Geçtiğimiz sezonda televizyon dünyasının en çok tartışılan konusu kuşkusuz her kanalda boy gösteren evlilik programlarıydı.
RTÜK’e gelen yoğun şikâyetler üzerine, bu programlara verilen ağır cezalar ve yaptırımlar sezon boyunca devam etti. Ancak verilen ağır cezalar evlilik programlarını yıldırmaya yetmedi. Sunucularına milyarlar ödenen, yapımına büyük bütçeler ayrılan ve raytinglere göre kendini ayarlayan bu programları kapattırmak öyle kolay olmadı. Televizyonlarda gün geçtikçe mantar gibi çoğalan izdivaç programları ile baş edemeyen RTÜK çareyi OHAL kapsamında yayınlanan bir KHK(Kanun Hükmünde Kararname)’da buldu. Geçen sezon sonuna doğru yayınlanan KHK ile evlilik programlarının kapatılacağının sinyalleri verildi.
Yıllardır toplumun ahlak yapısını bozan, gençlere kötü örnek olan, özel hayatların ortaya döküldüğü bir teşhir alanına dönüşen izdivaç programları nihayet kapatılmıştı. Yeni sezonda ekranlarımız bu görüntü kirliliğinden temizlenecekti. Özellikle ev hanımları arasında ince bir hastalık gibi yayılan bu illetten, toplum artık kurtulacaktı.
Fakat yeni sezon başlayınca bir de ne görelim! Aynı sunucular, aynı stüdyolar yerli yerinde duruyor. Hiçbir şey değişmemiş. Sonra anladık ki evlendirme programları küçük bir format değişikliği ile barıştırma programlarına dönüşmüş. Geçen yıllarda evlendirdikleri çiftlerden ayrılanları ya da ayrılmak üzere olanları barıştırıyorlar. Yine aynı tartışmalar, aynı sataşmalar devam ediyor. Özel hayatlar yine ortaya dökülüyor. Yani izdivaçtan daha da seviyesizleşen görüntüler var ekranda.
Bu arada geçen yıldan evlenemeyen adayları da mağdur! etmemiş yapımcılar. Zaten evlenmeye niyeti olmayan, derdi ünlü olmak olan adaylar bu sezonda dizilerde boy gösteriyor. Böylece kısa vadede amaçlarına ulaşmış oldular. Ama umarız ratinglere yenik düşüp kaybolup gitmezler.
Bir de Müge Anlı tarzı programlar türemeye başladı. Hangi kanalı açsanız bir cinayet çözme, bir kayıp bulma programı. Cinayet çözmek kayıp bulmak polisin işi değil mi? Bu programlara neden ihtiyaç duyuluyor anlamak zor. Gerçi geçen yıl Müge Anlı’nın aydınlattığı birkaç önemli olay vardı. Uzun süre aydınlatılamayan cinayetler, bulunamayan kayıplar, faili bulunamayan istismar olaylarında televizyonun toplumsal gücünden yararlanmak mantıklı gibi görünüyor ama her kanalda bu kadar çoğalınca etkisini ve inandırıcılığını kaybediyor.
Anlayacağınız evlilik programları yasaklanınca yeni format arayan televizyon kanalları bir kısır döngü içine girdi. Eskisi gibi sadece eğlenceye yönelik sabah programları ne kadar masummuş meğer. Çocukların televizyon başında olabileceği saatte böyle cinayetlerin işlenmesi ne kadar doğru? Yeni sezon gündüz kuşağı için de RTÜK’e şikâyet yağıyormuş. Böyle giderse bu programlar da kaldırılabilir. Yapımcılar bu programlara fazla yatırım yapmasalar iyi olur. Zira bütün emekleri boşa gidebilir.
Eskiden gündüz kuşağında eğlence programları vardı. Programı ünlü bir şarkıcı ya da oyuncu sunardı. Programa her gün ünlü birkaç konuk çağırırdı. Programda ünlüler olunca da zaten izleniyordu, dolayısıyla rating kaygısı olmuyordu. Böyle seviyesiz tartışmalara, insanların özel hayatlarını didiklemeye gerek kalmıyordu. Barıştırma ve polisiye programları da kaldırılınca kara kara yeni format arayışına girecek olan yapımcılar eskiye dönüp bir baksınlar. Toplumu zehirlemeden de program yapmanın mümkün olduğunu göreceklerdir.