Gaziantep’e Konya Yazarlar Birliği ile “Daha Yazılacak Çok Şey Var” etkinlikleri çerçevesinde yapmış olduğumuz seyahatin yazı dizisine devam ediyorum. Bu yazıdan sonra iki yazım daha var. Birisini İnşa Allah yarın, bir diğerini de gelecek hafta yazacağım ve böylece bu seyahatten almış olduğum notları ayrıntılarını sizinle paylamış olacağım.
Son yazımda Zeugma Müzesini ve etkileyiciliğini yazmıştım. Ve Konya’da böyle bir müzenin olmadığını söylemiştim.
Gaziantep’te olup Konya’da olmayan tek şey tabi ki bu muhteşem müze değil. Bununla birlikte mesela Gaziantep’te gerçekten müthiş bir hayvanat bahçesi var. Gerçek bir hayvanat bahçesi…
1000 dönümlük, yani 1 milyon metre karelik bir alana yapılmış devasa bir hayvanat bahçesinden bahsediyorum, bizim Karatay Belediyesinin kıytırık hayvanat kümesinden bahsetmiyorum burada.
Bu hayvanat bahçesinin bir örneği Türkiye’de yok, biz şehir gezmemiş bir insan değiliz, ülkemizdeki bütün şehirleri gezmiş bir insan olarak rahat söylüyorum gerçekten muhteşem bir hayvanat bahçesi burası.
Her türlü hayvan var balıklar için oluşturulmuş bir de büyük akvaryum var. Aslında onlarca akvaryumdan oluşan bir bina diyebiliriz.
Bu akvaryumda da bin bir çeşit balık türü insanlara gösterilmiş oluyor.
Gaziantep’in zaten park kültürü gerçekten çok etkileyici… Şehrin içinde devasa park alanları oluşturmuşlar, Gaziantepliler buralara geliyor, buralar tıklım tıklım oluyor.
Buralarda insanlar mangalda yapabiliyor, zira gerçekten çok büyük parklar olduğu için şehrin insanını bu mangallar rahatsız etmiyor.
Ayrıca bu parklarda birinci sınıf restoranlar var, nazik garsonlar ve insanlarla diyalog kurmaya hazır bu restoranların sahipleri var.
Ve bu restoranlarda muhteşem Gaziantep mutfağı var…
Gaziantep mutfağını çok överlerdi ama ben bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Bir kere kebaplar çok güzel yapılıyor, ana yemek öncesi sunum çok güzel, doğal ürünlerden oluşturulan peynirler, bal, tereyağı, kaymak etkileyici diyebileceğim kadar lezzetli.
Salatası ise tam anlamıyla muhteşem ve ne kadar salata isterseniz o kadar getiriyorlar.
Ben sadece nefsimi köreltmek üzere bunları yiyebildim, normalde yiyemedim, zira hastaydım ama Selman Selim Akyüz dostum benim kebaplardan bir miktar tatmama izin verdi. İnanınız sadece bu yemekleri yemek için bile Gaziantep’e gidilir.
Bu arada ben et yiyemediğim için kendilerinden sebze yemeği istedim, bu her restoranda gayet saygıyla karşılandı ve bana yumurtasız muhteşem melemen yaptılar, evet sadece benim için yaptılar ve ben de bu yemeği yedim.
Ekmekte gerçekten çok güzel… Ve tabi yemek sonrası mutlaka havuç dilimi baklava ve keçi sütlü dondurma geliyor. Ben bunları da yiyemedim ama bir miktar lezzetlerine baktım, yok Konya’da bu tatla yarışabilecek bir baklavanın varlığından kesinlikle söz edemeyiz.
Baklavanın başkenti kesinlikle Gaziantep’tir bunu ben şahsen kendim tespit etmiş bulunuyorum.
Yemeklerde baharat, sebze çok güzel bir şekilde kullanılıyor. Tabi özellikle Patlıcan söğürmesinin lezzetini anlatmama galiba gerek yok.
Gaziantep’in yemekleri ve bu yemeklerin sunumu, salataları, içecekleri tartışmasız takdiri hak ediyor.
Yemekler güzel ama dediğim gibi hayatta canlı, çarşılarda fıstıkla yapılmış onlarca farklı lokum var, pestilleri de çok güzel. Bir de yine fıstıktan yapılmış, Konya’da ve hatta Gaziantep dışında hiçbir yerde olmayan bir “fıstıklı pestil” yedik. Onun lezzeti de çok güzeldi. Lezzetini anlatamam, ancak tatmayla haklılığımız görmüş olursunuz.
Çarşıyı gezerken bir dükkanın önünde duruyorsunuz, konuşuyorsunuz, hemen size Antep Fıstığı ikram ediyorlar, hemen lokumlardan, pestilden ikram ediyorlar. Mutlaka bu ikramları tatmak zorunda kalıyorsunuz, o kadar içten ve samimi bir sunum ki bu, hayır diyemiyorsunuz.
Burada altını çizmem gereken bir hususta peynir, Gaziantep’in peynirleri de çok lezzetli. Gaziantep’e yolunuz düşerse, özel tereyağlarını, kaymaklarını ve peynirlerini yemeden gelmeyin.
Bütün bunlarla birlikte dikkatimi bir şey çekti, şehirde Sanko Holdingin etkisini her yerde görüyorsunuz. Daha önce yazmıştım, Gaziantep aynı zamanda bir sanayi ve ticaret merkezi. Çarşıda ikinci el fabrikasyon konfeksiyon makineleri satışı var. Hatta bu Gaziantep’te enteresan bir şekilde bir sektör haline gelmiş. Konfeksiyon makineleri ile ilgilenenler de bence Gaziantep’e mutlaka gitmelidir.
Bir de bunları görüyorsunuz.
Camileri her vakit tıklım tıklım, çarşılarda satılan meyan şerbetini ben içemedi, Selman içti, bizim ağız tadımıza uymadı, ayrıca KOP Basın Müşaviri, Değerli Dostum Halil İbrahim Tongur’a, “hayrat “demişler. O da “tamam hayrat olsun” deyince onunla birlikte 20 kişi daha meyan şerbeti içmiş ve Halil İbrahim Bey’de şaşırmış, “ne oluyor?” diye sormuş. “Abi hayrat dedik, sen de tamam hayrat olsun dedin, bu insanlara hayrat yaptın” demiş, satıcı.
Neticede kendisi hayrat içtim zannederken insanlara meyan şerbeti ikram etmiş.
Böyle farklı, insanı gülümseten ve oraları gezerken birazda dikkatli olmanızı gerektirecek notlar da var. Belirtmiş olalım.
Yarın Gaziantep’teki Konyalılarla devam edeceğiz.