Konya son yıllarda uluslararasılaşma konusunda çok önemli adımlar attı. Yüksek ve orta öğretim kurumlarımızda binlerce yabancı uyruklu öğrenci öğrenim görüyor. Son dönemlerde caddelerimiz, sokaklarımız renklendi, neşelendi. Uluslararası öğrencilerle farklı bir çizgi, yeni bir boyut ve değerlerimizi aktarabileceğimiz bir imkân ortaya çıktı.
Konya bu zenginlik ve çoğulculuğun hakkını verebilecek bir şehir. Tarihteki misyonu, bugünkü konumu ve gelecek beklentisi ülke siyasetinin tam da ihtiyaç duyduğu özelliklerle dolu. Dünkü yazımızda kaleme aldığımız ‘mübadele’ maalesef Konya’mızı kısırlaştırmıştı. Farklılıkları eksiklik olarak görür olduk. Oysa memleketin büyük düşünen ve ne yaptığını bilen insanlara ve şehirlere ihtiyacı var.
Şehir uzunca süredir üzerine serpilen ‘ölü toprağını’ atabilecek konuma geldi. Bunda şehrin özkaynaklarının etkisi büyük. Ama onunla sınırlı değil. Ulusal ve uluslararası programlar yabancı uyruklu öğrenci sayısını artırmakta. Uzunca süre sorumluluğunu üstlendiğim Erasmus programı, mesela, gösterdi ki uluslararası öğrenciler şehirden bir şeyler alırken, aynı zamanda şehre önemli katkılar sağlıyor.
Geçtiğimiz aylarda kaleme aldığımız diaspora yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, bu öğrenciler ‘Türk diasporası’ üyesi haline geliyorlar. Gittikleri ülkelerde, ulaştıkları farklı dil, din ve etnik kökenden insana Türklerin ve Türkiye’nin elçisi olarak davranıyorlar.
Bu konuda o kadar çok olumlu örnek var ki, kendi kendime gönüllü elçimiz olan bu insanlara karşı bizler ne yapıyoruz, ne yapmalıyız, sorularını sormadan edemiyorum.
Aynı kalemden olarak; Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bursuyla şehrimizde bulunan yükseköğrenim öğrencilerinin sayı ve niteliklerini bilseler projeye inanmayanlar da zenginliği takdir ederler.
İstanbul fethedileli 562 yıl oldu. Bugün de fethin yıldönümü. Her yıl 29 Mayıs günü huzur duyuyor, gururlanıyoruz. Mübarek olsun. Aynı duyguyu uluslararası öğrencilerle muhatap olduğumda da hissettim.
Önemli olan ‘gönülleri fethetmek’. Yoksa ‘fiilen’ kontrol altına alınan, ama gönülleri fethedilemeyen çevrelerin Gezi olayları vesilesiyle açıkça beyan ettikleri gibi ‘zulüm 1453’te başladı’ diyenlerle muhatap olmak, bu toprakların insanı açısından kahredici.
‘Fetih ruhunu’ ülke geneline, uluslararası topluma yaymanın en zahmetsiz, en etkili, en gerçekçi yolu Hz. Pir’in yolunu takip etmek. ‘Gel mesajı’ ile daveti genelleştirmek, özellikle de eğitim, öğretim kanalıyla bu mesajı uzaklara taşımak.
Uganda, Vietnam, Hindistan, Mısır, Kosova, Kazakistan, İspanya, Cibuti, Moğolistan, Doğu Türkistan, Endonezya gibi pek çok ülkeye ve topluma ulaşmanın başka bir yolu yok. Belki devlet adamları üst düzey temas kurabilir, resmi anlamda görüşmeler yapabilirler ama toplumların alt katmanlarına nüfuz etmek mümkün olmaz.
Bu durum kurumlarımız açısından farklı bir mutluluk kaynağı. Zira bilgi, tecrübe ve bakış açınızı farklı etkin kökenden insanlarla paylaşabiliyorsunuz; tepkilerini görme imkânına sahip oluyorsunuz. Yapılan ‘Türk’ün Türk’e propagandası değil’. Kendi kendinize, kendi faziletlerinizi anlatmıyorsunuz.
Konya bu anlamda ‘kuşatıcı’ bir şehir. Ülke içinde seveni de var, sevmeyeni de. Bir kısım insanlar önyargılı. Bunu biliyoruz. Lakin yabancı öğrencilerde aynı duruma rastlamadım. Aksine, gelip, öğrenim görenler hep olumlu, hepsi seviyorlar.
Geçmiş yıllarda Erasmus öğrencilerimiz sıkça seyahat ederler, ülkenin neredeyse her bölgesine giderlerdi. Her defasında Konya’da kendilerini güvende hissettiklerini, şehrin kuşatıcı atmosferinin kendilerine huzur verdiğini ifade ederlerdi.
Şehir ve kurumları olarak bunların önemini belki biliyoruz ama biraz daha dikkatli olsak iyi olur, diye düşünüyorum. Belli STK’larımızın bu öğrencilere dönük çalışmaları var. Programlar düzenliyor, sahip çıkıyorlar. Sevindirici bir adım.
Bundan sonraki dönemlerde bu boyuta biraz daha ağırlık vermek gerekecek. Sayıları bu kadar fazla olan ve son derece zengin bir arka planı bulunan bu kesimi ihmal etmememiz lazım.
‘Fetih’ gelmiş kapımıza: Hem onlara bakarak kendi iyi – kötü yönlerimizi görelim, hem de onlara ne yapabiliriz sorusuna kafa yoralım. Resmi, özel, STK fark etmez.
Başbakanımız dünyanın her tarafını dolaşır, Konya’nın değerlerini anlatırken, biz kapımıza kadar gelen bu insanlara aynı şeyleri yapmazsak, olmaz.
Mesele, hepimizi ilgilendiriyor.