Genç gazetecinin yeni kaymakamla imtihanı

Büşra Aksakbağı Ay

Gazetecilik zor meslek.

Bir nevi kamu görevi yapıyoruz. Özellikle de iyiyi, güzeli daha çok ön plana çıkarmak istiyoruz. Bu amaçla bir haber yapmaya karar verdim.

28 Şubat’ta yaşananlardan sonra artık Türkiye’de başörtülü birisi pilotluk intibak eğitimine alınabiliyor, başörtülü birisi Kaymakam olabiliyor. Bende bunun sevinci ile artık Türkiye’nin normalleştiğini, bazı görevlere gelmek için başörtünün engel olamayacağını anlatmak istedim.

Pilotluk eğitimine alınan Selçuk Üniversitesi öğrencisi Merve Gürbüz eğitimde olduğu için abisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Gayet kibar bir şekilde eğitimden sonra görüşülebileceğine karar verdik ve kapattık.

İki gün önce bir haber yapmak üzere Hadim Kaymakamı Neslihan Kısa’yı aradım. Hadim Kaymakamı göreve atanan ilk başörtülü Kaymakam olarak bizim için önemliydi. Bu konu ve kaymakamlığın çalışmaları ile ilgili görüşüp hem de kaymakam hanım ile tanışmak istedim.

Genel Yayın Yönetmenimiz konuya hassas yaklaşarak bayan muhabir olarak benim görüşmemi istedi. Kaymakam Hanımı aradım..

Müsait olup olmadığına dair desturu aldıktan sonra gazeteci olduğumu belirttiğim an karşımda çok farklı bir insan gördüm. Çok yüksek bir ses ile “Numaramı nereden buldunuz” “Benim reklama ihtiyacım yok” “Artık rahatsız edici bir boyuta ulaştı” gibi anlamsız sert bir tavır gördüm.

Peki, gerek var mıydı bu kadar büyük tepki vermeye?

“Benim reklama ihtiyacım yok”

Basın olarak sizin reklamınızı yapmaya ihtiyacımız yok. Pozitif bir haber için örnek bir rol model olmanızı istemiştik. Konya’da belki 20 binin üstünde kız İmam Hatip Okulu öğrenicisi var Hadim’de bile 500-600 kadar vardır sanırım. Bu gençler kendilerine güzel örnek olarak en yakınlarındaki bir Kaymakam Hanım’ı görseler, daha bir motive olup daha heyecan içinde derslerine çalışıp, geleceğe güvenle bakmazlar mı? Bu ülkede her kapı artık bana açık demezler mi?

“Artık rahatsız edici bir boyuta ulaştı”

Kaymakam hanım tarafımızca bir kere arandı. Konuşma süresi 1 dakika 24 saniye. Konuşma içeriğinde ne ısrar var ne taciz.. Gazeteci kimliğimi tanıtmamdan itibaren Kaymakam Hanım tarafından bombardımana tutuldum. Kendimi suçlu mu hissetmeliyim?

Neyse ki Cumhurbaşkanımız var. Kaymakamlarla yaptığı toplantılarda hep hatırlatıyor; “Milletimle iç içe olun. Aradıklarında cevap verin, millete tepeden bakmayın “ diye. Bunu ben hatırlıyorum ama Kaymakam Hanım Cumhurbaşkanımızın tembihini unutmuş görünüyor.

“Numaramı nereden buldunuz”

Sanırım Kaymakam Hanım telefonuna kendi istedikleri dışında kimse ulaşmasın istiyor.. Bu yüzden numarasından aramamız onu hayli kızdırdı. Ya da evinde oturan sade bir vatandaştı biz gazeteci olarak arayıp kendisini rahatsız ettik.

Kaldı ki Bakanların, Başbakanların telefonlarını herkese TV’den ilan ettikleri bir ülkedeyiz.

Siz Kaymakamsınız. Ben Gazeteciyim. Ben bir kaymakama ulaşamayacaksam nerede kaldı benim gazeteciliğim?

Ya da soruyu şöyle düzelteyim. Bir kaymakam gazeteci aradı diye bu kadar tepki verebiliyorsa, vatandaş aradığında nasıl bir tepki verir? Hayal dahi edemiyorum.

Olay bununla kalmadı. Kaymakam Hanım, bir polis memuruna gazetemizi arattı. Genel Yayın Yönetmenimize numarasını nereden bulduğuna dair hesap sordurmak istemiş. Gerçekten böyle oldu. Milletvekillerine, bakanlara, hatta Başbakana ulaşabiliyoruz ama Kaymakamın numarasını nasıl bulduğumuzun hesabını veriyoruz!

Bir kaymakamı, bir gazetecinin araması üstelik ısrar ya da taciz olmamasına rağmen neden bu kadar rahatsız eder? Biz anlam veremedik.

Unuttuysanız tekrar hatırlatalım; Artık burası Yeni Türkiye, lütfen eski Türkiye alışkanlıklarını terk ediniz.