Avrupa’da alınmış bir mağlubiyetten sonra oynanan lig maçında taraftarın stadı tamamen doldurmasını bekleyemezsiniz ama Atiker Konyaspor’un taraftarının maça ilgisinin çok daha fazla olmasını beklerdim. Pazar günü, ne erken ne geç tam da istenilen saatte hava da böylesine güzelken stadın dolması gerekirdi peki neden dolmadı? Rakip Adanaspor olduğu için mi takım taraftarları mutlu edecek bir oyun ortaya koymadığı için mi? Yeşil beyazlılar geçen sene puan cetvelinde üçüncü olunca haliyle beklentiler de yükseldi ama unutulan bir şey var; bu takım savunma takımı, savunma futboluyla sonuç alan bir takım. Geçen sene de maçlarında iki fark atıp iki topu direkten dönmüyordu gene aynı oyunla oynuyordu sadece bir farkla.
Geçen sene yeşil beyazlılar pasa dayalı bir savunma takımıydı. Savunmadan anlayışı tamamıyla geriye rakip takımı beklemek değil aksine top bende olsun, pas yaparak rakibi uyutayım bir gol atıp maçı kazanırım düşüncesindeydi. Bir sisteme sahipti. Bu sezon eksik olan şey bu işte. Takım hücum oynamadığı gibi pasa dayalı bir oyun da oynamıyor. Ne rakibi uyutacak paslar yapılıyor ne iki topla kontraya çıkılabiliyor özellikle orta sahayı geçince top kayıpları yaşanıyor. Bundan dolayı da top sürekli rakipte kalıyor. Yeşil beyazlılar pas akışını doğru yapamayınca ne ortadan hücum geliştirebiliyor ne de kanatlara oyunu yıkabiliyor. Pozisyon vermeme özelliğiyle tanınan yeşil beyazlıların rakipleri orta sahayı çok kolay geçip kaleye yaklaşıyor.
Atiker Konyaspor maça etkili başlayan taraftı, rakip üzerinde baskı kurdu ve kaleye girmek istedi ama bu baskı uzun süre devam etmedi. Rakip takım oyunu hemen eşitledi. Sahada organize olmayı unutmuş bir takım izledim desem yeridir. İlk dakikaların heyecanı geçtikten sonra pas yapmayan, uzun topla çıkmaya çalışan bir Atiker Konyaspor vardı. Takımda üretken bir oyuncunun olmayışı çok belliydi. Oyunu kimse yönlendiremedi, bunun için sahada olan Alban Meha’da fiziki yönden çok zayıftı dolayısıyla da etkisizdi. Meha’nın sezon başı hazırlık kampını iyi geçirmediği çok belliydi, neredeyse ayakta duracak hâli yoktu. Sahada üretken bir oyuncu olmayınca ortadan hücum yapmanız bir hayli zorlaşır bu durumda topu kanatlara yayarsınız ve oradan hücum etmeye çalışırsınız. Maça baktığınızda Adanaspor’un kanatlarının oradan hücum etmeye gayet uygun olduğunu görürsünüz fakat yeşil beyazlılar bunu değerlendiremedi. Ömer Ali bir kanat oyuncusu olmasına rağmen gereğinden fazla orta sahaya giriyor, maçı izleyen insanda çizgi oyuncusundan çok göbek oyuncusu düşüncesi oluşturuyor. Çizgide oynamayı bilen bir oyuncunun içeriye bu kadar girmesi bunu hocasının istediği düşüncesini oluşturuyor. Ömer Ali’nin arkasında oynayan Skubic kanadı kullanabilen tek oyuncu idi. Tüm takımın kanat varyasyonu Skubic’de toplandı buna rağmen Skubic maçın iyilerindendi ve kanat bindirmelerini bilen bir oyuncu olduğunu bir daha gösterdi. Meha forvet arkasında oynayınca diğer kanatta oynayan oyuncular santrafor özelliği taşıdıklarından dolayı çizgiyi hiç kullanmadı, Mehmet Uslu da kanadı olumlu bir şekilde kullanamadı. Kanatlar da bu durumda olunca gol bulma gene duran topa ve şansa kaldı. Golü de organize bir şekilde değil, duran top ve şansımızın yardımıyla bulduk.
Yapılan top kayıpları ve pas trafiğinin bir türlü kurulamaması rakip takımın sahamıza çok çabuk geçmesine ve pozisyon bulmasına sebebiyet verdi Allah’tan savunmamız hatasız oynadı. Adanaspor’un da hücum varyasyonlarını doğru yapamamasından dolayı kalemizde gol görmedik. Rakip becerikli ve hızlı oyunculara sahip olan bir takım olsaydı tablo çok kötü olabilirdi. Burada Bajic’e de parantez açmak istiyorum. Golcülerin en çok ihtiyacı olan şey özgüvendir. Bajic yavaş yavaş bunu kaybediyor. Tahmin ediyorum ki kaleci ile karşı karşıya kalınca heyecanlanıyor ve kaçırma korkusu yaşıyor. Duygusal oyuncular da bu daha çok oluyor. Bajic’in bir an önce özgüven tazelemesi lazım ki daha çok kaçırıp kendini ve bizleri üzmesin. Takımın hemen organize olmaya ihtiyacı var ve devre arasında bir üretken bir de hızlı oyuncuya ihtiyacı var.