Gazze Müslümanları; bunca acıya, bunca mahrumiyete, bunca mazlumiyete, bunca mağduriyete rağmen dini duyarlılıklarını hiç kaybetmediler.. Hepsinin de ortak görüşü, “yeter ki mescid-i aksa özgürleşsin, özgür bir Filistin için kanımız, canımız, her şeyimiz feda olsun.” Aman Allah’ın bu ne muazzam bir iman, bu ne muazzam bir tevekkül, bu ne muazzam bir sabır örneği.. Dillerinde “hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl” zikri.. Her birisi yaşayan şehit. Zerre miktarı geri adım atmak yok, zerre miktarı taviz yok, zerre miktarı yılgınlık hiç yok. Zaman zaman kardeşlerine sitem dolu serzenişler, o kadar.. Evleriniz gitti diyene.. “Bu ilk değil ki, kaç kez yıkıldı, yapıldı bu evler.. Yeter ki Filistin özgür olsun.. Biz yeniden yaparız” diyorlar.. Onlar, imtihanlarını alınlarının akıyla veriyorlar..
Batı.. Batı’nın bütün kurumları ve insan hakları alanında kurulan bütün örgütleri sınıfta kaldı.. Bir gün olsun, ABD Filistin Müslümanları haksızlığa uğradı, demedi, demiyor.. Hep Siyonist İsrail’i arkalıyor ve her türlü desteği veriyor.. İnsan hakları, unicef, birleşmiş milletler güvenlik konseyi gibi kurumlar, çevreci dernekler.. Kadın dernekleri..Demokrasi.. Aklınıza ne gelirse, bunlar Avrupalı, beyaz adam için var. Filistinli, Ugandalı, Tanzanyalı ya da üçüncü dünyalı için değil.. İşte Gazze, bütün bu Batı’nın çifte standart kurumlarını afişe etti ve açığa çıkardı. Bundan sonra kim inanır Batılı değerlere? Yaptıkları en büyük değersizlik olan değersizlerin cilalı laflarına, kim inanır, gayri…
Gazze.. İslam dünyasının içinde bulunduğu acziyeti, satılmışlığı, parçalanmışlığı, şahsiyetsizliği de açık etti. Aynı kandan, aynı ırktan, aynı dinden kardeşleri her gün öldürülüyor, korkunç katliam ve insan hakları ihlallerine maruz bırakılıyor. Ya onlar? Siyonistler, ağzınızı açmayınız ha deyince sus-pus oldular.. Göstermelik bir iki kınama, hamaset nutukları, yalandan yardım algısı oluşturma.. Filistin için kurulmuş İslam Konferansı örgütü, şimdilerde adı, İslam İşbirliği Teşkilatı.. Kapatın gitsin, şimdi bir işe yaramayacaksa, sonra neye yarayacak ki? Göstermelik bir araya gelme, nutuk çekme, halklarına ayar verme, sonra da gizli gizli Siyonistleri destekleme.. Yazık yazık, çok yazık..
Ümmet, imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi sağa sola saçılmış darmadağın bir vaziyette.. İslami vahdet; benim hizbimde, benim mezhebimde, benim tarikatımda, benim cemaatimde ya da benim ırkımda, benim aşiretimde olabilir düzeyine indirgenmiş.. Evrensel olan ihvan/islam kardeşliği dar alana sıkıştırılmış.. Vahdet, ittifak kavramlarının içi boşaltılmış. Kullanan kullanana.. Hepimiz Âlemlerin Rabbi huzurunda hesaba çekileceğiz.. Neden ümmet olamadık? Neden kardeşlerimizin derdine çare bulamadık? Neden kardeşlerimizin ölümünü seyrediyoruz? Elbette zalimler bunun hesabını verecek.. Ama bu kötülük karşısında imkanları olduğu halde; eliyle, diliyle ve kalbiyle tepkide bulunmayanlar da suç ortakları olarak bu zalimlerle birlikte yargılanacak.. Bu da iyi biline..
Ne yapmalı, ne yapılmalıyız?
Esaslı soru bu işte.. Sorun İslam’da değil, islamsızlığımızda. Salih birey, salih aile ve salih ümmet inşa edemedik.. “Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak dünya ve âhirette yararlı işler yaparsa kesinlikle ona güzel bir hayat yaşatacağız ve böylelerinin ecirlerini de muhakkak surette yapmış olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.” (Nahl 97). İşte reçete bu.. Eğitim mekanizmalarımızı, insan yetiştirme kurumlarımızı ciddiyetle gözden geçirmeliyiz.
Bizler Müslümanlar olarak dinimizi doğru bir şekilde anlayıp, doğru bir şekilde gereğini yerine getirseydik merkez ümmet olurduk, tabi değil, metbu bir ümmet olurduk. İşte o zaman tekrar onurlu ve izzetli bir hayat yaşayıp, dünyaya onurlu yaşamanın abc’sini de biz öğretirdik.. Her şey bitmiş değil.. Ümmet, düştüğü yerden ayağa tekrar kalkabilir.. Yeter ki buna inansın, inandırılsın....
Rabbim bu ümmeti uyandırsın ve zalimleri kahrı perişan etsin!..