Demokrasi, halkın yasal düzenlemelerde karar verme yetkisi veya halkın bu yetkiyi kendi adına kullandıracak görevlilerini seçme imkânı veren yönetim biçimidir. Bir ülkenin demokratik bir yönetime sahip olduğunu belirleyen kriter, özgürlüklerin varlığıdır. Bunların başında; toplanma, örgütlenme, mülkiyet hakları, din, ifade özgürlüğü gibi temel değerler gelir. Demokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinin başında ifade özgürlüğünün dahil olduğu insan hakları yer alır. Yakın zamana kadar Batı ve ABD, demokrasinin beşiği olarak yutturuldu. Tâ ki İsrail’in Gazze’de soykırıma başlamasına kadar. Gazze, Batı ve ABD’nin demokrasi havariliğinin koskoca bir yalandan ibaret olduğunu açığa çıkardı. Meğer bütün Batı ülke yönetimleri İsrail’in hâkimiyetine teslim olmuşlar. Bir İngiliz gazetecinin “Batı medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Gandi’nin cevabı efsanedir: “Olsaydı iyi olabilirdi.”
İmam-ı Gazzali, “kötülükler kılık değiştirmiş iyilikler gibidir. Her kötülüğün zımnında bir iyilik vardır” der. Gazze’de Siyonistlerin işlediği vahşet, yönetimler düzeyinde olmasa da halklar düzeyinde infial uyandırdı. Batı sokaklarında İsrail’e lanet, Filistin’e özgürlük yürüyüşleri üniversite kampüslerine taşındı. Başta Harvard, Emory, Oxford, Londra, Paris üniversitelerinin vicdanlı hoca ve öğrencileri ayakta.. Buralarda ifade özgürlüğü yerine polisin acımasız bir şekilde bu haklı gösterileri dağıtmak için zor kullandığı, bütün dünyanın gözleri önüne serildi. Bir defa daha Berlin’de, Londra’da, Paris ve Newyork’da insan hakları ayaklar altına alındı. Hatta ABD kongresinden bir nâşerif, Filistin yanlısı göstericileri ezin talimatı verdi. Siyonistlerle aynı fikirde olmayan herkesi “öldürme” yönündeki çağrısını gizlemedi. İtalya’da güvenlik güçleri Pisa kentinde Gazze’ye destek veren ve Siyonist katliamı lanetleyen halkı zor kullanarak bastırırken, Almanya’da Siyonist karşıtı sempozyumun elektriği kesilerek faaliyet dağıtıldı, Berlin sokaklarındaki gösteriler engellendi. Batı’da nice sporcuların, zulmü lanetlediği, Gazze’ye destek verdiği için işlerine son verildi. Bütün bu şerefli ve haysiyetli sporcular, Gazze’ye verdikleri destekten dolayı memnuniyetlerini dile getirdiler. Gazze halkının maruz kaldığı durumla karşılaştırıldığında kendilerinin yaptığı eylemin çok küçük olduğunu ifade ettiler. Güney Kaliforniya Üniversitesi yönetimi, ilk kez Müslüman bir öğrenci Asna Tabassum’un mezuniyet konuşmasını, sosyal medyadaki Gazze ile ilgili düşüncelerinden dolayı ceza olarak iptal etti. Avusturalyalı bir rahip, Gazze direnişini desteklediği için saldırıya uğradı. Yine ABD polisi Kolombiya Üniversitesi’nde oturma eylemi düzenleyen öğrencileri işten çıkardı. Kimi öğrencilere uzaklaştırma cezaları verildi.
Öte yandan, Siyonist Bakan Ben Gvir, Filistinli mahkûmları idam etmenin hapishanelerin aşırı kalabalıklaşması sorununa ekonomik çözüm getireceğini söyledi. Zaten Siyonist hapishanelerinde çocuklar, kadınlar, gençler, erkek Filistinliler her türlü haklardan mahkûm olarak haksız, hukuksuz yere tutuluyor, en ağır işkencelere maruz bırakılıyor, öldürülüyor, sakat bırakılıyor ve Müslüman kız ve kadınlara tecavüz ediliyor. Buradaki insan hakları ihlalleri konusunda hiçbir Batılı ve ABD’li insan hakları temsilcilerinden ses çıkmıyor. Belki de bunun cevabını Norveç tabipleri yetkilisi Mads Gilbert'in söylediklerinde bulacağız. Gazze'deki misyoner, Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'ndeki Siyonist katliamlarını kendi gözleriyle gördükten sonra şunları söylemişti: “Toplu mezarlar beyazlar için olsaydı dünya yerinden oynardı. Gördüğüm toplu mezar resimleri şimdiye kadar gördüklerimin en kötüsüydü.”
Maalesef söz konusu Gazze olunca “insan” olmanın bir önemi ve değeri yok. Aksine zulmü reva gören katillere her türlü siyasi, ekonomik, askeri ve medya desteği sağlanmaktadır. Filistinlilerin yaşam haklarını destekleyen ve zalimleri kınayanlar yasaklı listelere alınarak işten çıkarılıyor. Basın özgürlüğü, tek yanlı yalanlar üzerine inşa edilmişse, işletiliyor. Hatta basında ya da sosyal medyada İsrail’in işlediği savaş suçlarını dile getirmek, soykırım, etnik temizlik ve işgal altındaki topraklar gibi ifadeleri kullanmak yasak kapsamı içerisinde değerlendiriliyor.
Netice-i kelam, Batı başkentleri vicdanlı insanların sesleriyle inlerken, İslam âleminde; aynı dinden, aynı kandan ve aynı inançtan kardeşleri, İngiliz-Yahudi-ABD-Almanya gibi ülkelerin destekleriyle yok edilmeye çalışılırken hiçbir şey yokmuş gibi nisyan hayatı yaşamak hepimizi kahrediyor. Bu konuda Türkiye’de ses vermese, hiçbir halkı Müslüman olan ülkeden ses çıkmıyor. Göz göre göre Gazze, Filistin Endülüs olmaya doğru gidiyor, Rabbim korusun. Ey âlem-i İslam! Uyan derin uykudan, derdin uykudan uyan, demekten başka ne söyleyebiliriz ki!.. Rabbim mazlumların yardımcısı olsun. Siyonistler ve şürekası kahrolsun..