Futbol kitleleri peşinden sürükleyen ilgi çekici bir spor dalı.
Futbol 80li yılların sonuna kadar tamamen bireysel yetenek üzerine kurulu bir spordu. Pele, Cruyf, Maradona gibi oyuncular oynadıkları dönemlerde bireysel yetenekleriyle takımlarını başarıdan başarıya koşturdular. Futbol o dönemlerde tamamen bireysel yetenekler üzerine kuruluydu. Gelişen teknolojiyle birlikte futbolda yavaş yavaş değişmeye başladı. Önce teknik adamlar ekiplerine kondisyonerler aldılar, daha sonra teknik spor aletleriyle sporcu performansları arttırılmaya başladı. Günümüzde amatör takımların bile kondisyon salonları var, performans antrenmanlarını oralarda yapıyorlar.
Spora giren teknoloji ile birlikte futbolda bireysel yetenek yetmemeye başladı, Danimarka Milli Takımının 1992’de Avrupa Şampiyonu olması, futbolda bir milat oldu. Dayanıklı, fizik gücü yüksek, çok koşan, kompakt oynayan ve iyi savunma yapan Danimarka Milli takımının Avrupa şampiyonu oluşu futbolda tüm dengeleri değiştirdi. Daha sonra 2004 yılında Yunanistan kompakt yapısı, katı savunması ve mücadeleci oyunuyla Avrupa şampiyonu olunca bireysel yeteneğin futbolda başarı için yetmediği tescillenmiş oldu. Yine aynı dönemlerde Göteborg, Rosenborg gibi takımlar Avrupa kupalarında başarılı oldular.
Günümüzde bu ekolün en önemli temsilcilerinden İspanyol Atletico Madrid devasa bütçelerle kurulu olan Barcelona ve Real Madrid’e kök söktürüyor. İngiltere’de ise Leicester City Premier Lig şampiyonu olarak inanılmazı başardı. Almanya’da Leipzig bu ekolün önemli temsilcilerinden biri.
Futbolda artık sadece bireysel yetenekle başarılı olunamıyor, kompakt oynayan, çok koşan, fiziksel anlamda güçlü ve takım mühendisliği üzerine kurulu takımlar Dünya futbolunda söz sahibi olabiliyorlar
Bu özelliklere sahip olan Konyaspor 2015-2016 futbol sezonunda Türkiye ligini 3. sırada tamamladı, aynı Konyaspor 2016-2017 futbol sezonunda Türkiye Kupasını kazandı. Takım mühendisliği Konyaspor kulübüne hayal edemeyeceği başarılar getirdi. Takım mühendisliği denen olguyu uygulayabilmek için iyi bir takım mühendisine ihtiyaç var.
Bizim memlekette herkes takım mühendisi, sokaktaki herkes futbolu bilir, herkes futbolcu peşinde koşar. Yöneticilerimiz ise futbol profesörü, alsınlar versinler, hoca getirsinler, göndersinler, futbolcu getirsinler, göndersinler.
Elinizdeki oyuncu grubunun hangi şablonda başarılı olabileceğini yorumlayıp, oyuncu grubunun performansını üst seviyede tutacak bir futbol anlayışını uygulayacak teknik adam seçmek bu işin en önemli kurallarından biri. Bir önceki sezonda aksayan yönlerinizi bilip, aksayan yönlerinizi takviye etmek ise bir başka önemli kural.
Türkiye’de futbol takımlarında yöneticilik yapan adamların pek çoğu sağ açık oynayan oyuncu ile stoperi birbirinden ayırt edemeyecek futbol zekasına sahip, hal böyleyken futbolun ileri gitmesinden ve takım mühendisliğinden söz etmek mümkün değil.
Konyaspor 2010-2011 futbol sezonunda 54 oyuncuya lisans çıkarıp küme düşmüştü, geçmişten ders almak, o olgunluğu gösterebilmek çok önemli bir erdem. Konyaspor sonuçta acı bir son ile yüzleşmek zorunda kaldı. 2010-2011 futbol sezonunda yapılan hatalar Konyaspor’a FİFA’dan transfer cezası getirdi, U21 takımından gelen oyuncularla 1.ligden Süper lige uzanıp son 2 yılda başarılı olan Konyaspor Türk futbolu için önemli bir örnek. Geçmişten ders almayı beceremeyenlerin sonu hüsrandır, bunu kabullenmeyen ise ahmaktır.
Konyaspor geride kalan 2,5 yılda çok büyük başarılar yakaladı, bu başarılar tamamen takım mühendisliğinin sahaya ve skora yansımasıydı. Takım mühendisliğinden anlamayan cahil insanlara futbol takımı emanet edip takım mühendisliğinde devam et dediğiniz zaman önümüzdeki acı tablo ile karşılaşıyorsunuz. Önceki yazın başında Konyaspor, Konyaspor’u örnek alıp geçmişteki kazanımları geleceğe taşımayı becerebilmeliydi. Konyaspor ne yaptı, saçma sapan 15 transferle ekseni kaydı, yörüngesi şaştı. Lige süper kupa ile başlayan Konyaspor ligde varoluş mücadelesi veriyor. Konyaspor’un son 5 yılı Türk futboluna önemli örnek olmalı ve takımlar bu tablodan önemli dersler çıkarmalı. Konyaspor 5 yılda aşama aşama kazandıklarını geçen yıl 4 ay gibi kısa bir sürede tüketti.
Kocaelispor, Sakaryaspor, Eskişehirspor, Denizlispor, Manisaspor, Mersin İdman Yurdu gibi kulüplerle birlikte futbolumuz hatalarından ders almayan takımlarla dolu. Antalyaspor için ise tehlike çanları çalmaya devam ediyor, Antalyaspor’un son yıllarda yaptığı transferler ve ekonomik durumu gelecekte önemli sorunlara sebep olacağa benziyor. Bursaspor’un halen çok büyük borç yükü bulunuyor. Futbola bu kadar çok yatırım yapan bir ulusun takımlarının içler acısı hali kabul edilir gibi değil.
Türk futbolunun kurtuluşu takım mühendisliğindedir, futbol takımları mutlak suretle ekonomik dengeleri ön planda tutmayı öğrenmeli. Her şeyden önce kulüplerde yöneticilik yapan kişiler en azından 3-5-2, 4-4-2, 4-3-3 gibi terimlerin futbol sözlüğündeki anlamını bilebilmeli. Türkiye’de yöneticinin önüne 30 dakikalık futbolcu videosu koyun, futbolcu iyi çalım atıp, iyi gol atsın tamam bitti, doğruca sözleşme imzalanıyor. Transfermarkt’tan transfer yapan yöneticilerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Yöneticiler sanıyor ki Messi’yi transfer ettik.
Futbolcu transfer ederken, oyuncu rakibi kovalayabiliyor mu, topsuz oyunda nasıl, takım savunmasına ne kadar katkı sağlıyor, aile yaşantısı götüreceğiniz şehre ne kadar uyacak bunlara kesinlikle dikkat edilmeli. Teknik adam tercihinde ise mutlaka elinizdeki oyuncu grubunun yapısına uyan bir antrenör seçmelisiniz.
Üzülerek beyan etmek gerekir ki Türk teknik adamların futbolcudan yüksek verim aldığını söylemek mümkün değil, tabi Türk futbolcuların çalışmayı sevmemeleri ve kolay öğrenememeleri başka bir handikap. Teknik adamlar elindeki oyuncudan nasıl yüksek verim alacağını iyi etüt edemiyorlar, kafalarında bir kurgu oluşturup oyuncuyu o kurguda oynatmaya çalışıyorlar bu da oyuncunun verimsiz olmasını sağlıyor. Türkiye liginde pek çok takım 4-2-3-1 oynuyor. Fatih Terim forvetin ardındaki 3'lü orta sahayı farklı kullanıyor, Ertuğrul Sağlam başka, Samet Aybaba başka, Rıza Çalımbay daha başka.
Türkiye futbolu yabancı oyuncu sınırlamasını tartışmak yerine, takım mühendisliğinden anlamayan yöneticileri ve teknik adamları tartışıyor olsa büyük olasılıkla şimdikinden daha başarılı olur.