Geçen haftanın gündemi

Ali Kaya

Geçtiğimiz hafta ülke ve dünya gündeminde önemli olaylar meydana geldi bunlardan ilki Ortadoğu’nun kanayan yarası olan Suriye deki iç savaşın  ateşkes ilanı ile belki bir nebze de olsa Suriyelilere nefes aldırdığını umut etmekteyiz. Ancak bu bölgede her gün bir öncekinden daha zor geçtiği tartışılmaz bir gerçek. Şunu sormadan geçemeyeceğim acaba ateşkesin temelinde Rusya’nın ve Esad’ın destekçilerine ve özelliklede Türkiye’nin  PYD’ye yaptığı top atışları ve Rusya’nın yanlışlıkla vurduğu PYD mevzilerinin yeniden güçlendirilmesi ve mühimmat ikmali için mi ateşkes ilan edildi veya Türkiye’nin PYD ye yaptığı top atışlarını engellemek için mi ?  olmaz demeyin bence yeterli bir sebep.  Amerika ve Rusya’nın  ortaklaşa destekledikleri tek silahlı güç PYD değil mi ?  PYD Rusya da temsilcilik açtı Amerika’da sözde DAEŞ ile mücadele bahanesi ile silah yardımını aralıksız sürdürüyor.  Hatırlayın son günlerde Türkiye bu bölgede herhangi bir yapılanmaya Rusya , İran veya başka devletler de olsa savaştan çekinmeyeceğini defalarca tekrar etti  ve ardından PYD mevzilerini obüslerle vuramaya başladı tüm dünya ayağa kalktı ve ardından Amerika ve Rusya ateşkes de anlaştıklarını ilan ettiler iyide ikisi de birbirleriyle değil de  sözde DAEŞ’e karşı savaşmıyorlar mı da ateşkes ilan ettiler . Bunun üzerinde durup düşünmek ve bölgeyi anlamak gerekiyor .

           Gelelim ülke gündemine en çok birliğe ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günler de   malum partinin başkanı Sur ve Cizre için halkı sokağa çağırarak halk isyanı başlatmak istemiş ve bölge halkı da bu çağrıya uymayarak güzel bir cevab vermiştir. Güneydoğu da yaşayan kardeşlerimiz bu çağrıya uymayarak bölge de gerçek bir kardeşlik ve  huzur ortamı sağlamak istediklerini göstermişlerdir. Bölge insanının artık daha kaliteli  huzur ve güven  ortamına iş sahasına  ihtiyaç duyduğunu  bir kez daha göstermiştir Diyarbakır’ın Konya’dan Yozgat’tan veya İstanbul’dan farklı olmadığını farklı düşünmediğini yani bu devletin ve milletin asli unsuru olduğunu bir kez daha   göstermiştir  . Devletimize düşen görev de o bölgede yaşayan insanlarımızın evinden , barkından ,  malından zarar görmüş  olan bölge insanının yaralarının bir an önce sarılıp normal hayatlarına dönmeleri sağlanmalıdır.

         Geçtiğimiz haftanın önemli konularından biri de AYM nin verdiği tahliye kararının hukukçular ve siyasilerce tartışılması meselesi ben hukukçu değilim ancak Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’nın ‘’AYM nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum , saygı da duymuyorum.’’ demesi ile başlayan tartışmalardan ziyade  demokratik hakkını kullanan bir siyaset adamı olduğunu göstermektedir , bunu da  muhaliflerin yaptığı üslupla değil  yani hakaret etmeden fikrini beyan etmiştir diyerek yorumlamak gerekir. Muhalif siyasi parti veya medyanın her fırsatta  Reisi Cumhura  hakarete varan eleştiri  yapma hakkı  kendilerince özgürlük oluyor da yüzde elli iki oyla seçilmiş Cumhurbaşkanının karara uymuyorum saygıda duymuyorum demesi kanun tanımazlık oluyor  sizi vesayetçiler sizi. Amacınız belli özlediğiniz istediğiniz eski Türkiye’ye kavuşmak için Reisi Cumhuru halkın gözünde yasa tanımaz kanun tanımaz bir diktatör olarak gösterip halkın desteğini almak istiyorlar.  Ama başaramayacaklar.

SAYGILARIMLA