Ankaragücü Başkanı’nın hakemi darp etmesinin ardından futbol üzerine tartışmalar yapılıyor. Saha geniş olduğundan herkes kendince bir yerinden tutup konuşuyor. Ülkemizde maçların büyük çoğunluğunun sonucunun saha içinde belirlenmediğini artık bilmeyen yok. Bu yüzden taraftar sayısı sürekli azalıyor, yeni nesil taraftar yetişmiyor. Futbolla ilgilenen gençlerin ilgilenme sebebi genellikle bahis. Yöneticiler bütün bunlarla ilgilenmek yerine günü kurtarmanın derdindeler. Fatura maddi manevi nedense hep taraftara çıkıyor. Böyle devam etsinler. Her şey bir an da olmaz. 10 yıl sonra taraftar sayısı iyice düşünce belki akılları başlarına gelir.
Adalet dediğimiz şey kanunla sağlanır. Birilerinin gazını almak, şirin görünmek için alınan kararlar yeni adaletsizlikler doğurur. Ankaragücü Başkanı’nın tutuklaması doğru ama takıma beş maç seyircisiz oynama cezası vermek haksızlıktır. Bilen bilir Ankaragücü taraftarı şiddete meyillidir. Lakin o gergin atmosfer de bir taraftar bile sahaya girmemişken böyle bir karar verilemez. İki gün sonra takım itiraz edince beş maçlık ceza birkaç maça indirilir. Çünkü burası Türkiye’dir kararlar genellikle anlık verilir… Darp edilen hakem olayı ile gündem bir anda farklı bir yere çekildi. Gündem derken futbol gündeminden bahsediyorum. Çünkü birkaç hafta öncesine kadar futbol da bahis, kara para aklama iddiaları gündemdeydi. Bir an da unutulur oldu. Bu işin içindekiler kendilerine çekidüzen verip yeni taktiklerle tezgâhlarına devam edeceklerdir.
Türk futbolunu bitiren en önemli şey bahistir. Bunun yasalı, yasal olmayanı fark etmez. Bahsin olduğu yerde türlü dümenler olur. Ligler resmen dizayn ediliyor. Herkes üzerine düşen görevi yerine getirmekle meşgul. Bu duruma itiraz edenlerde hakemler eliyle terbiye ediliyor. Hakemin dayak yemesini tasvip edecek hâlimiz yok. Fakat VAR teknolojisine rağmen bu kadar saçma sapan kararlar nasıl alınabiliyor? Bu kararlara imza atanlar bir süre dinlendirilip tekrar işlerine devam ediyorlar. Örneğin Alanya maçında Konyaspor resmen doğrandı. Doğrandı da ne oldu, doğrandığıyla kaldı. Yeni yönetim açıklama yaptı bu bile bir şeydir ama bir sonuca ulaşamadık. O hakem görevine devam ediyor. Belki bir sene Konyaspor maçına verilmez o kadar.
Trabzon’un şampiyon olduğu sene adamlar Konyaspor’dan korkup operasyon yapmışlardı. Üç büyükler o sezon çok iyi değildi. Ligin ilk yarısında hakem kararlarıyla sindirilmişlerdi. Aradan Konyaspor’un çıkacağını hesap edemediler. Baktılar işler ciddi kaç maçta saçma sapan kararlarla hakkımız yendi. Trabzonspor’un şampiyonluk posteri denince nedense insanların aklına çok sayıda bakan ve milletvekilin bir arada maçta oldukları kare geliyor. Asıl mesleği avukat olan eski başkanımızın takımı hiç savunmaması, doğru düzgün açıklama yapmaması da ayrı bir ironiydi(!) Neyse Konyaspor’a girersek çıkamayız ilk yarı bitsin ayrı bir yazı yazacağız. Bütün bu söylediklerimizi ispatlayamayız ama gerçekler ortada. Hakemlerden şikâyetçi olmayan takım yok. Fakat milyonlarca doların döndüğü bir endüstri haline gelen futbola bir çözüm de bulunmuyor. Hakemlik babadan oğla geçiyor, yakında torunları da görebiliriz.
İnsanlar sonucun saha içerisinde belirlenmediğini bildiğinden futboldan soğuyor. Futbol bir spor dalı olmaktan uzaklaştı. Bir endüstri kolu oldu. Futbolun geliri bellidir. Öncelikle taraftarın olacak. Taraftara bilet, ürün satacaksın. Sonra sponsor lazım. Sponsor doğal olarak taraftarı olan kulübü tercih eder. Daha sonra yayın geliri, bahis gelirleri vb. gelir. Gerek süper ligde gerekse de 1. ligde mantar gibi çoğalan İstanbul takımlarına bakıyoruz. Taraftar yok, taraftarın gideceği stat bile yok. Fakat adamlar ciddi paralar harcayıp takım kuruyorlar. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Söz de bilmem kaç bin liraya bilet satıyorlar, nasıl oluyorsa ciddi sponsorluk anlaşmaları falan yapıyorlar. Bu değirmenin suyunun bulanık olduğu ortada. Sadece bahis dümeni de değil, biraz deşilse altından kara para da çıkacaktır. Ülkemizde kara para deyince insanın aklına ilk uyuşturucu gelir. Çok şey göz önünde aleni bir şekilde yapılıyor. Bu duruma müdahale etmek için ne bekleniyor merak ediyoruz.
Futbol elbette asla sadece futbol değildir. Lakin ülkemizde işin suyu çıkarılalı çok oldu. Yayıncı kuruluş bir yandan aylık en düşük 300, 400 liraya paket satıyor, diğer yandan para kazanamıyorum diye ağlıyor. Passolig saçmalığı devam ederken kulüpler bilet fiyatlarını artırıp taraftar gelmiyor diye ağlıyor. Taraftar da bir futbol zevkimiz vardı onun da içine ettiler diye ağlıyor. Bu kafayla giderlerse 10 sene sonra futbol sadece bahisçilerin ilgilendiği bir sektör olacak. Taraftar kendisine yeni bir ilgi alanı elbette bulur. Kaybeden takımlar olacaktır. Çözüm elbette çok basit ama kimsenin çözüm bulmak gibi bir derdi yok. Günübirlik kararlarla birkaç isim feda edilerek pislik halının altına süpürülmeye devam ediliyor. Olan eskiden güzel oyun dediğimiz futbola, maddi manevi fedakârlıkla yıllarını vermiş gerçek taraftara oluyor.