Bu yazımda başta kendim olmak üzere basın sektörünün tüm çilesini çeken meslektaşlarım adına dert yanacağım..
Her geçen gün fark ediyorum ki halkın gazeteciye güveni kalmamış.
Vatandaşın gözünde gazetecilik, çok para kazanılan, bütün ilişkilerin menfaat üzerine kurulu olduğu bu nedenle atılan her adımın, söylenen her sözün çıkar gözetilerek yapıldığı bir meslek haline gelmiş.
Bu algıda kısmen haklılık payları olsa da bazen gazeteciler acımasız muamelelere maruz kalıyor.
Bu algının oluşmasında iki neden var. Halkın tahammülsüzlüğü had safhaya çıkmış durumda. Kimsenin, kendinden olmayan veya kendisi gibi düşünmeyen kimseye tahammülü kalmamış. Diğer neden ise halkın bu kadar öfkeli ve kutuplaşmış olmasına neden olan nefret söylemi üretmekten başka meziyeti olan medya kuruluşları.
Kısmen haklılık payları var derken bunu kastediyorum. Evet, bazı medya kuruluşları var ki gazetecilik değil tetikçilik yapıyor.
Kutuplaştıran, nefret söylemi üreten, hedef gösteren ve bu ayrılıklar üzerinden rant sağlayan kuruluşlar azımsanmayacak durumda.
Fakat biz mesleklerimizden sıyrılıp sade bir vatandaş olarak dönüp kendimize samimi olarak baktığımızda eleştirdiğimiz şeylerin çoğunu kendimiz yapmıyor muyuz?
Hemen örnek vereyim; gazetecilerin en çok başının ağrıdığı dönem seçim dönemleridir. A partisi gelir sitem eder, b partisi gelir sitem eder. Hepsi taraf tutmakla diğerine daha çok yer vermekle suçlar. En azından benim için öyleydi. Sitem ederken farkında değiller fakat gazetecinin tarafsız olmasını istediklerini söylerken alt metinde kendi taraflarını tutmalarını isterler. Eleştirdikleri şeyi kendileri yapar.
Günlük hayatta da öyle değil mi?
Kendi düşüncene yakın olan gazeteciye çok iyi gazeteci, seninle ters düşünen gazeteciye yalaka, satılmış gibi yaftalamaları hiç düşünmeden savururuz.
Biz vatandaş olarak bu kadar tarafken, bunu bir gazeteci yapınca tabiri caizse neden çarmıha germeye kalkıyoruz?
Buna karşılık aldığım cevap her zaman standarttır; Gazeteci tarafsız olmalı.
“Tarafsız gazeteci” romantik bir söylemdir ve ütopyadan ibarettir. Düşünen her insan gibi biz gazetecilerde olayları kendi bakış açımızla doğru, yanlış eksenine indirgeyerek taraf olabiliyoruz. Fakat burada kastım takım tutar gibi bir taraftarlık, fanatizm değil.
Hakikatlerin rekabet halinde olduğu bir çağda tarafsızlık beklentisi geçerli ve gerçekçi bir beklenti değildir. Bu sadece bizim ülkemizde olan bir durum da değil, evrensel bir durumdur.
Haber tarafsız olmalıdır.. Habere yorum katamazsın. Haberi çarpıtamazsın.. Habere yalandan bilgi ekleyip, bilgi çıkaramazsın.. Haberde herkese eşit mesafede olmak zorundasın.. Yazı ise farklıdır. Yazı, bir gazetecinin büyük ölçüde özgür olabildiği tek alandır.
Burada gazeteci tarafını belli edebilir. Bundan menfaat elde eden yok demiyorum ama her tarafı olan gazeteci çıkar üzerine eline kalem almaz. Bunu ayrım yapmadan muhalif ve iktidar gazetecileri içinde söylüyorum.
Bir gazeteci yaptığı haberde etik kurallarını ve adaleti askıya alıyorsa sonuna kadar üzerine gidin, eleştirin. Fakat yazı bir gazetecinin en mahrem alanıdır. Nefret söylemi üretmiyorsa, hedef göstermiyorsa sadece düşündüklerini aktarıyor diye bir gazeteciyi linç etme hakkınız yok.
Nefret söylemi üretip halkı kutuplaştırarak tetikçilik ve dönem gazeteciliği yapan medyaya gelince..
Hem iktidarın hem muhalefetin bu şekilde yayın yapan medya kuruluşları var.
Birer örnek verecek olursak; Sözcü ve Akit Gazeteleri..
Al birini vur ötekine..
Bunlara öncelikle siyasiler gerekeni yapmalı. Kendi tarafında dahi olsa bu şekilde yayın politikası güden kuruluşla arasına mesafe koymalı. Tabi kendi çıkarını değil, vatandaşının çıkarını ön plana koyuyorsa..
Son olarak da biz vatandaşlar olarak bu gibi kuruluşlara prim vermeyi bırakalım.
Bunlar size hizmet etmiyor, bunlar sizin ideolojinize hizmet etmiyor.
Son olarak tavsiyem; kendi görüşünüze uymayan yazarları daha çok okuyun. Ben öyle yapıyorum. Bir olayı benden farklı düşünenler nasıl yorumlamış ona bakıyorum. Kendime en fazla katkıyı bu şekilde sağlayabileceğime inanıyorum. Ve en önemlisi siyah olmadan beyaz, beyaz olmadan siyah bir anlam ifade etmez. Bunu bilip birbirimize saldırmadan tartışabilmenin, anlaşabilmenin ve sonuç olarak gelişebilmenin yollarını aramalıyız..
Taraf olmakta sorun yok. Sorun; taraf olurken aşırıya kaçmakta.
Ölçülü olalım. Ölçüde hayır vardır.