Soğuğun ruhları üşüttüğü şu günlerde gündem ne kadar sıcak.
En önemli haberlerin dahi etkisi birkaç günde kayboluyor.
Yeni bir haber çıktığında eski eskimeden unutuluyor.
Benzer bir mevzu gerçekleştiğinde ise geçmişte de olanlar bir parça hatırlanıp sonra yenisiyle birlikte kaybolmakta.
Süreç böyle işleye dursun, olay olgu haline gelip davranışa dönüştüğü zaman gerçek değerine ulaşacaktır.
Örmek vermek gerekirse, bir şehit haberi oluyor, geçmiş yıl o tarihte vefat eden şehitler yenileriyle birlikte anılıyor.
Birkaç dakika yürek acısı, kendi başına gelmedi diye bencilce bir şükür…
Sonrası
Sonrası yok.
Vatan için bekleyen, şehit olan evlatlarını anlık haberlerle anıyorsan, emanet edilen bu topraklarda açık bir musluğu dahi kapatma acziyetinden yoksunsan sonrası olmasın zaten.
Hürmet ettiğim bir büyük vaktiyle söylemişti.
“Eğer bu topraklar için dökülen kan kurumasaydı adım atacak yer bulamazdık”
Kan ve vatan birlikte yazılmışsa bir milletin kaderine, tarih şuuru da o ölçüde gelişmiş olmalıdır.
Bizde böyle mi?
Tarihi yalnızca geçilesi bir ders olarak gören bir nesil yetiştirmedik mi?
“Yaaa ben tarih dersini sevmiyorum uykum geliyor” deyip yayvan ağız Türkçeyle konuşan sivilce yüklü ergen nüfus kimin?
Sonra birisi çıkıp bir şey deyince, sırf tepkisel bir duruşla sahip çıkmıyor muyuz o tarihe?
Kendini bilmezin biri “Fahrettin Paşa hırsız” deyince öğrendik kimden bahsettiğini.?
Üzücü ki Paşanın kimliğinden çok birde diyen kişiye odaklanıldı.
Asıl yanlış bence bu…
Kendinden habersiz, dış işlerini ABD ve İngiliz yalakalığıyla karıştıran, Bakanlığı bakmayı geçtim itaatten öte algılamayan birisi, peygamber aşığı bir isimden başka nasıl bahsedebilirdi ki?
Yaşarken kahraman ilan edilen Paşayı tepkisel olarak biliyor yada hatırlıyorsak asıl ayıp suçlayandan çok bizedir.
Çok geç kalmadık mı?
Ki Medine Müdafaası her alanıyla ibretlik bir yaşanmışlıktır.
Askerine çekirge yedirip “Peygamber kabrine İngiliz çizmesi bastırmam” diyen, en çaresiz anında kendini kabri şerife kapatan bu güzel insanın ve askerlerinin iman ve inanç davasının yansıması var ortada.
Direnç, açlık, çekirge yenmesinin mubahlığı, görülen rüyalar…
En umutsuz anlarda manevi işaretlere şahit olan bir ordu, ihanet ve umutsuzluk arasında kutsal emanetlerin Anadolu’ya gönderilişi.
Hazin ve duygulu bir hikaye.
Ve en önemlisi samimi bir iman.
Hırsız suçlaması, cumhurbaşkanın açıklaması, tepkiler ve finalde Paşanın adının tamda yerine uygun olarak verildiği sokak.
Fahrettin Paşa’ya yönelik suçlamalar olunca bitmeyen bir konu yeniden açıldı.
Arap ihaneti…
Onlara Osmanlı sömürdü denilirken, bizlere Araplar sizi sattı ifadeleriyle oluşturulan bir tarih ve üzerine inşa edilen kinler ayrılıklar…
“Hain Arap” derken Arap kısmını tükürür gibi söyleyen kişi, peygamberinin Arap olduğunu unutup, Çanakkale’de kabirlerdeki Arap kardeşlerini hatırlamıyorsa kimi amacına ulaştırmıştır?
Durum öyle bir hale geliyor ki bazen geçtim kin tohumlarını ekmeyi, savaş başlatsanız meşru görecek insanlar var.
Artık her sohbette konu nasıl oluyorsa bir şekilde bu eksen etrafında şekilleniyor.
Afrika’da aç insanlar var, bebeler su bulamadığından ölüyor diyorsunuz “Ama Araplar şöyle zengin böyle varlıklı . Onlar yardım etse önce deniliyor”
Çok açık ve net denilir ki
Sana ne?
Herkes kendi hesabını verecekken başkalarının hareketine göre davranış belirlemek ne kadar saçma.
İnsanlar arabalarını altından kaplatıp, altın süslemeli kenefler yaptırıyorsa hareketin necisliğini niye dilime dolayayım?
Eğer bir kişi sahip olduğu tüm güce rağmen İngilizlerin elinde kuklaysa zaten kayıpların en büyüğünü yaşamıştır.
Birde bu konuyla ilgili temizlenmesi gereken bir tarihimizde yok.
Necip Fazıl’dan Ahmet Akgündüz Hocanın cevabına Cemil Meriç’ten İhsan Süreyya Sırma Hocaya kadar gerekli ve yeterli yanıtlar “Osmanlı bizi sömürmüş” diyenlere verilmiş.
Temennim hazır Fahrettin Paşa konusu açılmışken vesile olur Medine müdafaasına dair yeni kitaplar yayınlanır, tarih bilincimiz iftiralar ekseninde değil de ilgiyle şekillenir.