Geçen haftaki yazımda kendini Filistin destekçisi olarak ilan eden malum bir grubun, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın Türkiye’deki ofisine saldırdığından bahsetmiştim. Yine bu saldırıya ilişkin SOCAR Türkiye’nin basın açıklamasını size aktarmıştım. İşte bu açıklamaya karşı olarak malum örgütten de bir açıklama geldi ancak açıklama, kendi içersinde yine algı ve sorunların olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen açıklamanın sıkıntılı kısımlarını sizinle paylaşmak istiyorum. Hadi gelin inceleyelim.
Açıklama şu cümlelerle başlıyor:
“SOCAR Türkiye, İsrail'e ham petrol satışına ilişkin açıklama yapmış, gerçekleri asılsız iddia olarak nitelendirerek arkadaşlarımızı ve bizleri provokatör olarak suçlamaya çalışmıştır.
Bizler, Filistin halkının ve halkların dostlarına dost, düşmanlarına düşman gençleriz.
Katliamcı ve işgalci Siyonist varlık dün gece Refah'ta yine yeni bir katliam gerçekleştirmiştir. Tüm dünya halkları ve Türkiye halkı olarak canlarımız bedenlerimizde olduğu müddetçe ellerimiz İsrail'in bütün dostlarının yakasını bırakmayacak!”
Burada benim dikkatimi çeken bir şey “Tüm dünya halkları ve Türkiye halkı” ifadesidir. Zira bu ifadeleri kullanan marjinal sol gruplar ve onların destekçileridir. Hatta daha da ötesi, bu ağız aynı zamanda terör örgütü PKK’nın da ağzıdır. Masum bir ifade değildir. Açıklamanın ortalarına doğru şunlar söyleniyor:
“SOCAR Türkiye şirketi yaptığı açıklamada tedarik şirketlerinin ham petrolü hangi ülkelere hangi amaçlarla sattığını kontrol etme ve müdahale etme haklarının olmadığını, ürünlerin serbest piyasa çerçevesinde satıldığını beyan etmektedir.
SOCAR Türkiye'nin bir an olsun sattığı ürünlerin hangi ülkeye gideceğini kontrol etme yetkilerinin olmadığını düşünelim, bu ham petrolün alıcısının İsrail olmadığını nasıl akıl ve mantıkla iddia etmektedirler?
Bugüne kadar yazılmış yüzlerce yerli ve yabancı basın organının işgalci İsrail'e milyonlarca varil petrol gittiğine ilişkin haberlerine tek bir tekzip neden istemediler?”
SOCAR Türkiye, açıklamasında İsrail’e doğrudan satışın olmadığını ima ediyor. Fakat uluslararası hukuka göre taşıyıcı şirketin kime ne sattığına SOCAR karışamaz. Hal mantığı gibi düşünün; Konya’da hale satılan sebze ve meyvelerin hırsıza, uğursuza veya temiz insanlara mı satılacağını çiftçi karışamaz.
Örgütün açıklamasına devam edelim:
“Ceyhan'dan ham petrolün hangi tarih hangi saatte hangi gemiye yüklendiği, bunların hangi limanlara vardıkları ayan beyan ortadayken SOCAR hangi hakla bizleri ve Türkiye'nin, Azerbaycan'ın halklarını provokatör olarak suçlamaya kalkmaktadır?”
Yine karşımıza “Türkiye'nin, Azerbaycan'ın halklarını” ifadesi çıkıyor. Bu ifade, yazının da devamında olduğu gibi resmen provokatörlüktür. Türkiye’de de Azerbaycan’da da bu ifadeler bölücülükle eşdeğerdir. Çünkü hem Türkiye hem de Azerbaycan’da yaşayanlar arasında bir fark yoktur. Hepsi aynı devletin vatandaşları ve aynı hak ve hukuka sahiptirler. Zaten malum örgütün bu tür açıklamalarıyla birlikte Türkiye’de dost olmayan ve Türkiye menfaatine zıt olan her türlü girişimi destekleyen, Azerbaycan-Türkiye kardeşliğine tahammülü olmayan medya kuruluşlarının bu grubu desteklemeleri boşuna değildir.
Beyanatın en sonunda da şunları söylüyorlar:
“Tek muhatabımız SOCAR değil, ortaklarınız BP, Chevron, BOTAŞ ve diğerleridir.
Emperyalizminizi, işgalinizi ve işbirlikçilerinizi her gün ifşa etmeye devam edeceğiz.”
En sonda bunları söylüyorlar söylemesine de ancak örgütün saldırıları veya şiddetin dozunu artırdıkları yerler hep milli şirketler oluyor.
Filistin ve Gazze meselesi sadece İslam dünyasının değil tüm insanlığın ortak meselesidir. Katil İsrail ne olursa olsun durdurulmalıdır. Ancak bunu yaparken de bu örgütlerin oyununa gelip Siyonistlerin değirmenine de su taşımamak gerek. Esas hedefimiz kardeşlerimiz değil, Siyonist İsrail olmalıdır.