FETÖ Davaları Nasıl Tarihi İse Kararlarda Tarihi Olacak!

Ayşe Atsan

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbeler oldukça önemli ama 15 Temmuz Darbe Girişimi apayrı bir öneme sahip.

Çünkü ülkemizde ilk defa bir darbe bastırıldı, üstelik halk tarafından.

Yaşatılan sürecin Türkiye’nin bekasına yönelik dış kaynaklı bir operasyon olduğu ve bu operasyonların 15 Temmuz darbe girişiminden ibaret olmadığı aşikar.

Tarihimizin bu en ağır travmasını yaşatan, 250 şehit ve 2735 gazimizin olduğu darbe girişiminde kendilerine "Yurtta Sulh Konseyi" diyen cuntacılar, duruşmalarda savunmalarını da yalanlar üzerine kuruyor.Tüm delil ve belgelere rağmen hala suçlarını inkâr etmeleri, tek tip savunma yaparak neredeyse kendilerini kahraman ilan etmeleri, hatta darbeyi başkalarının üstüne yıkma girişimleri dikkat çekiyor.

Darbenin başarısızlığı halinde yargılamada nasıl davranılacağı okutulmuş ve örgüt savunmalarında tek tip ifadeler önceden hazırlanmış. Çok belirgin bu…

"Kontrollü darbe" tartışmaları ile süreci sulandırmaya çalışıyorlar. Darbenin arkasındaki akla baktığımızda örgüt TSK ve Emniyet üzerinden yapılanmış. Çünkü anayasal düzenin ancak ve ancak böyle değişeceğine inanmışlar. İstihbarat örgütleri ile istihbarat kafası ve ajanlık faaliyetleri ile senkronize olmuşlar.

Sanık iddialarında organize hareketin varlığı beden dilleri ve sözlü ifadeleri ile bize yansıyor. Davaların adalet ekseninde yürütüldüğüne kimsenin şüphesi yok…

“Karakolda doğru söyleyenlerin tamamı da mahkemede şaşıyorlar” Mahkemede söylenenlerin  çoğunluğu olayın sıcaklığında emniyete verdikleri ifadelerinden çok farklı. "O gün baskı altındaydım olayın şokunu yaşıyordum." Daha sonra her biri bir ‘Aydınlanma Süreci’ yaşadılar! Şimdi ise ilk ifadelerini yalanlayıp değiştirmeye çalışsalarda, deliller ortada. Gerçekler de…

Mahkemelerde ki savunmaları tamamen inkar üzerine; Okuma yazma bilmeyen, üçüncü sınıf bir adi suçtan yakalanan ‘Cezaevi gediklilerinin’ metoduna sığınıyorlar, hepsi birden… Bilmem hangi kurumu işgale giden tankın içinde yakalanmış ‘Biz boğaza gezintiye çıkmıştık’ diyecek bir aşama sonrasında…

TSK ve MİT'den aldıkları emir üzerine darbeye karışmışlar. FETÖ emir verdi demelerini bekleyen var mıydı ki aramızda?

Suç tamamen firari yada ölenlere yıkılmaya çalışılıyor…

Savunmalarda suçlu belli; 15 Temmuz darbe girişimine direnen kahramanlar... Utanmasalar mermilerin önlerine kendilerini attı diyecekler… FETÖ’nün şehit ettiği, Ömer Halisdemirbile suçlu hale geldi neredeyse.

Yalanlarına kendileri bile inanmıyor ama bunlar son çırpınışları. Çaresiz suçluların yapabileceği başka ne olabilir… Yalan ve manipülasyonları da, tam olarak ahlaklarını yansıtıyor.

Hukuki meşruiyet bu diyeceklerdi darbe başarılı olsaydı.

Görüntüleri kayıt altında ve tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşmesine rağmen "Kameradaki o kişi ben değilim." diyen sanıklar var. Ezberletilmiş cevaplar! Savunmalarda ortak bir strateji var. Üst akılda  cezaevindeyse demek… Orda olmasa da uğramış muhakkak…

Üst düzey rütbelilerin 13 Temmuz'da Resmî Gazete'de yayınlanan bir yasadan güç alıyor olmaları dikkat çeken diğer bir husus.

 Nedir bu yasa!?

"Toplumsal olaylarda ihtiyaç duyulursa askeri kuvvetlerden sivil otoritenin talebi üzerine yardım alınabilir."

Bu madde 13 Temmuz'da  kim tarafından ve nasıl ortaya çıktı araştırılmalı!

Sanık avukatlarının duruşmalara gelmeyip savunmaları yavaşlatarak süreci sabote etmeleri de vicdanları yaralıyor.

Sanıkların gereksiz özgüvenli duruşları ve sulandıran tek tip ifadeleri darbecilerin acaba güvendiği yeni bir kalkışma durumu mu var sorularının getiriyor aklımıza. Örgütün mensubu hiç kimsede samimi bir pişmanlık yok. Darbeci generallerin yüzündeki aymazlık ve  gizlemeye çalışılan tebessüm sinirlerimizi ve sabırlarımızı zorlayacak türden.

Karşımızdaki görebileceğiz en aşağılık terör örgütü. İtirafçıyım diye geleni bile itiraf etmiyor. Masum olana iftira atıyor. Çok kurnaz olduklarını sanıyorlar.

Hakimlerin bu gerçeği göz ardı etmeyeceğini düşünüyorum. FETÖ davaları ile ilgilenen tüm savcılarımızın ve hâkimlerimizin çok özenli ve dikkatli olması lazım. Davaların sahipsiz bırakılmaması şart. Halkımız, STK’lar, hükümet büyüklerimiz bu davayı takip etmeli ve yalnız bırakmamalı. KHK ile yapılan ihraçların hepsinin FETÖ yapılanması ile alakalı olduğu yönünde bir algı oluşturuluyor. FETÖ harici bir nedene bağlı ihraç edilenler bile halk arasında "FETÖ ile hiç alakası yoktu." şeklinde mağdur edebiyatına zemin oluşturuyor. Ulusal güvenliğimiz için sakıncalı olanların kamu görevinden ihracını eleştirme lüksü yok hiçbir vatandaşımızın.

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı ile FETÖ'nün hain darbe girişimine karşı vatana sahip çıkmak için darbecilere bedenlerini siper edenler; 249 şehit ve 2 binden fazla gazi ile isimlerini tarih sayfamıza altın harflerle kazıdılar.

Dolayısı ile FETÖ davalarının takibi sadece 15 temmuz şehit ailelerinin, gazilerinin, basın ve medya kuruluşlarının değil; tüm halkımızın takip ettiği bir davadır. Şehit yakınları ve gaziler için anlamı farklı ama tüm Türkiye FETÖ davaların yakın takipçisi!

Darbeye karşı tam manası ile mücadele eden ve darbeyi püskürten halk; adaletin de ortaya çıkmasını sağlayacak.Milletimizi, devletimizi ve anayasal düzenimizi yıkmaya çalışan iç ve dış güruhlara karşı her zaman teyakkuzdayız. Halkımızın huzuru, refahı, devletin güvenliği, milli birlik ve beraberliğimiz için her türlü tedbiri almakla mükellefiz.

15 Temmuz gerçeğini hep birlikte yaşadık. Teşebbüsün kayıtları ve belgeleri var. Adaletin yerini bulacağından ve hakkaniyetim tesis edeceğimden şüphem yok. Kamu diplomasisi daha hızlı hareket etmeli ve kamuoyunu süreç içinde sürekli bilgilendirmeli.

Algı operasyonları ve mahkemelerin devam ettiği bu süreçte sükunete ihtiyacımız var. Soğukkanlı, dikkatli ve sabırlı bir şekilde süreci takip etmeliyiz. Türk halkı olarak hepimizin yüreğini soğutacak kararları bekliyoruz. 

Allah yâr ve yardımcımız olsun.