Sabah namazını camide cemaatle kılabilmek için evden çıktım.Uzaklardan sabah namazının vaktini bildiren ezan sesleri duyuluyordu.
Sabah namazı farzına durma vakti gelince,kamet getirilerek namaza duruldu.Cami görevlisi olmadığından namaz, emekli eski görevli bir hoca efendi tarafından kıldırıldı.
Sabah namazının ezanı bulunduğumuz camide okunmadığı için,namaz kılışımız benim garibime gitti.
Ayrıca;namazda bir eksiklik olup/olmadığı konusu kafama takıldı.Namazı kıldıran hoca efendi ile durumu paylaştım.Bir sakıncasının olmadığını –ezanın ortaya çıkışını izah ederek- ifade ettiler.
Türkiye Diyanet Vakfı İlam Ansiklopedisi 12.cildinin 36.sayfasında EZAN ile ilgili detaylı bir bilgi mevcut.Hepsini gözden geçirdim.Bazı bölümlerini sizinle payalaşmak istiyorum.
“Ezan kelimesi terim olarak farz namazlarının vaktinin geldiğini,nasla belirlenen sözlerle ve özel şekilde müminlere duyurmayı ifade eder.”
Medine döneminde;”Namaz vaktinin geldiğini haber vermek üzere bir işarete ihtiyaç duyulduğu aşikardı.”
Ashaptan Abdullah, ezan ile alakalı gördüğü ruyayı Peygamber efendimize gelerek paylaşır.
“Bunun üzerine Resul-i Ekrem Bilal’e ezan cümlelerini okumasını emretti.Bu sırada Hz. Ömer Resullulah’a gelip aynı rüyayı gördüğünü ifade eder.”
Böylece,sahabelerin görüşü,Hz. Peygamberin onayı ile EZAN sünnet yolu ile meşru kılınmıştır.
“Mana ve muhtevası bakımından ezan hem namaz hem de islam için bir çağrıdır.Yani ezan vasıtası ile insanlar bir taraftan namaza çağrılırken,diğer tarafatan İslamin üç temel ilkesini oluşturan Allah’ın varlığı ve birliği, Hz.Muhammad’in O’nun elçisi olduğu ve asıl kurtuluşun ahiret mutluluğunda bulunduğu gerçeği açıklanmış olur.”
Bizler,ezan sesleri ile özdeşleşmişiz.Bu ülkenin bütün insanları –çok azı müstesna- ezanların okunması ve duyurulması konusunda hassastırlar.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ezanın türkçeleştirilmesi konusunda yapılan çalışmalara karşı,halkın kahır ekseriyetinin karşı olduğunu, siyaseten 1950 yılında da Rahmetlik Menderes’in bu durumu halkın isteği doğrultusunda sonlandırıldığını tarihten biliyoruz.
Kurtuluş Savaşı döneminde minarelerden kesilen ezan seslerine tahhammül edemiyen halkımız,düşmana karşı verilen mücadelede önemli bir sebeptir.
Yurtdışında kaldığım için ben de aynı duyguları yaşadım.Uzun süre yurt dışında yaşayanlar,Türkiye’ye izine geldiklerinde, ilk olarak Edirne Selimiye Camisinde okunan ezanların duyarlar.
Ezan sesinden mahrum geçen günlerin ardından,ezan sesi ile buluşmak,anlatılmaz bir duygu.
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in “ezanın din,vatan ve millet için taşıdığı değeri ayrıca İstiklal Marş’ının,
Bu ezanlar kişehadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. mısralarında ortaya koymuştur.”
Karşılaştığım bu durum önemsiz görülebilir.Ancak unutmamak lazım.Bütün büyük meseleler ve problemler küçük ve önemsiz görünen şeylerle başlar.
Aklıma;modern semtlerde ezandan rahatsız olanların şikayetleri ve serzenişleri geldi.Onlara karşı verilen savunma boşuna mı veriliyor?
Aslında çok şeyler söylenebilir ve yazılabilir.Bu kadarla yetinmek istiyorum.Ve şunu anlatmak istiyorum.
Hepimiz insanız.Hata ve kusurlardan beri değiliz.Ama dikkatli olmak,hatalarımızın kendimizin dışında olabilecek birçok şeylere sebebiyet verebileceğini unutmamalıyız.
Görevlerimizde dikkatli olmalı,boşlukları anında doldurabilecek sistemi oluşturmalıyız.Hayat boşluğu asal affetmez.
Mehmet Akif’in dizeleri bizlerin de dileği ve duası olsun.