Geçtiğimiz hafta yoğun gündem arasında kaynayıp giden dikkat çekici bir haber vardı. Aile Bakanlığı yeni bir proje geliştirmiş, Türkiye’nin dört bir yanında 0-3 yaş arası çocuklar için mahalle odaklı kreşler kurulacakmış. Maksat kadınların ev veya iş hayatı arasında tercih yapmalarının önüne geçmeyi hedeflemekmiş. Bakanlık kadınlara kısaca tercih yapma zorunda kalmayın gidin çalışın biz arkanızdayız diyor. Diyen ismi sürekli değişen kısaca Aile Bakanlığı olarak isimlendirebileceğimiz bakanlık. Fıkra bu kadar deyip yazıyı noktalayabiliriz(!) Fakat bu konu da birkaç kelâm etmemiz şart…
Öncelikle lafı başka bir yerinden anlamaya müsait olanlar için kısa bir açıklama yapalım. Kadınların çalışmasına karşı değiliz. Kadın hak ettiği şartlar da insan kaynakları ağzıyla konuşursak kendisine uygun pozisyonda çalışsın. Fakat kadının çalıştığı bir ailenin çok da sağlıklı olamayacağı ortadadır. Feministler hemen tepki göstermesin evde, özellikle çocukların olduğu bir evde kadın ya da erkek bir ebeveyn olmalı. Kadın çalışıp erkek evde kalabiliyorsa bu da kabulümüzdür… Türkiye’de öyle olmadığını herkes biliyor. Kadın hem akşama kadar işte çalışıyor, hem de geliyor evinde çalışmaya devam ediyor. Bu saçmalık her şeyden önce kadına haksızlıktır. Bu ortamda yetişen çocukların ne kadar sağlıklı olacağının sonuçlarını her gün haberlerde görmekteyiz.
Kadın kamuda bile çalışsa özellikle büyük şehirlerde yedi de güne başlamak zorunda. Mesai saatlerinin durumuna göre akşam altı ya da yediden önce eve gelme şansı yok. O saatte eve gelecek yemek hazırlayacak, çocuklarıyla ilgilenecek. Evin işlerini yapacak. Bütün bunlardan kalan vakitte kendine zaman ayırıp dinlenecek. Bunun böyle olmayacağını da biliyoruz. Çalışan kadınlar sürekli yorgun, gergin bir vaziyette dolaşıyor. Çocuklarına elbette gereken zamanı ayıramıyorlar.
Özel sektörde çalışan kadınların hâli ise çok daha kötü. Biz gerçekleri görmektense slogan atmayı tercih ediyoruz. Kadın emeğinin sömürülmesine lafa geldi mi herkes karşıdır ama hizmet sektöründe en ağır işleri kadınlar yapmaktadır. Sadece üç, dört harfli zincir marketlere bakın. Çalışanların büyük bir kısmı kadın. Genelde de ne hikmetse 18-30 yaş aralığındaki gençler. Bilmem kaç kiloluk kolileri tek başlarına kaldırıp, rafları düzenliyorlar. Mesai saatleri çok fazla. Kıdem tazminatları birikmesin diye ya kâğıt üzerinde işten çıkmayı kabul edip tekrar başlayacaklar ya da gerçekten kovulacaklar. Marketlerde 40 yaş üzeri kadının neden çalıştırılamadığını da kadın dernekleri düşünsün.
Gündelik temizliğe giden, daha ağır şartlarda sigortasız çalışan kadınlardan bahsetmedik bile. İhtiyaç varsa elbette çalışmak gereklidir. Lakin ihtiyacın olmadığı yerde çalışmanın yüceltilmesi ise iki yüzlülüktür. İhtiyaç meselesi de elbette kişiye göre değişiyor. Karıkoca çalışıyor, evleri, ikisinin ayrı ayrı arabaları var. Çocukları özel okula gidiyor. Bu ailede hayat pahalılığından, geçim sıkıntısından bahsedebiliyor. Diğer taraftan asgari ücretle kira olan evde geçinmeye çalışanlarda var. Meseleye hep kadın odaklı baktık. Çocukları düşünen yok. Bu kreşler de çocuklar mutlu mu olacaklar? Sabahın köründe sıcacık yatağında uyumak varken neden yollara düşüyorlar. Çocuklar anne, babaları gibi mesai yapıyor. Bu durum ortalama liseye başlayana kadar böyle gidiyor. Okuldan sonra eve gelemiyorlar çünkü evde kimse yok. Okuldan sonra etüt falan uydurulup anne, baba eve gelesiye kadar çocuk oyalanıyor. Allah aşkına ilkokula giden çocuk etütte ne yapar? Onun eve gidip oyun oynaması gerekmiyor mu?
Aile Bakanlığı’nın asıl görevi isminin hakkını verip aileye sahip çıkmak olmalı. Aile demek anne demektir. Birilerine şirin görüneceğiz diye kendimizle çelişemeyiz. İllâki bir çalışma yapılıp, teşvik verilecekse bu ev hanımlarına olmalı. Örneğin 0-6 yaş aralığında çocuğu olan çalışmayan kadınlara aylık belli bir miktar maaş bağlanmalı. Kadın sırf ailesine sahip çıkmak için çalışmıyorsa bu ödüllendirilmeli. Aile yapımız bozuldu, dejenere bir nesil yetişiyor, çocuklar çocuk gibi davranmıyor vb. şikâyet ediliyor. Bakanlık bununla ilgili çalışmalar yapıyor ama hepsi dostlar alışverişte görsün mantığında. Sorunun kökenine inmek işlerine gelmiyor. Afilli sloganlarla günü kurtarıyorlar. Kadına şiddet meselesini de bu sağlıksız aile olgusundan bağımsız düşünemeyiz.
Devlet bir yandan ailenin önemini vurguluyor diğer yandan kadınları çalışmaya teşvik etmek için elinden geleni yapıyor. Madem öyle devletin asıl görevi fırsat eşitliği sağlamaktır. Sırf ailesi için maddi manevi fedakârlığı göze alan ev hanımlarına maaş, hiç olmadı emeklilik hakkı sağlanmalıdır. Çünkü çalışan, çalışmayan bütün kadınlar bu devletin eşit vatandaşıdır. Keşke olsa ama biz sadece slogan atmayı severiz. Aile Bakanlığı böyle yapar, ailenin dağılmasından şikâyet edilir TOKİ iki artı bir ev yapar. Çözümü belli konularda elimizi taşın altına koymaktansa şikâyete devam ederiz. Vatandaşta böyledir, devlette…