Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da gerçekleştirilen Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı'nda yaptığı konuşmada, "Gazzelilerin haklarını savunma maskesi altında Filistin'e en büyük desteği veren ülkemiz yıpratılmak, yıldırılmak istenmiştir. Şimdi aynı çevrelerin, şu utanmazlığa bakın, Kürecik'teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Daha önce defalarca açıkladığımız tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik'teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir ama bir Müslüman olarak her şeyden önce yalan, Allah'ın ve Resulünün en çok nefret ettiği şeydir. Böyle yalan söylemeyin. Kurtulamazsınız. Bunun hesabını da ebedi âlemde vereceksiniz." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yalan, çarpıtma ve manipülasyon üzerinden siyaset yapılmayacağını, kendi devletine ve milletine iftira atarak da siyasetçilik oynanmayacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivil toplum, basın ve siyaset fark etmeksizin Türkiye'deki tüm aktörleri özellikle Filistin konusunda daha özenli bir dil kullanmaya davet etti.
Tabi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncelikle Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan’a yönelik konuştuğunu hepimiz biliyoruz. Fatih Erbakan’ın son dönemde anlayamadığımız bir üslupla, ısrarla Recep Tayyip Erdoğan’a, ülkemizin Gazze politikasına, AK Parti iktidarına saldırdığını görüyoruz. Anadolu tabiri ile “ne oldum delisi” havasında bir siyaset yürütüyor. Gören ana muhalefet partisi sanır, ilginç ilginç açıklamalar yapıyor, olmadan olmuş, gün doğmadan havayı aydınlatmış, hamama girmeden terlemiş… Böyle bir havası var… Fatih Erbakan’ın paylaşımlarında özellikle Kürecik’in ismini vererek, sanki İsrail Kürecik’ten giden bilgilerle Gazze’yi vuruyormuş, İran’dan atılan füzeler sanki buradan giden bilgilerle durdurulmuş iması vererek, bunun üzerinden bir oy avcılığı yaptığına da şahit oluyoruz. Bir nevi Ümit Özdağ’ın siyasal dincisi gibi bir tavır takınıyor. Ben de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerine katılıyorum, 3 kuruşluk siyaset için buna gerek yok, Türkiye’nin, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları ortada, İsrailli yetkililerin Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik saldırıları ortada... Hal böyle iken, sanki Gazze, Kudüs bugünün meselesiymiş gibi bir yaklaşımla, ülkemizi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı, iktidarı karalama çalışmalarını ahlaki de bulmuyorum.
Fatih Erbakan’ın şunu anlaması gerekiyor, AK Parti düşmanlığı hiçbir partiyi hiçbir yere götürmez, işte bakın İYİ Partiye… Konjonktür partisi olmanın hazin sonu… Eğer siz ideallerinizle, duruşunuzla, davanızla, fikrinizle siyaset yapmazsanız, elbette belirli bir süreçte AK Partiye kızan seçmenlerin bazıları size oy verebilir, bu ciddi bir oran da olabilir ama özünde işi boş siyaset yapıldığı için, anlık, popülist, hamasetle siyaset yapıldığı için kaybolur gidersiniz. Yaptığınız marjinal çıkış, Ekrem İmamoğlu gibi siyaset cambazlarının işine yarar. Türk siyasi tarihinde çok fazla örneği var bu durumun. Peki Fatih Erbakan niçin hamasi söylemlere, popülist jargonlara kayıyor? Niye böyle yapıyor? Oy için mi yapıyor bu siyaseti? Dikine çıkış mı yapıvermek istiyor? Biliyorsunuz bir zamanlar Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin grup toplantılarında FETÖ kriptoları yayınlardı. O dönemde bu aymazlıklara destek veren partiler de vardı. Peki ne oldu? Kemal Kılıçdaroğlu’nun süreçte nereye savrulduğunu gördük, AK Parti’nin en zayıf zamanında bile kazanamadı, ona destek veren mesela Saadet Partisine şu anda bile seçmen hala oy vermiyor? Ahmet Davutoğlu’nun siyasi çizgisi ortada, partisi yüzde 1 bile oy alamadı, bir tane bile belediye kazanamadı, Ali Babacan’ın çizgisi ortada, hiçbir varlık gösteremediler… Fatih Erbakan da mı öyle olmak istiyor? Sabah rüzgarıyla çıkacak, kuşluk rüzgârı ile savrulup gidecek…
Yalan ve manipülatif siyasetle bir yere varılmıyor. Size bir konuyu anlatayım; Kemal Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin bazı milletvekilleri ile yol arkadaşı bazı partilerin temsilcileri tarım konusunu da çok kullanırlardı. Onlarca sorunlu alanı görmezler, “pancara tarlada kar yağdı”, “çiftçi pancarı kaldıramadı” diye yandaş gazetecilerine yalan haber üzerine manşet attırırlardı. Oysa tarlayı, pancar tarımını bilen herkesin de konuya hâkim olduğu gibi, zaten çiftçi polar yüksek çıksın diye oldukça geç tarladan pancarı kaldırmaya çalışır. Ekim ayında, kasım ayında bir kar yağıverirse de tarlada pancara kar yağmış olur, bunun polemik yapılacak bir tarafı yoktur. Bu yalanlarla iktidarı indirebildiler mi? İktidar olabildiler mi? Böyle bir siyaset yapıldı ve bu siyaset doğru bir siyaset değildi. Fatih Erbakan'ın metodu tam da bize o dönemleri hatırlatan bir siyaset oluyor. Her konuyu, acımasız bir şekilde, hiçbir sorumlu davranış göstermeden, tamamen popülist yaklaşımla kullanıyor Fatih Erbakan… Doğal olarak, Kürecik konusunu da devletimiz gerçekleri açıkladığı halde manipüle ediyor. AK Parti’nin yanlışı varsa buna yanlış denmesinde bir beis görmem ama manipülasyonı anlamak mümkün değil. Fatih Erbakan’a tavsiyemiz biraz daha aklı başında, biraz daha ferasetli, biraz daha mantıklı, biraz daha makul, ülkesini önemseyen, hayra motor şerre fren olacak bir siyasi çizgidir. Akımlara, akıntılara, esiveren rüzgarlara kapılmak sizi büyük siyasetçi yapmaz, farkına varmazsınız o an ama bu durum halkla temasınızı koparır, zemini altınızdan alır, havada, boşlukta kalırsınız.
Geçen gün de yazdım, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bu süreçte yaptığı hamleler gerçekten çok önemli. Hem Türkiye’yi sorunun merkezine çekmemiş oluyor bu politika, hem de mazlumların yanında duruyor Türkiye bu akılcı siyasetiyle… Ayrıca Filistinliler için atılan onlarca adım var. Bilmiyorsa arasın Fatih Erbakan’a ben anlatayım ama sanki Türkiye bir şey yapmıyormuş gibi, Türkiye’yi ateşin içine çekmek istermiş gibi, süreçten siyaset devşirmek için marjinalleşmiş bir üslupla ülkemize, iktidarımıza düşmanlık yapmanın mantığını şahsen ben anlayamıyorum. Bakın dostlar, “Prof. Dr. Erbakan Hocamız olsa, bu zulme İsrail devam edemezdi” diyenlere 1997, 1998 yıllarına iyi bakmalarını tavsiye ederim, o yıl da Gazze’ye saldırdı İsrail… Ne yapabildik? İlk defa olmuyor ki, her yıl zaten düzenli bir şekilde katliam yapıyor siyonistler. Bedevi Araplar, İngilizlerin oyununa geldiler, Türklerin bölgeden çıkmasına neden oldular ve bölgeye fundamentalist Yahudiler yerleşti, bu fundamentalist Yahudiler de Türklerin de desteğini kaybetmiş olan Arapları çok rahat bir şekilde yendiler, sonuçta o günlerden bu günlere İsrail düzenli bir şekilde toprağını genişletmek için zaten bölgede soykırım yapıyor. Konu bugünün konusuymuş gibi, Türkiye olaya müdahil olursa sorun çözülürmüş gibi hareket etmek doğru mu? Türkiye’yi bu ateşin içine çekmenin kime ne faydası olabilir. Merhum Erbakan Hocamızın Libya gezisinin ülkemizi uluslararası alanda ne kadar sıkıntılara soktuğunu da hatırlayın. Kaddafi başbakanımızı küçük düşürmüş, bedevi çadırında ağırlamıştı. Yani her şey her zaman dört dörtlük olmuyor, bu işlerde de zaten hamasetle bir yere varılmıyor. Türkiye’nin durduğu yer belli, konumu belli, yazılarıma bakabilirsiniz onlarca defa iktidarın dış politikasını eleştirdim ama Fatih Erbakan ve bugün Gazze üzerinden iktidarı vurmaya çalışan popülist siyasetçiler tarafından yapılan eleştiri değil, çok açık yazıyorum. Bu yapılan direk belden aşağı vurmak ve çok önemli bir uluslararası konuyu ucuz siyasete malzeme yapmaktır. Türkiye jet yakıtı satıyor, yalanını servis edenin iyi niyetli olmasını, Kürecik konusunda yalan söyleyenin iyi niyetli olmasını nasıl düşünelim? İnanın üzülüyorum, İran hayranı oldular hepsi… İran’ın Türkiye’nin etki alanını kırmak için ABD’deki siyonistler ile İsrail’deki siyonistler tarafından sahaya sürüldüğünü herkes anlıyor da nedense bunlar anlayamadı. Akıl, izan, mantık, feraset, bilim, realite… Hiçbir nokta yok, bam bam bam… böyle devlet mi yönetilir? Milli ve manevi değerlere önem verin. Tabii ki Filistin'in yanında yer alın. Tabii ki Kudüs davanız olsun ama sorumlu bir dille de siyaset yapın.
Eğer bizleri dinlerseniz Türkiye’nin önemli bir siyasi aktörü olursunuz ama dinlemez, günlük rüzgarlarla siyaset yapmaya devam ederseniz, Konya’nın Doğanhisar ilçesinde olduğu gibi, sizi gelir AK Partili olan biri, AK Parti kendini aday göstermedi diye kullanır. Senin partinle seçime girer, kazanır, kazanınca da AK Parti’deki gücünü de korumak için hemen istifa eder, AK Parti’nin kapılarını aşındırır… AK Parti teşkilatı kabul etse hemen mesela Doğanhisar belediye başkanı AK Parti’ye katılacak. Sadece Doğanhisar da değil, onlarca böyle belediye başkanı var, AK Parti teşkilatları kabul etse hemen AK Partiye katılacaklar. Daha seçim olalı bir ay bile olmadı, bak adamlar ayrıldı… Bu adamların kazanması YRP’nin seçim başarısı mıydı şimdi? Bu arada şunu da yazayım, AK Parti teşkilatları, Doğanhisar başta olmak üzere YRP’den istifa eden başkanları kabul etmemelidir. Çünkü bunlar aynı zamanda Cumhur İttifakının seçim stratejisinin önünde engel oldular, Cumhur ittifakının karşısında durdular. AK Partililer hem MHP'ye saygı duymalı hem kendi teşkilatlarına, kendi aday çıkarttıkları insanlara saygı duymalıdır. YRP’den istifa edip AK Parti'ye katılmak isteyenlere müsaade edilmemelidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, AK Partiye karşı çok saygısız bir duruş sergiliyorlardı bu insanlar, meydanlarda Cumhur İttifakına saldırıyorlardı, umarım bu hemen unutuluvermez... Doğanhisar’da bu başkan MHP adayının karşısında son derece yıkıcı bir propaganda yürüttü. Cumhur ittifakının aleyhinde acımasızca konuştu, AK Parti'nin aleyhinde acımasızca konuştu, sonra da seçimi kazandım hop geldim AK Parti'ye girdim… AK Parti’nin kendi mensuplarına saygısı varsa bunu kabul etmemelidir.
Bakın sonuçlara, Sayın Fatih Erbakan partiniz zannettiğiniz kadar güçlü değil, zannettiğiniz kadar büyük değil. Sadece aday adaylık sürecinde AK Parti ya da Cumhur İttifakı bu adayları tercih etmiş olsa bile YRP bu kadar belediyede kazanamayacaktı. Yani YRP bir stratejisi, bir söylemi, millet üzerinde bir etkisi olduğu için gelmedi bu başarı, bu başarı AK Partiye tepkili insanların sayısındaki artış neticesinde geldi. Fatih Erbakan bunları görmezse, hamaset akımına kapılıp siyaset yapmaya devam ederse… diyebileceğimiz şudur; Anadolu'da “acele eden sinek süte düşer” derler, söylemiş olalım.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Amerika'ya yapacağı geziyi iptal etti. Bunu kolay kolay bir lider yapamaz. Peki niye yapıyor? Çünkü İsrail'e destek paketi gitti Amerika'dan bunun için yapıyor. Bunu dünya âlem biliyor. Bu ülkede Amerikan başkanı randevu verdi, ülkemizin lideri Amerika'ya gidecek diye aylarca televizyon kanallarında, gazeteler manşetlerinde bu konu yer alır, büyük bir zafer kazanılmış gibi olay işlenirdi. Ama Recep Tayyip Erdoğan bu milletin adına dik bir duruş sergiliyor Filistinliler için, Gazze için Amerika'yı elinin tersiyle itip dik bir duruşla, net bir duruşla gezisini iptal edebiliyor. Bu çok kıymetli, takdir edin, doğruya doğru deyin, haklıya haklı deyin, Türkiye’nin dik duruşunu hangi Arap ya da diğer Müslüman ülkeler gösterebiliyor? Ülkemize haksızlık yapmayalım.
Neyse, bugün de bu kadar, hepinize bereketli ve güzel bir hafta diliyorum.