılması bu can sıkıntılı durumu ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu olumsuzlukların üstesinden gelebilecek ve gençliğimizin önünü açabilecek köklü bir medeniyete ve kültürel birikime sahibiz.
Dünyadaki birçok devletin ulus devlet olma özelliklerini muhafaza etmeye çalıştıkları bir dönemde küreselleşen ve dijitalleşen dünyada gençliğin korunması hayati bir önem içeriyor. Dünyada önümüzdeki yüzyılın temellerinin atıldığı, şekillendiği, adeta tasarımının yapıldığı bir değişim yaşanıyor. Türkiye olarak bu sürecin öznesi olmak, kendi coğrafyamızda kendi geleceğimiz için yeni yaklaşımlar geliştirmeliyiz. Kendi hedeflerimiz doğrultusunda dünyadaki hadiselerin gidişatını yönlendirebilecek bir genç nesil yetiştirme mecburiyetindeyiz. İki bin yıllık köklü tarihimizi doğru bir şekilde gergef gibi işlerken, aynı amaç aynı ruh aynı idealler etrafında toplanan geçmişinden aldığı ilhamla geleceği inşa eden geçmişiyle gurur duyan bir gençliğin oluşumunda üzerimize düşeni yapmak durumundayız. Gerek devlet kurumlarımızla gerekse de sivil toplum kuruluşlarımızla değişen dünya düzeninde bunu başarmalıyız ve buna mecburuz. Selam ve dua ile…