Gelin biraz hasbihal edelim.
Bu aralar oldukça fazla bir şekilde dikkatimi çeken bir konu var. Çocuk eğitimi… Gerek
konuşmalarımda gerekse bilgi paylaşımlarımda eleştiri aldığım bir konudur çocuk eğitimi. Bu hususta
“Çocuğun olsun seni de görelim, oradan öyle konuşması kolay, bu iş dersini okumakla olmuyor”
vs.gibi söylenmeler de söz konusu.
Bu söylenmelere sonuna kadar katılıyorum.
Peki bizim derdimiz ne?
Derdimiz, çocuk eğitiminin önce teorik ilmini ve bilgisini öğrenmek ve daha sonra binasını
uygulamaya dökerek inşa etmektir. Öncelikle kimse bu durum karşısında gücenip alınmasın. Millet
olarak âdeta okuma yönünden tembeliz. Yaparak yaşayarak öğrenme hayranıyız. Deneyimlerimiz,
bilhassa anneden gördüklerimiz cevher niteliği taşır. Amenna ama bazı kalıp yargılarımız var ve bu işin
bilimi hariç her şeye kulak kapatmışız. “Ama şu şöyle dedi, bu böyle yapmış, çok da işe yarıyormuş”.
Hadi bırakalım birbirimizi. Bilgi çağındayız ve elimizin altında yüzlerce kitap var. İstesek alır, hepsini
okur, ne nedir ne değildir öğreniriz. Tabii ki de her şeyi okumak mı kastettiğim? Tabii ki hayır! Sorun
şu ki çocuklarımıza maddi ve manevi her şeyin en iyisini sunmaya çalışıyoruz. Bir çorabın bile marka
olmasına dikkat ediyoruz.
Ama gel gör ki bu en kıymetlilerimizden geleceğe yönelik en iyi şekilde karşılık almak için çocuk
eğitimine yeterince önem vermiyoruz. Ne yaman çelişki… Onlara şimdilik böyle oluversin, şöyle
yapalımlarla doğruyu erteleyerek aslında ilmek ilmek yanlış bir birey oluşturuyor ve sonrasın da
karşısına çıkıp ortaya çıkardığımız eserle çatışıyoruz.
Bir hoca arkadaşımdan konuşurken bu konuda çok güzel bir örnek duydum “Bir hamur düşün. O
hamura vereceğin şeklin bir zamanı vardır ve sen o hamura yumuşakken mi istediğin şekli verirsin
yoksa biraz kuruduktan sonra mı? ” dedi. Bu yukarıda anlattığım duruma binanın isabetli bir örneği
idi.
Emin olun zaten şimdi ki çocuklar bizden daha akıllılar. Yüce yaradan öyle bir şekil verip kodlayıp
veriyor ki size.
İlginçtir ama çağa ayak uyduracak zekada yaratılıyorlar. Size kalan sadece bilgiyi
anlamlandırmalarını sağlamak oluyor. Bilişim çağındayız ve artık bize bir şeyleri öğretene ihtiyaç
duymuyoruz. Her şey elimizin altında ve istediğimiz zaman istediğimize ulaşabiliyoruz. Durum böyle
iken de kimse kimseye ihtiyaç duymuyor. Aslında bu daha tehlikeli. Bir de bundan kontrolsüzce
çocuklar faydalanıyorsa daha durum daha vahim. Artık bu durumda bir bilgi çöplüğü oluşuyor ve size
kalan bu çöplükten bir ayıklama yapmak oluyor.
Bu sefer devreye çocuk yetiştirmek için zihniyetler, hayat görüşleri ortaya çıkıyor böylece herkes
çocuk yetiştirmek için kendine bu çöplükten bir başlık seçmiş oluyor. Hamurda ne varsa fırından o
çıkar. Ne seçerseniz, neyi seçerseniz seçin ama çocuğun mayasına güzel ahlaki -ki bu benim için
Peygamber efendimizin ahlakıdır (Merhamet, sevgi, dürüstlük, saygı, güvenilirlik) yerleştirin.
Çocuğun öğrendiği ilk kavram Allah sevgisi olsun. Onlara iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarının
duygularla ilgisi olmadığını anlatın. Çünkü iyi - kötü duygu yoktur. İyi- kötü ya da doğru-yanlış
davranış vardır. İşte bundan sonra artık temelin üstüne istediğinizi inşa edebilirsiniz.
Bir çocuğun ortalama 6 yaşına kadar kişiliği şekillenmiş olur. Yaşam boyu da devam eder. Yani siz
daha öğrenir, daha yaşı küçük diye salınırken o çocuk katılaşmış bir hamur oluverir. Biz ki ergenlik
çağında dahi, yaşını küçük görüp daha öğrenir diyebiliyorsak işimizin sonu belli demektir. Aslında en
çok şikayet ettiğimiz fakat küçük yaşta elimize aldığımız hamura bu dönemde şekil verirsek
ebeveynlerin en çok şikayet ettiği, çocukların üzerinde denetim kurma ve dışsal kontrol meselesinin
de büyük bir kısmını halletmiş olacağız, çünkü bireye erken yaşlarda verilen sağlıklı ve ahlaki eğitim
bireyin doğru ve yanlışı erken yaşta içselleştirmesine böylece ileri ki yaşlarda kendini ve hayatını
sağlıklı bir şekilde kontrol edip öz denetim kurabilmesini sağlayacaktır.
Hepimizin özü bellidir. Özü değiştiren, kendimizi çocuklarımızı başka bir surete büründüren de
yine bellidir. Ben birine yardım ettikten sonra ya da Allah’a dua ettikten sonra pişman olan birini
görmedim. Ama hırsızlık yapıp kalp kırdıktan sonra pişman olan çok gördüm. Dolayısıyla lütfen bu
bilgi ve teknoloji çöplüğünde ne kendi benliğimizi ne de çocuklarımızı başıboş bırakmayalım. Onlara
hamurları yumuşakken küçük yaşlarda en temel ahlaki eğitimi verelim. Ağaç yaşken eğilir. Daha
yapar, daha küçük, daha öğrenirler gibi laflarla yolumuzu kaybettik. Şu zamanın kötülüğünü biraz da
kendimizde arayalım. “İnsanlar çığırından çıktı, bu insanlar, bu ülke nereye gidiyor “ diye sorarken
insanların ve olayların temeline bir inelim. Psikologların davranışları ve karakterleri analiz etmek için
bilinçaltına inmeleri bu sebeptendir. Bunlar aniden gelişmiş şeyler değildir. Dünün fidanları bugün
ağaç oldu unutmayalım. Teknolojiye ve bu bilgi fırtınasına yetişmek mümkün değil ama netlik ve
başarı ne istediğini bilmekten geçer. Yani siz önce nasıl yetiştirmek istediğinizi bilir ve konuyu
sınırlandırırsanız o bilgi yığınından ne alacağınızı bilirsiniz. Biz tüm bu değerlerin unutulduğu
başıboşluk ve bilgi yığınında önce çocuklarımıza küçük yaştan itibaren en temel eğitim olan ahlaki
eğitimi vermeye bakalım.
Sevgiyle...