Türkiye’nin sinir uçlarında gezinmeye devam ediyorlar. Ülkemiz, tam yangın felaketini kontrol altına aldık derken bu kez sel ile mücadele ediyoruz, onlarca vatandaşımızı kaybettik. Salgınla imtihanımızda aynı şekilde devam ediyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar üzerinden yeni bir operasyona başladılar. Altındağ’da yaşananlar ilk değildi, son da olmayacak. Uyanık olalım, gaza gelmeyelim dememin bir faydası yok ama şu aşamada elimizden gelen bu…
Gündemimiz freni boşalmış bir kamyonun hızıyla değişiyor. Felaketlerin, tahriklerin, sosyal medya üzerinden döndürülen yalan ve iftiraların biri bitmeden diğeri başlıyor. Oyun yıllardır bildiğimiz oyun, oyun kurucuları da tanıyoruz. Lakin bazıları ya gerçekten saf ya da salağa yatmayı çok iyi biliyorlar. Akılları sıra hükümeti devirmeye çalışıyorlar ama verdikleri zararın ülkeye, milletimize olduğunu bilmiyorlar veya işlerine gelmiyor. Doğal afetlere yapabilecek çok fazla bir şeyimiz yok. Önlem alarak, binalarımızı dere yataklarına yapmayarak vb. tabiatın suyuna gidip bir çözüm bulabiliriz. Diğer türlü yapılan ihanetler konusunda yüksek sesle tepkinin yanı sıra gereken yasal önlemlerde alınmalı.
Suriyeliler üzerinden bilmem kaçıncı oyun tezgâhlanıyor. Hayatını kaybeden vatandaşlarımız var. Suçlu, suçsuz denilmeden, Suriyelilerin evlerine, iş yerlerine saldırılar düzenlendi. Suriyelileri ülkemizde istemiyoruz demek başka şey, onlara saldırmak bir başka. Muhalefet biz iktidara gelirsek Suriyelileri göndereceğiz diyor. Şu ara bu mevzudan bahsetmedikleri gün yok. Bir anda nedense sokaklarımız karışmaya başlıyor. Bütün bunları tesadüf veya birkaç delikanlının gaza gelmesi olarak değerlendirmemiz bekleniyor(!) Muhalefet cephesi sanki yangına benzin döken kendileri değilmiş gibi itidal çağrısında da bulunabiliyor.
Suriyeliler konusunda tavrım net. Bir şekilde günü geldiğinde ülkelerine geri dönmeliler. Vatandaşlık umuduna veya şu anki statüleriyle uzun süre daha yaşayacakları beklentisi içine girmeleri önlenmeli. İlk sığınmacılar geleli neredeyse 10 yıl oldu. Giderek artan, ülkemizde de çoğalan bir nüfustan bahsediyoruz. Derdimiz bitmiyor. Salgın nedeniyle Suriye meselesi, oradaki mevcut durum unutuldu. Bir yandan Esad güçleri muhaliflerin elindeki son yerleri de almaya çalışıyor. Amerika, Rusya falan Suriye’yi unuttu. Sanki mevzu son haliyle buzluğa kaldırıldı. Suriyelilere artık alışmamız, hatta onlara vatandaşlık vermemiz gerektiğini söyleyen romantikler ise başka bir âlem. Ülkemizdeki Suriyelilerin sayısının şu anki haliyle arttığı zaman bir 50 yıl sonra nüfusumuz içindeki oranlarının nereye varacağını falan hiç hesaplamıyorlar galiba. 50 yıl bir insan ömrü için çok uzun görünebilir ama devletler için göz açıp kapayana kadar geçer…
Bir de yurt dışındaki gurbetçilerimizle Suriyelileri kıyaslayan akılsızlar var. Aslında onlarda aradaki farkı çok iyi biliyorlar da işlerine gelmiyor. Gurbetçileri zamanında iş gücü olsun diye çağıran Avrupa. Büyük bir kısmının da vatandaşlığı var. Yani sığınmacı, mülteci statüsünde değiller. Ülkemizdeki Suriyelilerinde hangi koşulda geldiği belli. Diğer taraftan Suriyeliler ucuz iş gücü oldu. Bugün gitseler sanayide çalışacak adam kalmaz diyenler var. Ülkemizde herkesin yeri doldurulur. Suriyeliler gidince kendi gençlerimiz gayet güzel çalışırlar. Olan sanayiciye olur. Asgari ücretin altında günde 12 saatten fazla sığınmacı çalıştırıp daha fazla kâr elde edemezler o kadar. Onu da açgözlü sanayiciler düşünsünler. Devletin politikası birkaç sektörün rahatına göre değil, ülkenin genelinin refahına göre belirlenir…
Suriyeliler meselesini romantik bir açıdan değil, ülkemizin gerçekleri ve geleceği açısından çözmeliyiz. 2023 seçimlerinin ana gündem maddelerinden birisi de bu olacak. Suriye’de barışın sağlandığı alanlara daha fazla insan gönderilmeli. Amerika, Rusya üzerinden Suriye ile temas kurup kalıcı bir çözüm üzerinde kararlı adımlar atılmalı. Az buz değil 10 sene oldu. Emin olun bir 10 yıl daha bu şekilde gidemeyiz.
Bazı şeylerin kötüye gittiğini görüyoruz lakin izleyici olarak kalmamalıyız. Özellikle hükümetimiz ülkemizin geleceği açısından kararlı adımlar atıp gelmek üzere olan kötülüğü engellemeli. Daha büyük meselelerimiz var. Salgında yeni bir kapanma olmalı mı vb. enerjimizi sömüren şeyleri bir kenara bırakıp ülkemizin geleceği için büyük resme odaklanmalıyız.