Evvele Selam/Âhire Selam
Bâtıne Selam/Zahire Selam
Fetö terör örgütünün yapılanması, kurumsallaşması, kendini sosyal evresinde kabul ettirmesi ve örgütün yaşamsal devamlılığını eğitim stratejileriyle yaptığı kaçınılmaz bir gerçektir. Fetö terör örgütünün amacı, hedefi, felsefesi ve işleyiş mekanizmalarını gerçek manada çözümleyemezsek bu örgüt ile nasıl baş edilmesi gerektiğine dair doğruları ortaya koyamayız. Bu örgüt öyle bir yapıda işlevselliğini korumuştur ki fotoğrafın tamamını görmeyip tüm kılcal damarlarla bütün çakıl taşlarının anlamını gün yüzüne çıkarmadığımızda bu yapıya karşı durabilmemiz imkânsızdır.
Örgüt yapısının devamlılığını kendi amaçları doğrultusunda kendisine bir takım kutsiyetler atfederek yetiştirdiği ‘’vampir ruhlu‘’ yeri ve zamanı geldiğinde kendi insanlarına dahi kıyabilecek robot yapıda otomat kişiler yetiştirerek sağlamıştır. Bu konuda müsait beyinler bulup bir çok subliminal mesajlar, ezoterik bir takım simgelerle yıllarca genç dimağları formel ve informel eğitim öğretim kamplarıyla kendine yandaş olarak yetiştirmiştir. Neden bunu yapma gereği duymuştur? Çünkü örgüte ait eğitim kurumlarının yegâne görevi insan kaynağının merkezi olmalarıdır. Sadece eğitim öğretim kurumları değil, aynı zamanda eğitim öğretimle ilintili diğer tüm alanlarda da fetö örgüt yapısı bu eğitim stratejisini desteklemeyi başarmıştır. Bu konuda o kadar çok örnek verebiliriz ki, fetönün eğitim yapılanması ve destek birimlerinin ne denli toplumu ahtapot gibi sarmaladığını ancak o vakit anlayabiliriz.
Örneğin okyanus ötesinden bir talimatla aktifsen isimli bir derneğin kurulup bir yıl içerisinde kırk bine yakın üyesinin olması, öğretmenlik gibi aydın, entelektüel, bağımsız karar alma zihniyetinin hâkim olması gereken bir meslekteki etkisi çok açık olarak görülebilmektedir. Yurtlar örgütün zihinleri yıkama faaliyet alanı olarak kullanılmıştır. Fakir ama zeki gençlerin buralarda toplatılıp yıllarca örgütün amaçları doğrultusunda ailelerinden koparılarak buralarda yetiştirilmesi sağlanmıştır. Aynı zamanda bu öğrenciler topluma ajite edilerek, gelir kaynağı sebebi olarak tutulmuş ve kurban bayramı gibi zamanlarda da bu gençlerin işgücünden faydalanılmıştır. Dershaneler örgütün topluma açılan akademik başarının olmazsa olmaz kurumları olarak lanse edilmiştir. Burada etüt abileri ve ablaları ile iletişim vazgeçilmez hale getirilerek, sızdırılan liselere geçiş, kamu personel sınavları ve üniversite sınavları soru ve cevapları ile güya akademik başarının odağı haline getirilmiştir. Üniversiteler örgütün akademik kariyer sahası olarak kullanılmış ve yüzlerce örgüt mensubu akademi camiasına ve üst düzey görevlere buralardan geçirilerek yerleştirilmiştir. Etüt merkezleri ve diğer çok amaçlı kurslar örgüte hem maddi kazanç hem de sosyal çevre oluşturmak için kullanılmıştır. Uzaktan eğitim merkezleri örgüte ait fakültelerde kurularak fetönün teknolojik olarak örgüt tabanıyla bağlantı kurabilmesi sağlanmıştır. Özel okullar ise başlı başına örgüt propagandasını toplumda insanların evlerine kadar taşıyan bir çalışma esasına sahiptir. Burada okuyan öğrencilerin tamamı yüksek gelirli, hizmet hareketi adı altında örgütle yan yana gelmede herhangi bir sakınca hissetmeyen, örgüt mensubu olmayı gerektirmeyen ailelerin çocuklarıdır. Bir de bu okulların dışında kripto diyebileceğimiz insan tipini yetiştiren okullar vardır. Bunlar kesinlikle bu örgüt yapısına, şekline şemaline, inancına, fikrine, zikrine benzemeyen bir hal içerisinde, daha çok Atatürkçü, laik demokratlık adı altında askeri okullara, hukuk fakültelerine gizli örgüt personeli, kripto vampir otomat yetiştiren özel okullardır. Bu okullar hiçbir şekilde fark edilmeyecek kadar özenle dizayn edilir. Bu okulların başında kapatılan Sirus, Anafartalar ve Cumhuriyet Kolejleri gelmekteydi.
Fetönün eğitim yapılanmasına destek veren diğer unsurlar da çok dikkat çekicidir. Gerektiğinde hükümetle pazarlık yapabilme adına, hükümeti zor durumda bırakabilme adına iki konfederasyona bağlı 19 sendika. Bu sendikalardan aktifsen ve pak eğitim iş en önde gelenleri 17-25 Aralık ve gezi olaylarında sosyal medya hesaplarını örgütün çıkarına kullanmışlardır.15 Temmuz dan sonra bu hesaplarını her ne kadar gizlemeye çalışsalar da başarılı olamamışlar ve deşifre edilmişlerdir.
Vakıflar örgüt yapılanmasında eğitimin en ciddi unsurlarındandır. Çünkü fetöye ait 104 vakfın 87 tanesi eğitim vakfıdır. Toplanan maddi gelirler bu yolla toplum nezdinde meşrulaştırılmıştır.
TUSKON yani Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu sadece Türkiye’de faaliyet gösteren 211 işadamı derneği ve 150 ülkede diğer dernek ve vakıfların bağlı yüzlerce küçük büyük sermaye gruplarının danışma merkezi ve yuvası olduğu bir yapıdır. Bunların dışında 15 Temmuzdan sonra kapatılan 1215 adet öğrenci yetiştirme, mezun, yardım ve yaşatma ismindeki dernekler toplumda örgüte taraftar toplamanın bir yolu olarak kullanılmıştır.
Öğrencilere, velilere, resmi ve özel öğretim kurumlarına ulaşmanın ve örgüte sempatizan toplamanın ve çıkar sağlamanın başka bir yolu da matbaa, dağıtım ve yayınevleri kurmaktı. Örgüte ait matbaalarda basılan yayınlar yine kendi dağıtım şirketlerince insanlara ulaştırılıyordu. Özellikle Kaynak holding bünyesindeki birçok dağıtım kargo şirketleri ve 29 tane yayınevi her yıl milyarlarca liralık vurgunla örgütün kasasına gelir getiriyordu.
Ahtapotun kolları sadece yurtiçi eğitim faaliyetlerinde değil, aynı zamanda yurtdışı öğrenci programları, danışmanlık merkezleri ve Avrupa birliği projeleriyle, bölgesel kalkınma ajanslarından güya proje karşılığı elde edilen gelirlerin hala hesabı bilinememektedir. Hangi projelerden destek ve hibelerin hangi fetö şirketlerine aktarıldığı 81 şehir ve 26 bölge kalkınma ajansı kapsamında incelenmesine devam edilmektedir.
Yurtdışı eğitim faaliyetlerini 160 tan fazla ülkede Kafkasya’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Asya’ya, Orta Doğu’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Türki devletlerine kadar ulaşmayı başarmışlardır. Yurtdışında ülkelere nüfuz etmenin en kolay ve reddedilmesi zor yolu ya STK’larla yardım kuruluşları ya da okul yurt faaliyetleridir. Bunu da ulaştıkları ülkelerde siyasi ve ekonomik olarak önde gelen ailelerin çocuklarının okullarda eğitim almalarının sağlanmasıyla büyümelerini ve devamlılıklarını o ülkede sağlamışlardır. Afrika’da 63, Asya’da 222, Avrupa’da 150, Amerika’da 322 ve Okyanusya’da 10 olmak üzere hemen hemen her düzeyde okul açmıştır. Ancak hiçbir okulda Türk Milli Eğitiminin amaçları doğrultusunda veya Türk İslam inanç ve gelenekleriyle ilgili herhangi bir öğretim programı uygulamamıştır. Özellikle okul yöneticileri ve yabancı dil eğitmenlerinin tüm dünyadaki okullarda Amerikan ajanlarından olduğu ve masum görünümlü eğitim maskesi altında birçok ülkede bu okulları karargâh olarak kullandıkları ortaya çıkmıştır. Tüm dünyada örgüte göre en yapabildikleri şey Türkçe olimpiyatları adı altında ilgi çekip, 17-25 Aralıktan sonra zaman kazanma ve destekçi toplama çabalarıdır.
Örgütün özellikle eğitim destekçilerinin ve kurumlarının tanıtım ve propagandalarını yapmak üzere kurulan fetö medyası yazılı ve görsel olarak en işlevsel halde kullanılmıştır. Toplumun nerdeyse bütün kesimlerinin bildiği ve fütursuzca sembol haline getirilen zaman gazetesi ve sızıntı dergisi yazılı fetö medyasında lokomotif durumundadır. Çok ciddi tirajlarla örgütün aynı zamanda gelir kaynağı halinde idiler. 15 Temmuzla beraber 15 adet dergi ve 45 adet gazete kapatılmıştır. Fetö görsel medyasının amiral gemisi samanyolu televizyonu ve bununla birlikte 15 TV ve 23 radyo ile cihan, sem ve muhabir isimli haber ajansları idi. Bunlar örgüte ait stratejilerle insanımızın saf temiz duygularını güya dini programlarla adeta sömürmüşler, bu sayede reyting elde edip örgüte farklı bir para kaynağı oluşturmuşlardır. Bunlarda 15 Temmuz sonrası kapatılmıştır.
Bütün bunlar birkaç sayfada anlatılabilecek konular olmadığı çok açıktır. Fetönün 40 yılı aşkın bir sürede ilmik ilmik ördüğü, hedefine ulaşmak için meşrulaştırdığı amaçları ve kullandığı enstrümanları, araçları bir çırpıda ortaya koyabilmek ve deşifre edebilmek pek de kolay değildir.
Fetöyü ortadan kaldırabilmek, fetönün orijinine inebilmek, felsefesini çok iyi analiz edebilmekle mümkündür. Kendini bir takım ilahi güçlerle hareket eden özel seçilmiş, güya Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi gibi etrafına, örgüt elemanlarına yansıtan, bir takım dış güçler tarafından ipi tutulan bir şarlatandan başka bir şey olmadığını da çok iyi bilmek gerekir.
Devlet büyüklerimiz bu konuyla ilgili sürekli araştıran, inceleyen, bilgi toplayan kurulların oluşturulması, belki de bir fetö araştırma merkezinin kurulup bir üniversite kürsüsü şeklinde akademik olarak da fetö konusunu çözmemize yardımcı olacak etkin kişileri mutlaka görevlendireceklerine inanıyorum. Fetö konusunun sadece 15 Temmuz yıldönümlerinde hatırlanıp, birkaç program ve yazıyla basitleştirilmesi, romantik hale getirilmesi bu memlekete hainliktir. Çünkü bizler için 15 Temmuz yastır, kandır, kindir, vatana ihanettir. 15 Temmuzu basitleştirenin ve unutturanın kanı kurusun diyebileceğimiz kadar ehemmiyetlidir. Bu vatana önceden canını vermiş şehit veya gazi olmuş tüm vatan evlatları gibi 15 Temmuz gecesi hayatını yitiren onlarca vatan evladı şehidimiz ve yüzlerce gazimizin adını şanını yerde bırakamayız.
Doğrudur biz dâhil ismi bilinmeyen birçok kardeşimiz fetö belasından sıkıntı yaşadık, tüm memleket olarak maddi manevi ciddi zararlar gördük. Ancak kaderin üstünde bir kader vardır inancını asla yitirmedik ve ‘’ La galibeillallah ‘’ galip olan yalnız Allah’tır diyerek yolumuza devam etmeyi şiar edindik.
Yol odur ki: Hava gibi, su gibi ol. Yaşat ama görünme.