Aslında uzun zamandan beri yazmak istediğim ama hep ertelediğim konuydu . Eskiden sorun olmayan, hayatın çoğu normal olguları şimdilerde toplumsal bir sorun haline geldi malesef .Bu yüzden bu konuyu yazmak istedim.Bunlardan biri de bekarlarımızın evlen(e)memeleri. 20-30 yaş arasındaki çoğu gencimiz bu yaşlarda evlenmezlerse, bunun kendileri için ileride sıkıntı olabileceğini tahmin edemiyor. Yaş 30’u geçmeye başladığında bekarları ve en çok da annelerini bir telaş alıyor. “Evlendiremiyoruz”, “Uygun bir eş bulamıyoruz”, “Bu konuda kimse bize yardımcı olmuyor!” serzenişleri yükselmeye başlıyor. Geçmişte kaçırılan fırsatlara hayıflanmalar ve eşe dosta, yakın çevreye sitem etmeler çoğalıyor. Kendilerine yardım etmeyenlere yönelik sitemleri, “Kimse elini taşın altına koymuyor” ifadesiyle şekil buluyor. Eskiden bekarların evlenmesine sadece ailesi değil tüm akraba, tanıdık, mahalle önayak oluyordu. Hatta mahallede birinin bekar kalması mahalleli için bir ayıp hükmündeydi. Hatta Osmanlı zamanında “avarız vakıf sandığı” (yardımlaşma sandığı) vasıtasıyla hem maddi yetersizlikten hem de işsiz olduğu için evlenemeyenlere yardım ediliyordu. Tarihi bir şahsiyet olan Kösem Sultan da evlilik işlerine vesile olmanın önemine binaen garip, yetim, dul, imkanı olmayan vs. bekarlar için “evlendirme vakfı” kurmuştur.Yani durum bu kadar önem arz ederken kimse elini taşın altına koymuyor.
Çevresindeki bekarları tanıştırmak ve evlilikleri için önayak olmak hususunda elini taşın altına sokmak istemeyen kişiler mutsuz evliliklere neden olmaktan çekiniyor. Zira evlilik kötü giderse çoğu zaman aracı olan kişi sorumlu tutuluyor bundan. Ancak bu tarz düşünceler resmin bütününü görmekten alıkoyuyor bizi. Kimsenin karışmadığı gençler böylece müzmin bekarlığa doğru gidiyor. Olayın bir diğer boyutu ise bu işin ne denli önemli bir hayır olduğunu gözden kaçırmamız.
Evlendirmeye vesile olmak öyle bir mesele ki
Bu durum cemiyete yüklenmiş bir vazifedir aslında.Buradan bu vesile ile Aile danışmanlarına da seslenmek istiyorum .Konferans panel gezip beş sevgi dilini anlatmaktan ziyade gelin bu konulara deginelim.İslam’da, ‘Sizden bekar olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin meselesine sahip çıkalım Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir’ (Nur, 32) ayetini idrak edelim .Evlenme fiili evlenecek kimselere değil çevreye bırakılmış. Bu ayette, ‘evleniniz’den önce ‘evlendiriniz’ emri var. Bu emir bekarın ailesine, arkadaşlarına, tanıdıklarına kısacası çevresindekilere... Evleneceklere, eş olarak denk kimseleri bulmada çevresi yönlendirici olmalı. Bu işi yakın çevrenin yapması daha iyi olur. Çünkü tarafların psikolojik, sosyal ve ekonomik durumlarını yakın çevresi daha iyi bilir nasıl ki cenaze, düğün işleri tek başına olmuyor insanlarla oluyorsa, bu evlilik işinin başı da böyledir, tek başına olmaz. Özellikle genç yaşta olanların hayat tecrübeleri yok denecek kadar sınırlı olduğu için büyüklerin bu işe rehberlik yapmaları daha uygundur.” Evlenecek kişilerin, görüşme sonrasında evlilik kararını kendi iradelerine göre almaları gerekiyor.Ama bakıyorsunuz aile baskı yapmış onlar istedi diye düğünler yapılmış sonrası malum hüzün tabloları ...
Alınan bu ahlar, yaşanan bu kederlerin hesabını veremeyen gençler hep tanıdıklar olacak
Peygamberimiz de (s.a.v) denk birini bulunca bekarı evlendirme konusunda acele etmemiz gerektiğini söylerken aslında bekarların evlendirilmesinde gücü yeten herkesi sorumlu tutuyor. Muhyiddin-i Arabi Hazretleri bekarların evlenmesine vesile olmanın, hayrı devam eden iyiliklerden en üstün sadaka-i cariye olduğunu ve onların neslinden gelen kimselerin yaptıkları her iyilikten bu evliliğe vesile olana bir ecir verileceğini söylüyor. Bir hayrın olmasına sebep olmak o hayırda “daimi bir ortaklığı” beraberinde getiriyor. Durum bu kadar önemli iken biz hala bu işin ciddiyetini göremiyoruz .
Ne diyelim belki bu yazıdan sonra birşeyleri yeniden düşünme fırsatına vesile olabilirsek ne mutlu bizlere Kalın efendim sağlıcakla.