Kıymetli okurlarım size bu hafta 2010 yılı Anayasa değişikliğinde hukukumuza giren pozitif ayrımcılıktan ve bu ayırımcılık içerisinde ev hanımlarının konumunu yazacağım.
Pozitif ayrımcılık sosyal, ekonomik ve politik yaşamda kadınlar, engelliler gibi taşıdıkları özellikler nedeniyle dışlanmış azınlıkların, dışlanmışlıklarını azaltmak ve uzun vadede engellemek amacıyla ortaya konulan politika ve uygulamaları ifade eder. Başka bir deyişle siyaset ve iş alanında boş bir kadroya, istenen nitelikleri taşıyan taliplerden cinsiyet nedeniyle kadın olanı seçmektir. Bu eğitim donanım ve becerileri eşit olan kişilerden kadının seçilmesi anlamına gelir.
2010 Anayasa değişikliği ile Anayasamızın 10.cu maddesinde şöyle denmektedir:” Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi ,inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malül ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olamaz. Hiçbir kişiye aileye ve zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Bu madde pozitif ayrımcılığı yalnızca kabul etmekte kalmıyor devleti bu ilkeyi yaşama geçirmekte yükümlü kılıyor. Yani devlet işe alırken aynı beceri ve eğitime sahip olan kadın ve erkek arasında kadının seçilmesini istiyor.
Şimdi benim kafamın almadığı konu şu: Biz kadınlarımızı asker yaptık, polis yaptık,öğretim görevlisi yaptık, bakan yaptık, başbakan yaptık, milletvekili yaptık, şoför yaptık, tesisatçı yaptık, kaynakçı yaptık, postacı yaptık,iş kadını yaptık,muhabir yaptık, öğretmen yaptık amma ANNE yapamadık.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında en az 3 çocuk yapılması gerektiğini söylüyor. Nesil ihtiyarlıyor. Onun önüne geçmek istiyor. Fakat bizim kızlar yukarıdaki işleri yapalım derken evlilik yapmaya ve anne olmaya vakit bulamıyorlar ki. Evlenmeyen insan nasıl 3 adet çocuk doğuracak ? Hasbel kader evlenenler de hızla boşanıyor. Boşanma oranları evlenme oranlarını geçiyor. Sizce bu durum toplumun geleceği açısından normal bir durum mu? Bir zamanlar “Kariyer Belası” diye bir yazı yazmıştım. Bu kariyer düşüncesinin kızlarımızın başına nasıl bela olduğunu anlatmıştım.
Bizim geleceğimizi güvence altına alabilmemiz için evlenme oranlarını hızla artırmamız lazım. Gençleri evlenmeye özendirecek tedbirler almamız lazım. Ev Hanımlığını özendirmemiz lazım. Aileyi kurtarma açısından ev hanımlarını maaşa bağlamamız lazım. Doğacak her çocuk için devletin ciddi yardımlar yapması lazım. Çocuk sayısı arttıkça bu yardımları da artırmamız lazım.
Hükümetimiz aileyi kurtarma ve aileleri çoğaltma seferberliği başlatmalıdır. Genç nesil ve sağlam aile yapısı bizim BEKAMIZIN TEMİNATIDIR diye düşünüyorum.
ALLAH hepimize sağlam aile yapısı nasip etsin. Amin. Selam Ve Dua İle